Hafriyat Karaköy açıldı

Türkiye resminin özgür icracılarının artık özgür bir mekânları var. Hafriyat Karaköy, davetiyesindeki bomba kafalı figür imgesine yakışır bir dinamizmle Tophane'de açıldı

Kentin tam ortasında böylelikle hayatın içinde, hayat ve sanat arasındaki boşluğu kapatmak üzere yola çıkan, kendilerini sivil ve özerk bir topluluk olarak tanımlayan Hafriyat grubu üyeleri, değişimi lanetlemek ya da kutsamak yerine onu sadece aktarmayı seçerek Türkiye resminin özgür icracıları konumuna geçeceklerdir. Değişimi yararlı bir ilaç olarak ezbere içmek yerine kendi hayatlarını yaşamayı tercih edecektir, ölme/modern olmama pahasına... Kaydetmek üzere değişen her şeye ayna olacak Hafriyat grubunun yüzeyleri- tuvalleri ya da duvarları -değişimin birer yansımasını ve bu değişimin yeniden üretilmiş hallerini gösterir.

Gördüğümüz Türkiye resminde hiç de alışık olmadığımız bir manzaralar denizidir. İnsanı dıştalayan, doğayı süsleyici bir öğe, insanı güzellik nesnesine dönüştüren bir manzara değildir. Gündelik yaşamın ağırlığı ya da hafifliğini gizlemek, sırlamak ya da yüceltmek yerine gündelik yaşamı ağırlığı ve hafiflikleriyle algılayan ve anlatan grup üyelerinin altına imza attıkları ortak estetiğin en büyük özelliği de bu olabilir."

2005 yılında Hafriyat grubu hakkında Art-İst dergisine bu satırları yazmıştım. Yıl 2007... Hafriyat'ın artık Tophane'de özgür bir mekânı var. Grup, bu kez mekânları aracılığıyla özgür üretimin imkânlarını araştıracak, bağımsız olmanın mümkün olup olmadığını deneyimleyecek... Ticari galerilerin ve kurum mekânlarının kuşattığı çağdaş sanat sahnesinde alternatif bir mekân olmanın mücadelesini vermeyi deneyecek.

ANTİ-ÖZGÜRLÜKÇÜ KANADA İNAT
Türkiye resmindeki özerkleşme mücadelesinden yenilgiyle çıkan grupların yazgısını bu kez bağımsız bir mekân aracılığıyla değiştirmeye çalışacak. Bahsettiğim yazımda da belirttiğim gibi "1990'h yılların sonunda doğan Hafriyat grubu hareketi, Türkiye resminin bağımlı, akademik, anti-özgürlükçü kanadının dayattığı estetiğe verilen bir karşılıktır." Bugün Hafriyat Karaköy aracılığıyla grup, kendileri gibi bağımsız, anti-özgürlükçü pazara direnmek isteyenlere de evsa-hipliği yapmayı, tüm özgür icracılara sahip çıkmayı hedefliyor. Böylelikle hayat ve sanat arasındaki uzaklığı, hayatı temsil etmek üzere kurguladıkları mekânları sayesinde kısaltmayı istiyor.

Mekânın açılış sergisinde dikkati gruba yeni katılan üyelerin taze enerjileri çekiyor. İnci Furni ve Nazım Dikbaş'ın kompozisyonları, bugüne kadar bildiğimiz hayat ile Hafriyat formları arasındaki ilişkiyi bir kez daha pekiştiriyor. Özellikle İnci Furni'nin farklı araçlar kullanarak yansıttığı tükenmez kalemden Perşembe Pazarı ya da tuval üzerindeki Pink Floyd'u, hazır yapım Devrim Ateşi pekişen bu ilişkiye dair güzel örnekler... Nazım Dikbaş'ın BirGün gazetesindeki karikatürlerinden keşfettiğimiz ve Karşı Sa-nat'taki İmparatorluk Çöküyor sergisinde idrak ettiğimiz kendine has dünyasının kağıt üzerindeki kurgu kahramanlarının Hafriyat grubuna hayata dair yeni öyküler katacağına şüphe yok. Bodrum katını, İnci Furni, Antonio Cosentino ve Nalan Yırtmaç birlikte çözümlemişler. Furni'nin Devrim Ateşi'ne Nalan Yırtmaç'ın duvara bir çırpıda sıktığı askerlerinin eşliği mükemmel. Antonio Cosentino'nun bu eşliğe verdiği destek de gözden kaçmıyor.

Serginin bodrum katı, serginin en ironik, mekânı da hesaba katarak kurgulanmış bölümünü oluşturuyor. Giriş katında Cosentino'nun tavana astığı Hazırol tabelaları, içinde bulunduğumuz e-muhtıralı oligarşik günleri, Murat Akagündüz'ün Ankara resimleriyle birlikte eleştirirken aynı zamanda giriş katındaki duvara asılı resim bolluğunun yarattığı sıkıntıyı Hakan Gürsoytrak'ın İrlandalılar resmi, Tan Cemal'in videosuyla birlikte azaltmayı deniyor. Akagündüz, Bak-anlık, Genelkurmay Başkanlığı ve Kabir resimleriyle, Ankara'nın bir başkent olarak sembolize ettiği değerleri, baskı tekniğini seçerek birer imge olarak tekrar tekrar üretilebilirliklerine dikkat çekiyor.

HAYATLA SANAT KARIŞIYOR
Mustafa Pancar'ın aynı katta yer alan adeta kendisini 'teknik ressam'a indirgediği, nesnesi olan filmciler üzerinden görme biçimleri üzerine düşündürmeyi denemediği çerçeveli resimleri, Kurye'nin Rüyası dönemi Mustafa Pancar'ını nasıl özletiyor...

Genellikle katıldığı sergilerde mekânın duvarlarına kentleri işleyen Ceren Oykut gibi, mekânı, yarattığı imge bombardımanıyla alt üst eden işleriyle tanıdığımız Memed Er-dener'in bitmiş işleri ve tuvalleri bu katın muhalefet içeren dinamizmini azaltsa da üst katta Neriman Polat, Banu Birecikligil gibi Hafriyat kızları!, sokağın ortasından formlarıyla, İrfan Önürmen dolaşımdaki şiddeti dondurduğu kadrajlarıyla serginin bütününe yayılan özgür ruhu koruyor.

Sergi, mekânın üç ayrı katına yayılmış ve diğer katlarına da ister istemez sıçramış. Üçüncü katta sizi bir üst kata götüren merdivenin önüne çekilmiş bir engel flaster, aynı merdivenin başında üç saksıda bitki ve bu bitkilerin hemen dibinde yer alan bir broşür karşılıyor. Broşüre, merdivenin başında yer alan yerleştirmenin sanatçısını öğrenme isteğiyle atılıyorsunuz.

Çok geçmeden broşürün taşınma telaşıyla orada unutulmuş bir beyaz eşya kullanma kılavuzu, oradaki yerleştirmenin ise yerleştirme değil, serginin de devamı olmadığını anlıyorsunuz.

İşte Hafriyat Karaköy açılış sergisinin de en büyük özelliği burada... Hayatla sanatı bir güzel karıştırmasında... İkisinin de birbirine olan hasretini içten, özgür ve komplekssiz bir biçimde, bazen birbirinin yerini alarak, gidermesinde...

Önemli not: Hafriyat Karaköy'deki açılış sergisinde gözlerimiz Erim Bayrı'yı aradı. Hafriyat'ın aykırı heykeltraşı acaba neden sergide yoktu?

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Hoş geldin kadınım Ergenekon tuğlasından Gomidas Vardapet heykeli Abdülhamitçiler, Osmanlıcılar, İslamcılar; nerdesiniz? Atatürk’ün söylemediği meşhur sözleri Lejyon etkisi