Erdoğan bizi neden öptü?

İktidardan gelen “normalleşme” hamlesi zaman kazanma, güç toplamak için kurgulanmış bir oyun planı mı yoksa çaresizlik mi? Erdoğan yenilmiş gibi davranmıyor. Özel’le, Bahçeli’yle ve patronla, işçiyi aynı anda ikna edebilecekmiş gibi illüzyon yaratıyor

İktidarla muhalefetin teması gündemin ilk maddesi oldu. Bu duruma normalleşme, yumuşama, kurucu ayarlarına dönme gibi isimler bulunmaya çalışıldı. Havanın değişmesi özellikle iktidar tarafı işaret edilerek tarif ediliyor. Erdoğan’ın bir aydınlanma yaşayıp ülke gerçeklerini fark ettiğini düşünmüyorsak “neden şimdi?” sorusunun mutlaka sorulması gerekir. 

Soruyu yüksek sesle dillendirip yanıtları bulmaya çalışalım: 

• Yenilginin yarattığı çöküşü gizlemek, gündem değiştirmek ve yeniden harekete geçmek için zaman kazanmak olabilir. 

• MHP ortaklığından zararlı çıktığını ve yeni ittifakların zorunlu olduğunu düşünmüş olabilir. 

• Bugüne kadar iktidarda kalmalarında önemli rol oynayan yerli/yabancı egemen güçler daha büyük ittifak modelleri konusunda ikna edici tavsiyelerde bulunmuş olabilir. 

• Erdoğan, kendi iktidarı sonrasına dair geçiş planı konusunda /rejimde revizyonunu içerecek şekilde/ ikna olmuş ve şimdiden bunun yolu yapılıyor olabilir. Yani Erdoğan, yere çakılmaktansa paraşütle inmeyi tercih etti diye okuyabiliriz. 

Ya da tüm bu şıklar ve daha fazlası Erdoğan’ın masasında duruyor olayların gelişimine göre istediği yoldan devam edecek. Şu ana kadar izlediği politika hepsine uygun durumda. 

BEKLENTİ YARATMASI YETERLİ

Erdoğan’ın en büyük özelliği toplumun bir kısmı üzerinde yarattığı büyük güven ve “demişse yapar” illüzyonuydu.  İllüzyonuydu diyorum çünkü Erdoğan uzunca bir süredir artık bu durumda değil. Bu gerçek 2023 seçimleri öncesi de vardı ama muhalefetin üstün gayreti ve bugün için bilmediğimiz bazı gerekçeler nedeniyle fotoğraf ileri bir tarihe 31 Mart seçimlerine ertelendi ve orada netleşti. Erdoğan’ın artık ne inandırıcı vaadi ne de bir projesi var. Toplum üzerinde pozitif beklenti oluşturma, en azından tek başına beklenti yaratma şansı yok diyebiliriz. 

Özel ve Erdoğan görüşmesine bir de bu bağlamda bakmakta fayda var. Görüşme talebi her ne kadar CHP lideri Özel’den gelmiş olsa da gerek anlamı ve gündemi, gerekse de sonrasına dair izlenecek yolun belirlenmesinde Erdoğan cenahının baskın olduğunu söylemek gerekiyor. Medya üzerinden bu görüşmeye öyle bir anlam yüklendi ki Erdoğan’a -hiç de hak etmediği biçimde- ülkede bir şeyleri değiştirebileceğine dair bir güç vehmedildi. 

Ağır bir yenilgi almış, ortakları olmadan ayakta durma yetisini yitirmiş ve neredeyse siyasi yaşamının sonuna gelmiş bir figüre bir kez daha memleketin geleceğini emanet etmek çok akıl kârı bir iş değil. Üstelik o isim ülkeyi bu hale getiren kişiyse hiç değil. 

Ama görüşmenin de içinde yer aldığı iki haftaya baktığımızda işin bu tarafın çok görülmediğini söylemek mümkün. Hatta bir görüşmenin de olacağı bilgisinin verilmesi, peşinden Erdoğan’ın “ülkenin normalleşmesi gerekir” açıklaması yandaş ve muhalif medyanın ezici çoğunlukta ilgiyle ve heyecanla karşılandığının da altını çizmek gerekiyor. 

CHP’NİN PLANI NEDİR? 

Erdoğan ve yanındakilerin önümüzdeki döneme ilişkin bir planı olduğu çok açık. Adım adım işletmeye çalışıyorlar. Erdoğan seçimden tam bir ay sonra Bahçeli ile görüştü. Ama bu temas Özel-Erdoğan görüşmesinin hemen öncesinde gerçekleşti. İçeriğine dair net bir bilgimiz olmamakla birlikte sonrasında Bahçeli’den gelen açıklamaya bakarak kısa vadeli yol haritasında anlaşıldığını çıkarmak mümkün. Erdoğan adına çok fazla dillendirilen “Bahçeli’yi üstünden atacak” gibi bir durumun olmadığı açık. Yani saat çalışmaya devam ediyor. 

Üzerine konuşulacak esas nokta seçim sonrası oluşan yeni duruma ilişkin birinci parti durumundaki CHP’nin yol haritasının olup olmadığı. Halkın verdiği destekle birlikte gösterdiği istikametin CHP tarafından nasıl bir politik programa dönüşeceğine dair referans kaynağı olacak elimizde net bir tutum belgesi yok. Genel başkanın değerlendirmeleri ve ülkede gelişen olaylara verdiği yanıtlardan okuma yapmaya çalışıyoruz. Erdoğan gibi devleti elinde bulunduran bir güce karşı muhalefet bundan daha fazlasına ihtiyaç duyacaktır. 

Özellikle Erdoğan’la başlayan “müzakere” sürecinin muhalefeti toplumsal sorunlar karşısında refleks veremez, bir çeşit felç eden duruma düşürme tehlikesi her zaman var. Özellikle 7 Haziran seçimi sonrası AKP-CHP arasında sürdürülen trafiği hatırlayanlar için durum travma boyutunda. 

HALK NEREDE? 

AKP’nin ve Erdoğan’ın yapacakları, yapmak istedikleri üzerine kalem oynatanların hesaba katmadığı bir kesim var. Halk ve Türkiye’nin içinde bulunduğu durum hiç konuşulmuyor.  Türkiye, her gün daha da derinleşen bir kriz içerisinde yaşıyor. Krizin nedenin AKP olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Şimdi AKP’nin elinde bu krizi çözmek için uygulayacağı bir reçete var. Bu reçeteye göre krizden çıkmanın tek yolu halkın kemer sıkması. Halk daha az kazanacak daha çok vergi verecek ki devlet ve iktidar içine girdiği krizden çıkabilsin. AKP ve MHP bu reçetenin arkasında durduğunu her fırsatta dile getirdi. Milyonları açlığa sürükleyecek bu yol öyle ya da böyle uygulanacak. Halka rağmen uygulanacak. Uygulama süresinde AKP’nin her yolu deneyeceğini söylemeye gerek yok. Açık açık sermayeden yana tavır koymak zorunda. 

Çok açık söylemek gerekir ki önümüzdeki temmuz ayında hiçbir partinin bu karşı karşıya gelişte tarafsız kalması mümkün değil. Halk inim inim inlerken,  hakkını isteyenin boğazına basılırken isteyen istediği ile anayasa yapma tartışması sürdürebilir. 

Sadece ekonomi mesele değil. Kürt sorunu, var olan anayasaya uyulması gibi demokrasi ile doğrudan ilişkili başlıklar, dış politikada başta Ortadoğu olmak üzere Batı’nın verdiği görevleri yapmakla yetinen bir anlayış nereden nasıl esneyecek büyük bir merak konusu. Günlük hayatta yaptığımız hatadan sonra “Aynı suda iki kez yıkanmaz” sözünü çok tekrarlarız. Muhalefet çok kez bu sözü yalanladı. Ama suyun kirliliği çıplak gözle çok uzaktan bile görünüyor. 

Rüzgâr iktidarın karşısından sert esiyor. Soru basit: Muhalefet nerede konumlanacak, dümeni nereye kıracak? Bu sorunun yanıtını almak için çok uzun beklemeyeceğiz. 

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Rejimin harcında faşizm ve zulüm var Gültan Kışanak Diyarbakır'da: Arkadaşlarımız özgürlüğüne kavuşuncaya kadar biz de özgür değiliz Bahçeli'den "kumpas" çıkışı: Kalkışmaya neden olanların başı ezilmeli İmamoğlu'nu ziyaret eden Özel'den 2028 mesajı: İBB'nin de aynı bilinçte olduğunu görüyoruz Memleket Partisi kapıya kilit vurdu