Erdoğan’ın konuşmasının şifreleri: AKP değişir mi?
“Erdoğan’ın önünde siyasi bazı manevralarla çözebileceğinin ötesinde bir sorun var aslında. Bir anlamda Erdoğan, artık partisi olmayan bir lider”
UĞUR KOÇ
Kasım 2002’den beri Türkiye’deki ‘değişmez tek başına iktidar’ olan AKP, yerel seçimden aldığı sarsıcı hezimetin ardından yeni yol haritasını belirlemeye çalışıyor. Herkesin gözü partinin üzerinde gibi görünse de gözlerin esas çevrildiği yer elbette ki Erdoğan. Çünkü ortada partiden ziyade bir şahıs var. Ne yapacak, ne söyleyecek, kimlerin üzerini çizecek, hangi çevrelerle ilişkiyi zayıflatacak veya yakınlaştıracak?.. Bunlar gibi birçok soru yanıtını Erdoğan’dan bekliyor.
AKP’li Cumhurbaşkanı’nın seçimden sonraki ilk grup toplantısı konuşması da bu anlamıyla önemliydi. Peki, Abdülkadir Selvi gibi yandaşların arzu ettiği gibi “Dümende Erdoğan gibi tecrübeli bir kaptan olduğu sürece bu gemi bu limana yanaşır” mı?
SEÇİMLERİ NASIL DEĞERLENDİRDİ?
Soruya yanıt vermeden önce Erdoğan’ın konuşmasındaki seçimlere dair değerlendirme yaptığı bazı kritik ifadelere göz atmakta fayda var:
LİDER COŞTU, SALON AYAKLANDI
Erdoğan, sözlerinin devamında ise parti içine ağırlık verdi. En büyük alkışları da aşağıdaki ifadeleri kullanırken aldı. Erdoğan konuşmasının coşkusunu yükseltti, salondaki topluluk ayağa kalktı, liderini alkışladı, sloganlar atıldı…
AKP 'BUGÜNLERE BİR ANDA GELMEDİ'
Evet, Erdoğan’ın da dediği gibi AKP “Bugünlere bir anda gelmedi.” Geride 20 yıldan fazla bir süreyi kapsayan tek başına iktidar deneyimi, onun da öncesinde Milli Görüş’e dayanan bir siyasi hikâye var. O yüzden bugünü değerlendirirken düne kör hale gelmemek, Abdülkadir Selvi’nin pozisyonuna düşmemek bakımından oldukça önemli.
Mesela en yakından bir örnek; bundan 7 sene öncesinde Erdoğan’ın gündemi yine aynıydı. “Metal yorgunluğu” kavramı etrafında bir illüzyon süreci adım adım örüldü. Erdoğan teşkilatları eleştirdi, kısmi bazı kadro değişiklikleri yaptı, kimilerini çizdi, kimilerinin önünü açtı... Peki nihayetinde ne değişti? Hangi özgürlüğün önü açıldı, hangi eve daha fazla ekmek girmeye başladı, hangi işçi devlete güvenerek hakkını aldı?..
“AKP değişir mi, yumuşar mı?” sorusuna yandaşların nasıl yanıt vereceği malum. Ancak bu partinin geçmişi de bizim için malum. Karşımızda dün ortaya çıkmış bir siyasi yapı yok; yaklaşık 22 yıldır ülkeyi tek başına yöneten, istediği ittifakı kuran, devraldığı yapıyı ‘parti devleti’ haline getirmiş bir parti var.
Siyasi ve toplumsal muhalefete saygısı, demokrasi anlayışı, yoksullarla kurduğu bağ, vatanseverlik… Bu konu başlıklarının hemen hepsinde iktidarın tercihinin ne olduğu, kısa bir yakın siyasi tarih taramasıyla ayan beyan görülebilir.
ORTADA GERÇEKTEN BİR PARTİ VAR MI?
Meselenin diğer yanı ise daha kritik: Ortada gerçekten bir parti var mı? Yok. 10 ayda radikal biçimde değişen seçmen tercihi de bunun bir göstergesi. Halka yukarıdan bakan, şatafat içinde yaşayan, mazlumları ağzından düşürmeyip zalimlerle kol kola giren, savunuyor gibi göründüğü hangi değer varsa onun aksine davranan, halkı aşağılayan, yok sayan bir topluluk… Yola başka kadrolarla çıkan AKP, 22 yıllık yolculuğun sonunda yeni kadrolarını bu özelliklerden yarattı.
Bu sebeple Erdoğan’ın önünde siyasi bazı manevralarla çözebileceğinin ötesinde bir sorun var aslında. Bir anlamda Erdoğan, artık partisi olmayan bir lider. O yüzden uzun bir aradan sonra nereden geldiklerini hatırlatarak konuştu. Çünkü bir ruha ihtiyacı var. Ne var ki kim hangi ayini yaparsa yapsın ‘ölüyü diriltmek’ mümkün olmadı.
Günün Manşetleri için tıklayın