Huzur göçü

Rezerv emek ordusunun, Engels ve Marx’tan beri kapitalizmin işleyişinin doğal bir sonucu ve aracı olduğu bilinmekteydi. Günümüzde gelişmiş coğrafyalarda izlenmeye başlanan yeni göç politikaları ile dünya nüfusunun farklı kesimleri, hızlı sermaye birikiminin sürdürülmesi doğrultusunda, bu rezerv ordunun potansiyel neferleri haline getirilmiş durumda.

Semra PURKİS - Dilek BULUT

Göç olgusu hayatımızın tam ortasında büyük bir dram olarak duruyor; gazete haberlerinde, denizlerde batan gemilerde, umut yolcularının geriye itilerek şişme botlarda ölüme terk edilmesinde, yüksek teknolojilerle örülen duvarlarda, dünya bankasının kredisinde…

Sadece tek bir vakada Yunanistan açıklarında 14 Haziran’da batan bir teknede 600’den fazla kişi can vermişti. 

IOM’a göre, geçen yıl Afrika’da bin 866 ve Asya’da 2 bin 138 göçmen ölümü kaydedildi.

 Afrika’da ölümlerin çoğu Sahra Çölü’nde ve İspanya’nın Kanarya Adaları’na giden deniz yolunda meydana geldi.

Asya’da ise geçen yıl yüzlerce Afgan ve Rohingyalı mülteci düzensiz göç yolunda yaşamlarından oldu. 

Geçen yıl kayda geçen göçmen ölümlerinin yarısından biraz fazlası boğulma sonucu meydana geldi; yüzde dokuzu araç kazalarından ve yüzde yedisi şiddetten kaynaklandı. 

Mart 2024 yılında Türkiye’den Nitelikli Emek Göçü; Huzura Kaçış başlıklı bir kitap çıkarttık.

Huzura Kaçış

Semra Purkis, Dilek Bulut

Ekin Yayınevi, 2024

Büyük resmi görmemek ve dünyada dizayn edilen yeni göç politikalarına bütünlüğü içinde bakmamak, çoğu kez göçe ve göçmenlere miyop bir yaklaşıma ve yanlış değerlendirmelere yol açmakta, onları yollara düşüren asıl etmenlerin görülmemesine neden olmakta, göçmenler homojen bir topluluk gibi görülerek suçlulaştırılmakta, çoğu kez tüm sorunların günah keçisi gibi gösterilmekte ve ırkçılığı yükselterek oy sağlamayı amaçlayan politikacılar tarafından bir oy devşirme aracına dönüşmektedir.

Kitabımızda altını çizmek istediğimiz, dünyada yoğun bir biçimde göç alan gelişmiş ülkelerin giderek göç politikalarını ortak ilkelere bağlamaya çalışmaları ve bu politikalarla, farklı niteliklerdeki emeği kendi ekonomilerinin gerektirdiği zamanda ve gerektirdiği ölçüde çekmek üzere tüm dünyayı bir emek deposu olarak dizayn etmelerine dikkat çekerek, büyük resmi gözler önüne sermek.

Dünyada sermaye birikiminin girdiği krizi aşmak için gündeme getirilen neo-liberal politikalar sonucu, dünya nüfusunun tek elin parmaklarıyla sayılacak kadar az sayıda kişiden oluşan çok küçük bir kısmı birkaç yılda bir servetlerini katlarken, dünya nüfusunun yarısından fazlası her yıl yoksullaşmakta, “şanslı” olanlar düşük ücretlerle güvencesiz işlerde çalıştırılmaktadır. Her yıl hazırladıkları raporlarla dünyadaki gelir ve servet eşitsizliklerini gözler önüne seren Oxfam’a göre, küresel gelir eşitsizliği, dünyada gelirin en eşitsiz dağıldığı ülke olan Güney Afrika ile başa baş gitmektedir. Rezerv emek ordusunun, Engels ve Marx’tan beri kapitalizmin işleyişinin doğal bir sonucu ve aracı olduğu bilinmekteydi. Günümüzde gelişmiş coğrafyalarda izlenmeye başlanan yeni göç politikaları ile dünya nüfusunun farklı kesimleri, hızlı sermaye birikiminin sürdürülmesi doğrultusunda, bu rezerv ordunun potansiyel neferleri haline getirilmiş durumda. İster nitelikli emek isterse de yarı nitelikli veya niteliksiz olsun böyle bir potansiyel emek rezervinin varlığı ortalama ücretlerin düşük tutularak sermayenin kârlarının ençoklaştırılmasına yaramaktadır.

Uluslararası göçlerdeki artış ve göçlerin çeşitlenmesi, kapitalizmin içinden geçtiğimiz en uzun krizinin sosyal, coğrafi ve ekolojik eşitsizlikleri tüm dünyada dayanılmaz ölçüde keskinleştirmesiyle doğrudan ilişkilidir.

Neo liberal dönemin yarattığı eşitsizlikler ekonomik alanla sınırlı kalmamış, dönem boyunca emperyalist güçlerin kritik jeo stratejik bölgelere askeri müdahaleleri devam etmiş, yerel ve bölgesel etnik, mezhepsel, kültürel ayrışmalar/çatışmalar teşvik edilmiş, demokratik olmasıyla bilinen en gelişmiş toplumlarda bile ırkçılık ve göçmen karşıtlığı yükselmiş, gelişmiş olsun olmasın bir çok ülkede ırkçı ve baskıcı güçler iktidara gelmiş ve demokratik ortam daralmış, sermaye birikiminin her zamankinden daha fazla doğanın üretimine dayanması ekolojik krizi ağırlaştırmıştır.

Dünyada koşulların ağırlaşmasının tek tek ülke ve bölgelere yansıması ve yerel koşullarla etkileşimi farklılık gösterse de sonuçta farklı niteliklerdeki göçler hız kazanmıştır. Öyle ki, gelişmiş ülkelerin göçün kontrolünü sıkılaştırmak için aldıkları tüm fiziki ve yasal önlemler göçü azaltmak bir yana öngörülemez ölçülerde arttırmaktadır.

Dünyada özellikle 1990’lı yıllarda hızlanmaya başlayan nitelikli emek göçü, Türkiye söz konusu olduğunda, özellikle 2010 yılından itibaren Batı Avrupa ve ABD’ye doğru belirgin bir artış göstermeye başlamıştır ve o günden beri çeşitli uğraklardan geçerek artmaya devam etmektedir.

Bu kitapla Türkiye’den nitelikli emek göçünü olabildiğince çok boyutlu olarak açıklamayı amaçladık. Bu haliyle göçü sadece ekonomik boyuta indirgeyen yaklaşımlara uzak durduk.

Kitap üç bölümden oluşmaktadır.

Birinci bölümde mikro, mezo ve makro düzeylerde göç teorileri ile ilgili bilgi verilmiştir.

İkinci bölümde Türkiye’den nitelikli emek göçünü incelerken benimsediğimiz kavramlar, izlediğimiz yöntem ve teorik çerçeve açıklanmıştır. Dünyada nitelikli emek göçünü tetikleyen genel koşullar, merkez ülkelerin nitelikli emek göçünü teşvik eden yeni göç politikaları da bu bölümün konularıdır.

Üçüncü bölümse, uzman mesleklerden 30 kişiden oluşan bir örnekleme dayalı alan araştırmasının verileriyle, Türkiye’den nitelikli emek göçünü hızlandıran koşulların değerlendirildiği ampirik analizin yapıldığı bölümdür.

Çalışmamızın ana kahramanları, yaşamlarının belki de en zor kararını vererek hayatlarını değiştiren ve değiştirme yolunda adımlar atan alan araştırmasının katılımcılarıdır. Onların göçüne hemen hemen hepsinden duyduğumuz bir kelimeyi uygun görerek Huzur Göçü, adını verdik. Bu vesileyle onlara bize ayırdıkları zaman için tekrar teşekkür ederiz.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Çocuk gibi düşünebilmek Witold Gombrowicz evreninin ipuçları Nietzsche, Jung ve Karşıtların Birliği Özgür bir insan olma uğruna nelerden feragat edebilirsin? Metinlerarası bir roman