İçindeki müziği yazmak

Gökhan Yavuz DEMİR

Sanatın hangi dalında olduğu fark etmeksizin, neredeyse çoğu büyük sanatçının hayatı yalnızlık, hüzün ve yoksullukla geçer. Van Gogh’tan Cervantes’e pek çok büyük sanatçı büyük karakterlerdir. Nedense bütün bu büyük karakterler büyük acıların örsünde dövülerek şekillenmiştir. Büyük yaratıcılar aynı zamanda büyük bedbahtlardır. Ve onlara kendilerinden başka kimse yardım edememiştir.

Göknil Özkök’ün yazdığı, Kutlay Sındırgı’nın resimlediği Beethoven - Müziğin Ozanı, işte bu büyük yaratıcılardan Ludwig van Beethoven’ın hayatına mercek tutuyor. Büyük bestekârın hayatındaki iniş çıkışları, hayal kırıklıklarını, başarıları, kalp kırıklıklarını, parasızlığı, doğa sevgisini, aşkı ve her şeyi notalara, ezgilere dönüştüren büyük müzik tutkusunu bu biyografik romanın her satırında okumak çok heyecan verici. Beethoven’ın hayat hikâyesi, aslında pek çok dâhininki gibi, gündelik hayatın neredeyse her sahasında fark edilmeyecek kadar sıradan olan bir dâhinin, konu müziğe geldiğinde nasıl olağanüstü birisine dönüştüğünün de hikâyesi. Sadece müzik yapmak için hayatın her türlü aksiliği ve sıkıntısıyla bilenmiş sanatçı iradesiyle Beethoven, kendi bedenine bile meydan okur. Ruh gücüyle vücudunun zayıflığını bile yener. Her sanatçının hayat hikâyesi ilham vericidir, fakat Beethoven’ın hayat hikâyesi belki de en ilham verici olanıdır.

Yoksul bir ailede doğan Beethoven, üç kardeşin en büyüğüdür. Babası vasat bir müzisyen olmasının tesellisini içki şişelerinde arayan bir ayyaştır. Mozart’ın babasına öykünen babasının yetenekli oğlunun üzerinden para kazanma hırsı yüzünden saatlerce piyano çalışmak zorunda kalan Beethoven’ın, müzikten soğumaması büyük bir şanstır. Daha çok küçük bir yaşta saraya müzisyen olan Ludwig, evin geçimini de büyük ölçüde üstlenmiştir. Daha on yedi yaşındayken annesinin ölümü üzerine de hem kardeşlerinin hem de alkolik babasının sorumluluğu ve yükü onun gencecik omuzlarına binmiştir. Bu sorumluluklarından ömür boyu kaçamayacak olan Beethoven, ortanca kardeşi Kaspar Karl’ın vefatının ardından onun oğlu Karl’a da kendi oğlu gibi bakacaktır. Elli yedi senelik ömründe Beethoven bu sorumluklarından ötürü hep ekmek parası kazanmak mecburiyetinde kalmıştır.

Çok genç yaşta Viyana’ya giden ve kısa sürede kendisine hem iyi bir çevre hem de parlak bir şöhret edinen Beethoven, kendisini sadece ve sadece müziğe vermiştir. Bu kadar büyük bir bestekâr olmanın bedeli belki de hayatta başka her şeyden el çekmek mecburiyetinde kalmaktır. Aşkları vardı ama evlenip bir aile kuramaz. Şöhretlidir ama rahat içinde yaşayacak kadar para kazanamaz. Hayatı, doğayı, canlıları büyük bir aşkla seven bu büyük müzisyen aslında pek çok dostu olmasına rağmen sevildiğini hissetmez. Daima yalnızdır. Bütün bunlara bir de sağlık sorunları ve bilhassa kaderin eşek şakası olan sağırlığı eklenince, Beethoven daha da içine kapanır. Dış dünyayı duyamaz. Ancak bir deftere yazılırsa çevresindekilerin söylediklerinden haberdar olabilir.  Kendi bestelerini bile duyamamak nasıl bir lanettir bilinmez ama Beethoven artık bütün hayatı, doğayı, sevgiyi ve melodileri içinde duymaktadır. İçinde duyduğu bu müziği bütün ağrılarına, imkânsızlıklarına rağmen hiç durup dinlenmeksizin kâğıda döker. İşte bütün bu bestelerde onun hüznünü, umutsuzluğunu, yalnızlığını, neşeye özlemini ve doğa sevgisini duyabiliriz. Yüreğiyle hissettiği notaları, yüreğinden damıttığı ezgileri bunun için her dinleyeni yüreğinden yakalar.

İşte bütün bu hikâyeyi Beethoven’ın gerçek hayat hikâyesiyle okumak, insana kendi hayatıyla ilgili hem teselli hem de ilham veriyor. Onun gündelik hayatın içindeki sıkıntılarını bilmek, hep bildiğimizi düşündüğümüz bestelerini daha iyi anlamamızı sağlıyor.

Müziği kendine bir meslek olarak seçmeye karar vermiş genç okurlar için Beethoven’ın hayat hikâyesinden daha iyi başka bir kılavuz olabilir mi! Göknil Özkök’ün, benim edinemediğim için okuyamadığım Chopin, Mozart ve Bach hakkındaki kitapları da kuşkusuz genç okurlara bu yolculuklarında iyi bir yol arkadaşı olacaktır. Meraklılarına duyurulur. 

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Çocuk gibi düşünebilmek Witold Gombrowicz evreninin ipuçları Nietzsche, Jung ve Karşıtların Birliği Ah bu kadınlar Özgür bir insan olma uğruna nelerden feragat edebilirsin?