İstediğim kendime bir dil yaratmak
Türk müziği, caz ve klasik batı müziği üzerine çalışmalar yapan besteci, müzik teorisyeni ve performans sanatçısı Güç Başar Gülle’nin üçüncü albümü “Reverse Perspective” raflarda ve dijital platformlardaki yerini aldı. Tersten perspektif ile caz armonisine bambaşka bir bakış getiren Gülle, yapmak istediğinin “insanlara başka bir hayat formu olacağını tersten perspektif tekniğini caz armonisiyle buluşturarak göstermek” olduğunu […]
Türk müziği, caz ve klasik batı müziği üzerine çalışmalar yapan besteci, müzik teorisyeni ve performans sanatçısı Güç Başar Gülle’nin üçüncü albümü “Reverse Perspective” raflarda ve dijital platformlardaki yerini aldı. Tersten perspektif ile caz armonisine bambaşka bir bakış getiren Gülle, yapmak istediğinin “insanlara başka bir hayat formu olacağını tersten perspektif tekniğini caz armonisiyle buluşturarak göstermek” olduğunu söylüyor. Biz de bu vesileyle Güç Başar Gülle ile konuştuk.
Aslında 2013’den beri bu proje için çalışıyorum diyebilirim. Batı müziğini anlama derdimin yoğun olduğu dönemlerde teorik kitapların tarihsel açıklamalardaki yetersizlik beni başka alanlarda araştırma yapmaya itiyordu. O dönem elime geçen Pavel Florensky’nin Tersten Perspektif ve Erwin Panofsky Perspektif kitapları görselliğin batı dünyasındaki yerini anlamamda ve diğer disiplinler için nasıl bir alt yapı kurduğunu görmemde çok önemli yerleri oldu. Ben de master çalışmamda batı müziği armonisinin gelişimi ve görsel sanatlar arasındaki ilişkide lineer perspektif algısının nasıl form aldığını göstermeye çalıştım. Rönesans ile insanlığa hayat veren bu formun Endüstri devrimi sonrası şekli bir değere dönüştüğünü ve hayatımızda yük oluşturduğuna inanıyorum. Bu durumu hem tartışmaya açmak hem de alternatif hayat formlarının olacağını göstermek için Reverse Perspective yaklaşımını armoni içerisinde nasıl kullanabilirim niyetiyle yola çıktım. Tekniği geliştirdikten sonra 5 günde parçaları bitirdim ve diğer prodüksiyon süreçleri ile birlikte 2 ay gibi bir sürede albümü tamamladım.
Miles Davis bir röportajında, “Charlie zaten öyle çalacaktı çünkü babası tap (ayak) dansçısıydı.” cümlesi beni caz müziğinde başka bir boyuta taşıdı. O zamana kadar daha teknik baktığım ve efsane gördüğüm bir kişilik birden bana yakınlaştı ve arkadaşçasına bir paylaşım başladı. Charlie Parkerın çaldığı melodiler daha anlamlı bir hale geldi ve benim için enformasyondan çok bana hayat veren bir yapı oluştu ve müziğime akmaya başladı. O yüzden ilk parçayı Parker’s Tappings ile Charlie Parker’ın babasına adamak istedim.
Son albümüm caz formunda ama armonik yapısı ortaçağ görsel sanatlar tekniği olan Reverse Perspective (Tersten Perspektif) kurgusu baz alınarak oluşturuldu. Kısaca özetlemek gerekirse Klasik Batı Müziği Rönesans sonrası tek merkezli lineer perspektif üzerine konumlandı. Felsefeden fiziğe, müzikten resme her alan bu anlayışla gelişti. Bu anlayış endüstri devriminden sonra fonksiyonunu yitirmeye başladı ve modern dönemde sadece taklidi bir düzenek olarak kaldı. Günümüzde nerdeyse bütün dünyada insanlar lineer düşünce üzerine kurdukları hapishanelerinde acı çekiyorlar. Yapmak istediğim insanlara başka bir hayat formu olacağını tersten perspektif tekniğini caz armonisiyle buluşturarak göstermekti.
Temelde yapmaya çalıştığım sentezden çok kendimi ifade etmeye çalıştığım bir dil yaratmak. Bunu yaparken yoğun bir şekilde temas ettiğimiz müziklerin kültürlerini her yönüyle inceledim. Bugüne ait ihtiyaçlarımı karşılama adına işime yarayacağını inandığım noktaları alıp kendime ait bir dil geliştirmeye çalıştım. Şöyle açıklayayım; Osmanlı-Türk müziğini araştırırken tersten perspektif algılayışının formunu görmeye başladım ve Osmanlı kültürü daha anlamlı hale geldi. Batı kültürünün temel noktalarını sorgularken doğrusal perspektif anlayışının nasıl yapısal bir öneme sahip olduğunu gördüm. Caz müziğini anlamaya çalışırken batı müziği armonisi ve caz ritimlerinin birlikteliğinin nasıl dünyaya yayılıp bir disiplin haline geldiğini gördüm. Şu anda modern dünyanın girdiği çıkmazı açmak için tersten perspektif anlayışını batı armonik yapısı içerisine yedirerek bütün dünyaya cazın ritmik ve melodik formları içerisinde göstermek istedim.
En temel fark yurt dışında özellikle Amerika da öğrencinin çalışması estetik değerlendirmeden çok ifade netliği üzerine bir odak var. Benim en çok etkilendiğim fark bu olmuştu. Yani öğretmen öğrenciye neyi niye kullandığına dair bir diyalog ile yaklaşıyor. Kullandığı malzemeleri yargılamıyor. Bizde böyle bir diyalogdan çok öğrenciyi kullandığı malzemelerden dolayı yoğun bir yargılama refleksi ile yaklaşıyoruz. Öğrenciler kendi ifadelerinden çok hocalarının estetik değerlerine göre eser yazıyorlar. Bu çok tehlikeli çünkü hayatla baş başa kalınca ne istediğini keşfetmekten korkan bireyler olarak hayatlarımızı sürdürmeye çalışıyoruz.
Diğer bir fark; Türkiye’de kurumlar ve hocalar öğrencilerinin yaptıkları şeylerde güzel noktaları takdir etmekten çok yanlış buldukları şeyleri aşağılama refleksi taşıyorlar. Benim Berklee’de en çok şaşırdığım olay; kompozisyon derslerimden birinde problemlerle dolu bir ödeve hocanın yaklaşım şekli olmuştu. Kompozisyon ödevinde en beğendiği yeri bulup çıkardı ve öğrenciyi problemli bulduğu yerlere ait çok spesifik açıklamalarla yönlendirdi. O problemlerle dolu ödev iki hafta sonra gayet düzgün bir müzik parçasına dönmüştü.
Sonuçta akademik eğitim bir araç. Bu aracı nasıl kullandığınıza göre yaratıcılığa pozitif ve negatif etkisi olur. Şu anda akademik dünyada çok fazla taklide dayalı bir eğitim var. Öğrenciler bilgi ile bireysel bir ilişki kurma alanını bulamıyorlar. Büyük bir enformasyon bombardımanı içinde yaşayan öğrenciler tahkiki yani enformasyonu içselleştirme hazmetme ve kendilerine göre tekrar yorumlama süreçlerinden uzak oldukları için taşınılan enformasyonlar pek işe yaramıyor. Bu durum yaratım alanını giderek kısıtlıyor.
Müziğe hep ilgim vardı. Babamın getirdiği uzun havalardan sonra uzun bir halk oyunları dönemim var. Hala davul zurna duyunca içim kıpır kıpır olur. Sonra bir Paco de Lucia konserinden sonra kendimi Flamenko dünyasında buldum. Hala da dinlemekten çok keyif aldığım bir müzik. Türk müziğini daha derinden keşif ihtiyacım olduğu dönemlerde Osmanlı-Türk Müziği pratiği içinde geleneksel formları çalıştım. Berklee’de Caz müziğinin temel performans pratiği ve bestecilik alanlarını keşfettim. Miam’da Klasik Batı müziğinin hem geleneksel hem de modern alanlarını keşfettim. Sonrasında kendi projelerimin peşine düştüm.
İngilizce caz armoni kitabım yakında yayınlanacak. Armoni eğitim literatüründe bir ilk oluşturacak bu kitap mantık ilişkilerine ait zorunlu ve yeterli koşul tanımları üstüne kurulu. Kullanılan terminoloji Berklee Müzik Okulundaki içerikle uyumlu olsa da temel armonik ayrımlara dayalı kavramsal ve bağlamsal içerik tamamen farklıdır. Çünkü benim de tecrübe ettiğim gibi kavramsal ve bağlamsal kopukluklar, armoni dünyasına ait temel ve yan unsurların ayrımında ciddi soru işaretleri doğurmuştur. Bu kitapta alternatif bir yaklaşımla bu soru işaretleri aydınlatılmaya çalışıldı. Kiitabın ve Reverse Perspective albümünün tanıtımı için Mart sonu Amerika’da San Francisco, Boston ve New York şehirlerinde hem akademik ortamlarda workshop ve konuşmalar hem de oradaki caz müzisyenleri ile ortak konserler olacak.
Günün Manşetleri için tıklayın