Kim bu Enişte?

Öyle çok şey var ki, yazmaya mecbur hissettiğim: Seçimler, masalar, işsizlik, yoksulluk, patlayan bombalar ve İstiklal’de ölenlere neden “şehit” denip Gar Katliamı’nda ölenlere denmediğine dair deli sorular…

O halde bu yazı da ne?

Enişte, bizi boğan gündem nedeniyle göremediğimiz hayatlardan biri. O gündem içinden başını uzatıp “beni yaz” diyen bir hayat.

Geçen cumartesi “4’lü masanın adayı” yazısının sonunda, masadakilerden biri olarak tanıtmıştım: “Enişte, 47 yaşında, taşımacı.”

“Enişte” diyorduk çünkü Boyacı Yaşar’la Sıvacı Nihat’ın köyünden bir Kürt kızına tutulmuş, annesinin “Sana bacımın kızını alacağım” dayatmasına karşı çıkarak bütün hayatını altüst edecek bir adım atmış, sevdiğiyle evlenerek Yaşar ve Nihat’a “enişte” olmuş.

İlk karşılaştığımızda, ekibin en çelimsizi diye hafife almıştım onu. Altına girdiği, sırtlayıp kaldırdığı yükleri gördükçe gözlerime inanamadım. Naim Süleymanoğlu sanki!

***

En ağır yüklerin altına giren sırtını göstererek, “Şimdi tek sermayem bu!” diyor. “Şimdi” vurgusu önemli, çünkü hayat hikâyesi en inanılmaz Yeşilçam filmlerine taş çıkartacak türden, “roman” denilenlerden.

Zenginlik içine doğmuş. Digor’da 40 hanelik, yarısı Kürt yarısı Azeri bir köyde. Kürtler ve Azerilerin hiçbir sorun olmadan kardeşçe yaşadıkları bir köy. Babası Kürt annesi Azeri, 5 kardeşler.

Babası ölünce ailenin reisi annesi oluyor. Öyle bir “hanım ağa” ki, belinde tabanca atına atlayıp uzakta bir köye düğüne gidiyor, hediyesini verip dönüyor. Köyde tarlalar, sığırlar, Kars’ta 9 dükkân… Bunların işletmesinde başrol Enişte’nin. Toptancı dükkânının önünde kamyonlar dolup boşalıyor. “Haftada 40 ton şeker satıyor.”

“Sana bacımın kızını alacağım” diyen ana, onu değil kalbinin sesini dinleyen Enişte’ye, “Malımdan mülkümden zırnık vermeyeceğim” diye ahdediyor.

Neden o kadar bekliyor bilinmez, evlendikten 5 sene sonra, biri emzikte, biri 4’ünde iki çocuğuyla evden kovuyor Enişte’yi. O güne kadar zenginlik içinde yaşamış adam 5 parasız, İstanbul’un yolunu tutuyor. Kayınpederinin evine sığınıyor.
İş işin gittiği fabrikada, patronun arabasının koluna çarpması şansı oluyor. İki yılını geçireceği fabrikaya giriyor. Patronun hizmetinde, sevilen güvenilen…

Sonra belki hayatının ilk ve tek yanlışını yapıyor. Öyle bir yanlış ki, yükü kaldırdığı en ağır yüklerden daha ağır! İşinden oluyor. Yine ortalıkta kalıyor. Bugün hâlâ benim gibi ilk kez karşılaştığı birine bile yanlışını “ihanet” diye anlatan ve o ihanet için her gün kendini cezalandıran biri…

***

Anne hasta olup İstanbul’a tedaviye gelince akrabası Azeri gelinler değil, reddettiği oğlunun Kürt eşi bakıyor tam 40 gün. Anne gözleri yaşlı, bin pişman, elinden aldığı her şeyi geri vermek istiyor Enişte’ye.

O ne yapıyor? Ertesi gün noterde “Kars sınırları içinde taşınır taşınmaz neyim varsa kardeşlerimindir” diye belge imzalayıp annesine veriyor. Onca malı mülkü bu kez kendi reddedip, en ağır yükleri sırtlamaya devam ediyor.

Artık taşımacılık yaparken girdiği evlerde önüne dökülen altınları, paraları elinin tersiyle iten biri.

Galiba kendisine kucak açan fabrika patronuna yaptığı o büyük yanlışı için hâlâ ve her gün kendisini cezalandırıyor!

***

Evden uzakta çalıştığı her gün çocuklarını, eşini arıyor. Üzerlerine titriyor. Yüzme bilmiyor ama çocukları için şu denize atlamaya hazır. Okusunlar, arkadaşları arasında bir şeyin eksikliğini hissetmesinler diye sırtına alamayacağı yük yok.

Baba gibi bir baba Enişte! Eşine de ilk günkü gibi aşık.

“Kim bu Enişte?” diye sorduk ya başlıkta… Hayatı derslerle dolu bir roman, hayatı film olası bir insan Enişte!

İnsan işte!

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün sınavı: Türkiye birincisi mülakatta elendi 4 il için gök gürültülü sağanak uyarısı SGK vurgunundan eski bakanın hastanesi çıktı Selahattin Demirtaş'tan aylar sonra ilk paylaşım İş cinayetlerini 'kader'e bağlayan Erdoğan'dan CHP'ye ihmal eleştirisi