Kol kola sandığa!

AKP, seçimler yaklaştıkça gerçek yüzünü daha fazla gösteriyor.

Son dünlerde iyice su yüzüne çıkan o gerçek şudur: iktidar demokrasinin elde kalan son dayanağı olan “sandığın” sonuçlarını da sorgulamaya kalkıyor.

Bu anlayış, yalnız ve ancak, çok güçlü bir biçimde gösterilecek büyük bir toplumsal tepki ile boşa çıkarılabilir.

İKTİDAR SUÇ İŞLYİYOR!

AKP iktidarı, 14 Mayıs yaklaştıkça çok açık bir tutum sergiliyor: önce çok sayıda sözcüsünün dile getirdiği, sonra da Başkan Erdoğan’ın hiç dilinden düşürmediği görüş, özet olarak şudur: “seçimlerde ülke yönetiminin değişmesi darbe demektir.”

Bu görüşü dile getirenler, açıklamalarının “tarih sırasına” göre şunlar: İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, eski başbakanlardan Binali Yıldırım, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ; Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati. Bunları, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Tutum ve diğerleri izledi. AKP içinden gelen seçim sonuçlarına uyulacağı türü açıklamalar çok cılız kalıyor.

Bir bütün olarak değerlendirilirse kolayca görülür ki, iktidarın asıl sözcülerinin sandık yaklaşımı, çok açık bir biçimde, “seçim sonuçlarının tanınmayacağı” anlamına gelir.

Sonrasında Başkan Erdoğan bu anlayışa açıklık getirdi; şöyle buyurdu: “Kandil’in desteği ile beraber bu ülkede cumhurbaşkanı olacak. Benim milletim Kandil’den aldığı destekle cumhurbaşkanı olana bu ülkeyi teslim etmez.”

Bu sözler doğru okunmalıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan açık, açık “Benim milletim Kandil’in desteklediği birine oyunu vermez” demiyor “Kandil’den aldığı destekle cumhurbaşkanı olana bu ülkeyi teslim etmez” diyor!

Şu kısa seçim sürecinin başında vurguladığı “Yeter Söz Milletindir” anlayışını unutan Erdoğan devam ediyor: “Kemal emri Kandilden alıyor biz emri Allah’tan alıyoruz”.

İslam düşünürleri Allah emirlerini yalnızca peygamberlere verir konusunu tartışadursun, asıl unutulan ya da buharlaşan Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet ile kazanılmış olan, “bu ülkede egemenliğin kaynağının halk” olduğudur.

Dahası, iktidar bu söylemiyle açıkça suç işlemektedir. Ancak iktidarı suçlayacak bir hukuk düzeni bulunmuyor. Muhalefet sözcüleri de “hadi oradan” demenin ötesine geçemiyor.

SANDIK KORUNMALI

Bu ülkede yalnızca 1960’larda, çok kısa bir süre yaşanabilen gerçek demokrasinin vazgeçilmez beş dayanağı vardır, anımsayalım:

1. Adayların saptanmasında, parti üyelerinin ya da seçmenlerin oy kullanabildiği önseçim süreci ya da katılımcı demokrasi;

2. Adaylar arasında seçim koşullarının eşitlenmesi; örneğin kamu olanakları, TV ve radyo kullanımında mutlak eşitlik;

3. Verilen her oyun tam anlamıyla sonuca yansıması ya da tamamıyla barajsız seçim;

4. Tarafsız yargının denetiminde açık ve izlenebilen bir seçim yönetimi düzeni

5. Sandık sonuçlarının asla tartışılamaması.

Türkiye demokrasisi, ilk dört temelden tümüyle yoksundur.

Seçmen için demokrasi diye, geriye bir tek “beş yılda bir” görebildiği sandık kalmış bulunuyor. AKP, şimdi, sandığı da seçmene çok görüyor; sandık sonuçlarını tanımayacak kadar sorgulama yoluna sapıyor.

Oysa sandık “kutsaldır” ve korunmalıdır.                                                       

Bunu sağlayacak olan halkın kendisidir.

Gerçek anlamda, gün, bugündür. Seçmen, bireysel olarak ve üyesi olduğu tüm örgütleri harekete geçirerek, omuz omuza verip milyonlara ulaşarak, “sandık duyarlılığını” artırmalıdır. Böylelikle, iktidarın oluşturmaya çalıştığı, “din, vatan elden gidiyor” dayatması da, sandık sonuçlarını tanımayacağı korkutmacası da tamamıyla ortadan kalkacaktır.

Artan seçmen kararlılığı muhalefet partilerinin de sandık sonuçları konusunda  “daha dik durmasını” sağlayacaktır. Muhalefet, iktidarın sandık sonuçlarını tanımayacağı gibi bir yaklaşımına asla ve kesinlikle izin verilmeyeceğini çok daha keskin bir biçimde haykırmalıdır. Aynı muhalefet, 15 Mayıs sabahına, her bakımdan “hazır olduğunu” kanıtlamalıdır.

Çünkü tehlikede olan, bu kez, ülkenin geleceğidir.

***

İKİ EK:

1. 5 Mayıs, Atatürk Orman Çiftliği’nin 98. Yaş günüydü. Olağanüstü bir duyarlılıkla o büyük değere sahip çıkan ve bu nedenle de çok ağır bedeller ödeyen TMMOB Ankara Mimarla Odası Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan’ı kutluyor ve onun şu iletisini paylaşıyorum: “Mahkemenin kararlarına uymuyorum, binayı bitirip içine girip oturacağım, güçleri yetiyorsa gelsin yıksınlar” diyen o gün Başbakan, bugün Cumhurbaşkanı olan Erdoğan’dı”.

2. 6 Mayıs, bağımsızlık ve demokrasi savunucuları Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idam edilişlerinin 51. Yıldönümüydü. Onları saygı ve sevgi ile anıyorum.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Saray’a dakikada bir asgari ücret CHP'den 1 Mayıs açıklaması: "Taksim'den vazgeçmiyoruz" CHP'den Anayasa şartı: AYM ve AİHM kararlarına uyulsun Sokakta kazanacağız Yerel seçim sonrası ilk kez: Erdoğan ile Bahçeli bir araya geldi