Savaş haberleri…

Bir şehrin neresi olduğunu anlayamadığımız noktasında isabet almış binalar… O binanın hemen önünde alev alev yanan iki sivil araç. Yanan araçları söndürmek için çırpınan bir adam… Kameranın, belli ki üzerindeki yazılar okunsun da kimin tarafından ateşlendiği anlaşılsın diye, zoom yaptığı roket, füze parçaları… Sonra bir hastane odası… Yatakta oturan kadının kameraya anlattıkları…

Pazar akşamı, ana haber saatinde, Ermenistan televizyonlarını izleseydiniz yukarıda yazdıklarımı görecektiniz.

Aynı gün, Türkiye ve Azerbaycan televizyonlarında Ermeni füzeleriyle vurulan Gence’den görüntüler vardı. Benzer görüntüler. Vurulan evler, harap olan sivil araçlar ve zoom yapılan füze parçaları… İki yakınlarının öldüğünü ve ondan fazla yaralanan olduğunu anlatan siviller öfkeliydi. Vurulmuş birinin anlaşılabilir öfkesiyle bütün Ermenistan’ın hedef alınıp yerle bir edilmesini söyleyenler vardı.

Televizyon o öfke ve nefreti izleyenlere de aktarılıyordu! Her iki tarafta da haberler karşı tarafın sivilleri hedef aldığını, kendilerinin asla sivillere dokunmadığını anlatıyordu.

Azerbaycan’ın ikinci büyük kenti Gence’de sivil yerleşim bölgelerinin vurulduğu ortadayken, bunları göstermeyen Ermeni medyasından, Dağlık Karabağ’ın Ermeni liderinden “Gence Havalimanı benim emrim üzerine bombalandı, sivillerin ölmemesi için durdurduk, düşman ders almazsa güçlü saldırılara devam ederiz” açıklaması duyuluyordu.

Her savaşta, ordular ve askerler kadar medya ve gazeteciler de kullanılır! Oysa gazeteci “savaşların savaşmayan tarafı”dır. Bu durum, ne yazık ki, epey değişmiş olsa da gazetecinin hedef alınması hâlâ çok tepki çeker.

O yüzden, 1 Ekim’de, Ermenistan tarafından, Martuni kasabası top atışıyla hedef alındı; Le Monde muhabiri Allan Kaval ve foto muhabiri Rafael Charles Yaghobzadeh, Ermenistan televizyonu kameramanı Aram Grigorian ve 24news.am muhabiri Sevak Vardumian yaralandı haberleri, fotoğraflar eşliğinde duyurulduğunda, uluslararası kamuoyundan ve meslek örgütlerinden tepkiler yükseldi.

Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Dunja Mijatovic; medyayı kriz dönemlerinde çok daha fazla önem kazanan etik ilkelere uymaya, yangını körükleyici propaganda ve yalan yanlış haberlerden kaçınmaya; yetkilileri de gazetecilerin kriz bölgelerine ulaşımını ve oralarda güvenlik içinde çalışmalarını sağlamaya çağırdı.

Her bomba düştüğü yerde aynı sesi çıkarır, bombanın vurduğu her insan, ister o tarafta olsun ister bu tarafta olsun, aynı çığlığı atar!

Bombanın düştüğü yerden haber yapan bir gazetecinin bunlardan etkilenmemesi de olanaksızdır. Ama yine de o bir mesleğin profesyonelidir ve mesleğinin kuralları vardır.

Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluklar Bildirgesi’nde denildiği gibi: “Gazeteci; başta barış, demokrasi, hukukun üstünlüğü laiklik ve insan hakları olmak üzere; insanlığın evrensel değerlerini, çok sesliliği, farklılıklara saygıyı savunur. Gazeteci; insanlar, uluslar ve topluluklar arasında nefreti, düşmanlığı körükleyici yayından kaçınır. Gazeteci; şiddeti haklı gösterici, özendirici ve savaşı kışkırtıcı yayın yapamaz.”

Bitmeyen savaş yoktur ve her savaş eninde sonunda biter. Silah susar, ya masalar kurulur bir “çözüm” bulunur, ya 30 yıldır Karabağ sorununda olduğu gibi, silahların suskunluğunda çözümsüzlük devam eder.

Bu süreçte savaş haberi veren gazetecinin dikkat edeceği iki şey vardır: Bir; haberlerini savaş bitsin, bir çözüm olsun anlayışıyla yapmak. İki; her cümleyi savaştan geriye bitmez tükenmez bir nefret ve düşmanlık kalmasın dikkat ve özeniyle kurmak!

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün sınavı: Türkiye birincisi mülakatta elendi Selahattin Demirtaş'tan aylar sonra ilk paylaşım Mülakatı savunan bakanın eşine ‘yürü ya kulum’ denmiş! SGK vurgunundan eski bakanın hastanesi çıktı 4 il için gök gürültülü sağanak uyarısı