Sopayı kırmadı, ardına sakladı

Yerel seçim sonrası iktidarın yeni dönemde nasıl bir rota izleyeceği merak konusu. Erdoğan, kutuplaşma esaslı, sert ve yıkıcı stratejide ısrar mı edecek yoksa sonu MHP ile vedalaşmaya varan daha normalleşmeci bir sürecinin kapısını mı aralayacak diye düşünülürken karşımızda “yumuşama” vaadi belirdi. Seçimden zaferle çıkan CHP lideri Özgür Özel’in Erdoğan ve Bahçeli’ye yaptığı ziyaretler de medyayı ve kamuoyunun kimi kesimlerini bazı beklentiler içine soktu.

Erdoğan, Özgür Özel’in ziyaretini “olumlu” bir gelişme olarak nitelendirdi ve “Bu adımın atılmasıyla siyasetin ülkemizde çok daha yumuşama dönemine girdiğini görüyoruz. Türkiye’nin, Türk siyasetinin buna ihtiyacı var. Türkiye’de siyasetin yumuşama sürecini başlatalım istiyorum” dedi. Bu ziyaretin iki taraf için de olumlu görünen tarafları var. Özgür Özel artık yenilgi döneminin özgüvensiz refleksleriyle hareket etmeyeceklerini söyleyerek iktidara talep taşıma hamlesini yerel seçim zaferinin bir devamı olarak anlamlandırdığını göstermiş oldu. Aynı zamanda kutuplaştırmaya son verme çabasının ve bu çabanın şekillendireceği siyasi dilin, CHP’nin muhafazakâr taban nezdindeki meşruiyetini artıracağını düşünüyor. Eleştirilere ise “Müzakere de mücadelenin bir parçasıdır” sözleriyle yanıt verdi.

Peki Özel’e iadeiziyarette bulunacağını söyleyen Erdoğan ne murat ediyor? Niyeti, TV kanallarında “Türkiye’nin normalleşmeye ihtiyacı var, halk bu görüntüleri özledi” diyen yorumcuların anlattığı kadar masum bir çerçeveden okunabilir mi?

“YUMUŞAMA” NEDEN ŞİMDİ?

Öncelikle Erdoğan’ın elinde nasıl bir siyasi bakiye var ona bakalım: Yerel seçim mağlubiyeti, ilk kez ikinci parti konumuna gerileme sendromu, partisinin kaybolmaya yüz tutan toplumsal karşılığı, baş aşağı giden ekonomi ve yurttaşın her gün derinleşen geçim sıkıntısı… Erdoğan bugünlerde en fazla, durumu nasıl toparlayabileceğine kafa yoruyor. Bunun için koltuk değneklerine ihtiyacı olduğunu biliyor. Artık, geçen yıl seçimi kazanmak için devreye aldığı ekonomi programını uygulayamıyor çünkü deniz bitti, iktisadi kaynaklar tükendi. Seçim rüşvetleri kısa süreli göz boyama taktiğiydi, sürekliliği olmayacağı belliydi.

İktidar ekonomiyi toparlamanın tek yolunun dışarıdan gelecek sıcak para ve iç talebi boğmak olduğuna inanıyor. Mehmet Şimşek’in dümenin başına getirilmesi de bu yüzdendi. Tabii bu plan “Gelin bize yatırım yapın” deyince çalışmıyor. Batılı kapitalistlerden döviz almak için, ülke içinde “uygun” koşulların oluştuğuna onları inandırabilmeniz gerekir. Üstelik Türkiye’de uygulanan kemer sıkma politikalarının da önümüzdeki süreçte toplumsal huzursuzluğu artıracağı aşikâr. Yılbaşından bu yana fiyatlardaki yükselişe, hayat pahalılığının katlanılmaz boyutlara ulaşmasına rağmen asgari ücrete temmuzda zam yapılmayacağı anlaşılıyor. Sefalete mahkûm edilen ve adeta gözden çıkarılan emeklilerin durumu da malum.

İşte Erdoğan’ın dilinden dökülen “yumuşama” tam da buraya oturuyor. Erdoğan istiyor ki ekonomiyi düzeltip siyasi gücünü taarruz edebilir düzeye getirene kadar kendisi fazla hırpalanmasın; muhalefet de Saray’ın çizdiği oyun alanının dışına çıkıp tansiyonu yükseltmesin. Görüşülsün, müzakere edilsin, karşılıklı fikir alışverişlerinde bulunulsun ama halkın tepkisi sokağa taşmasın, emekçiler grev dalgası başlatmasın, örgütlü bir halk muhalefeti büyüyüp serpilmesin... Bunun için ortaya “yumuşama” ve “anayasa” gündemlerini atıyor. Türkiye’nin acil sorunlarını gözlerden, akıllardan ve dillerden ırak tutmak Saray’ın işine geliyor.

Erdoğan’ın seçim sonrası dönemde sertlik uygulayabilecek gücü yok ama “yumuşayabilecek” alanı da çok geniş sayılmaz. Çünkü iktidar, ortağını ezip geçemiyor. Buradaki sıkışmayı, Osman Kavala üzerinden başlayan ve pek çok AKP’linin de dahil olduğu tartışmayla görebiliyoruz. İktidar içinde bir kanat, Kavala’nın tahliye edilmesi gerektiğini söylerken, bunun yumuşamaya ve Batı ile daha ılımlı bir sürecin geliştirilmesine katkı sunacağını düşünüyor. Devlet Bahçeli ise dünkü grup konuşmasında, “Sıkılı yumrukların açılması, çatık kaşların normalleşmesi, sertlik yerine yumuşamanın hakim olması, bunun da sürdürülebilirliği halisane dileğimizdir” dese de Kavala’nın hapisten çıkarılmasına karşı olduğunu ilan etti. Açık açık, Kavala’nın yeniden yargılanması formülünü tartışmaya açan Abdülkadir Selvi’ye yüklendi. Bu hadise, iktidar cephesinde “yumuşama” planının karakteristik özellikleri üzerinde henüz mutabakat sağlanmadığını kanıtlıyor. Yine de bu, “yol ayrılığının güçlü bir işareti” olarak değerlendirilmemeli. MHP kolay kolay bu ittifakın dağılmasından yana olmayacağı gibi, Erdoğan’ın dilindeki “yumuşama” lafının da bir nefes aralığı kazanmak için tedavüle sokulduğunu biliyor.

UZUN VADELİ BİR PLAN MI?

İktidar üzerindeki baskıyı hafifletmek isterken CHP’nin alacağı tutum önemli. Muhalefet içinde “yumuşama” vaadine anlam yükleyen bir yaklaşım var. Bir perspektife göre, yerel seçimde CHP’nin birinci parti olmasının sebebi, kutuplaşmanın gevşemesi nedeniyle AKP tabanından CHP’ye yönelen oy hareketliliği. Bunun devam etmesi için iktidarla gerilimli bir ilişki kurulmaması gerektiği savunuluyor. CHP içinde de bu tahlilin kısmen kabul gördüğü anlaşılıyor.

Ancak iktidarın “yumuşama” iklimini, MHP’yi ikna edip bu iklimi algısal düzeyde besleyecek adımları atabilse bile, uzun erimli bir stratejiden çok zaman kazanma taktiği olarak kullanacağı göz ardı edilmemeli. MHP ile yaşadığı düşük yoğunluklu gerilim, bu palyatif planın nasıl işleyeceğiyle ilgili ayrıntılardan ibaret. Artık 15 yıl önceki Türkiye’de değiliz; AKP’nin geleceğe dair bir hikâyesi yok ve kendisine yüzde 60’lara yaklaşan seçmen desteği getirecek yerel ve küresel dinamiklerden yoksun. MHP ile kurduğu ittifakın ideolojik/politik yörüngesinin dışına çıkma kabiliyetini çoktan yitirdi. Şimşek programı beklenen getiriyi sağlayabilirse, vitesi tekrar yükseltmesi muhtemel. Erdoğan için Şimşek de bir enstrüman, zira onun gözetiminde izlenen IMF programıyla başarılı bir seçim kampanyası yürütme şansı zayıf.

Dolayısıyla CHP’nin kendi planını, “yumuşamaya” odaklanarak değil yine sert bir kutuplaşma ortamına göre yapması gerekebilir. Çünkü Türkiye’de ne demokratik anayasa yapılabilir ne de tek adam yönetimi altında ferah bir atmosfere doğru gidilebilir. Erdoğan ardında sakladığı sopasını günü geldiğinde çıkaracaktır.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
İşgalciler ve saltanatçılar kaybedecek Gençlere düşman rejim Gültan Kışanak Diyarbakır'da: Arkadaşlarımız özgürlüğüne kavuşuncaya kadar biz de özgür değiliz Gençler direniyor 19 Mayıs direnişi ulusallaştırdı