Teşekkürler Hilal Coşkuner

Henüz 12 yaşında Hilal Coşkuner. Oyun çağındaki bir kız çocuğu o. Spor medyasının, Fatih Terim ve Emre Belezoğlu ile birlikte....

Henüz 12 yaşında Hilal Coşkuner. Oyun çağındaki bir kız çocuğu o. Spor medyasının, Fatih Terim ve Emre Belezoğlu ile birlikte kendi varlığını da tartıştığı bu son dönemde Hilal'in başardığı şeyi biraz irdelersek, aslında başarıdan çok daha öte bir anlam taşıdığını fark ederiz. Kim bilir belki de Hilal'in sırrı hâlâ "oyun çağında" olmasında gizlidir. Daha tanışmadığı ayak oyunlarının ve her şeyin mubah sayıldığı kazanma hırsının yabancısı olan bu kızımız, unutulan bir şeyi yeniden hatırlattı bizlere. Meğer spor, rakibine saygı ile insanca yapıldığında güzelmiş!

Geçen sene Trabzon'da düzenlenen Okullar arası Kros İl Birinciliği yarışmasında, birinciliğe çok yakınken, arkasında koşan rakibi sakatlanınca ona yardım etmek için yarışı terk etmişti Hilal. Bu tavrıyla yerel ve ulusal kurumlardan davranış ödülü alan sporcu, şimdi de Dünya Fair Play Konseyi tarafından, bir sporcuya verilebilecek olan en büyük ödülü, yani Baron Pierre De Coubertin ödülünü kazandı. Malum kişinin "ben ders almam, ders veririm" diyerek egosunu parlattığı şu günlerde, dersin alasını verdi birilerine Hilal. Şimdi ona ne yaptın diye sorsanız, "düşen bir arkadaşımı yerden kaldırmaktan başka ne yaptım ki?" diye cevaplar çocuk gözleriyle bizlere. Ama aslında yerden kaldırdığı sadece yarışmadaki rakibi değildi Hilal'in. 0 çelimsiz elleriyle, yıllardır yerlerde sürünen spor ahlakımızı da ayağa kaldırdı küçük kızımız. Hem de öyle bir zamanda yaptı ki bunu, cuk diye oturdu yerine. Kaybettiğimiz değerlerin yeniden farkına varmamız için bir çocuğu örnek almamız yeterliymiş aslında.

Bizlerde bugün biraz onun gibi davranabil-seydik, belki de Macaristan maçından sonra kaptanlık bandıyla medya mensuplarının gö(z)üne kolunu sokan Emre Belezoğlu'na daha farklı şeyler söyleyebilecektik, Ve bahis oyununda çete kurarak haksız kazanç sağlamaktan ötürü ceza alan Gökdeniz Karadeniz'e altı ay sonra yeniden Milli Takım formasını layık görmeyecektik, Ve İstanbul'da oynadığımız İsviçre maçından sonra yaşanan olayların sorumlularını, başta Fatih Terim olmak üzere bir daha baş tacı etmeyecektik, Ve o Fatih Terimden, bir tribün liderinin öldürülmesinin üzerinden 10 gün geçmeden "intikam isteyen, iki mezar kazmalıdır" sözlerini duymayacaktık, Ve belki kim bilir, statlarımızda maçlar yarım kalmayacak, tribünlerde insanlar öldürülmeyecek, sırf rakip diye sloganlarla birilerinin sülalesine tecavüz edilmeyecekti. Ve, ve, ve daha niceleri yaşanmayacaktı... Artık sporda, özellikle de futbol oyununda yaşanan dejenerasyonu körükleyen olayları ele almanın tam zamanı. Futbolun sosyolojisini yazanların iltihaplanmış düşüncelerden sıyrılıp, bedeli ne olursa olsun sporun ASİL ve ASIL maksadını yaşayabilmemizin yollarını aramaları gerekiyor. Aksi takdirde tertemiz anlayışlarla yeşeren Hilal gibi çocuklarımızı da kaybedeceğiz. Böylesi bir dönemde hepimize umut olan Hilal'e, onu yetiştiren ailesine, Trabzon Gençlik Spor ve İl Müdürlüğü'ne ve tabii ki Milli Olimpiyat Komitesi Başkanı Togay Bayatlı'ya sonsuz teşekkürler...

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Abdülhamitçiler, Osmanlıcılar, İslamcılar; nerdesiniz? ‘Öldü’ denilen itirafçı, 8 ay önce Jandarma’da memurmuş İşe yeni girdim hasta olduğumda ne yapacağım? Diyanet’ten hadisli 1 Mayıs mesajı BUGÜN BENİM, YARIN SENİN, HİÇBİR ZAMAN KİMSENİN:Küçük Asya incisi Sinasos -2