Türkçenin engebeli yolları…

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, iktisat doktorası yapmış bir politikacıdır ama “ekonomi” sözcüğünü doğru söyleyemez. Bu kavram onun dilinde “ekönomi”ye dönüşmüştür! Tıpkı “bisküvi”ye “püskevit” demesi gibi, “ekonomi” sözcüğünü de “ekönomi” diye seslendirir...

Son günlerde dikkatimi çekmeye başladı, Bahçeli’nin yanlış seslendirdiği tek sözcük “ekonomi” değil. Grup konuşmalarından birinde, “adet” ile “âdet” sözcüklerini de karıştırdığına tanık oldum. Sıkça yinelenen bir uygulamayı eleştirirken, “Son zamanlarda adet haline geldi” diye bir söz söyledi. Yani “görenek” anlamındaki “âdet” sözcüğünü, sayı sayar gibi “adet” diye seslendirdi. Oysa bu sözcüğün ilk hecesinin uzun okunması gerekiyor. Zaten “a” harfinin üstüne o yüzden “şapka” koymuş sözlükbilimciler.

Devlet Bahçeli’nin dilinden düşürmediği sözlerden biri de “devletin bekası”dır. Ama onu da yanlış seslendiriyor. “Beka”yı -son hecesini incelterek- “bekâ” diye söylüyor!

Parti önderlerinin Türkçeyi yanlış kullanmaları, öyle gülünüp geçilecek bir durum değildir. Bahçeli’nin, bir diksiyon hocasından tez zamanda “telaffuz dersi” alması gerekiyor.

“Mefhum” ve “mevhum”
İşte size karıştırılan iki sözcük daha: “Mefhum” ve “mevhum”… Önce yanlış kullanımları örnekleyelim:

-“Bugün ‘evlenme yaşı’ diye bir mevhum kalmadı.” (Güzin Abla, “Bazen kısmet denk düşmez”, Hürriyet, 27 Ağustos 2011)

-“Yanyana durup sevinmek mevhumu taze bitti kalbimizin dükkanlarında.” (Ezgi Başaran, “Hava Karanlıksa da Aydınlatırız”, Radikal, 9 Ekim 2015)

“Mevhum” sözcüğü, “vehmedilen, olmadığı halde olmuş gibi algılanan” demektir. Aktardığım tümcelerde “mevhum”un yeri yok. Yazarlar, Arapça “mevhum”la “mefhum”u karıştırmış. Bu tümcelerde kullanılması gereken doğru sözcük, “mefhum”dur.

Güzelim “kavram” sözcüğü dururken, kökenini ve anlamını bilmedikleri yabancı sözcüklere neden yönelir bu yazarlar, anlamak güç.

Bu arada Ezgi Başaran’a, “yan yana” sözcüğünün ayrı, “dükkân” sözcüğünün ise şapkalı yazılması gerektiğini de anımsatalım…

“Tenkisat” ve “tensikat”
“Tenkisat”; azaltma, eksiltme anlamındaki Arapça kökenli “tenkis”in çoğuludur. Gazeteci arkadaşlarımız bu kavrama yabancı sayılmazlar. Daha çok, işten toplu çıkarmalar söz konusu olduğunda kullanılır. “İşten atma” eyleminin toplumsal ağırlığını hafifletmeye yönelik bir tür örtü görevi görür. Tıpkı şu örnekte olduğu gibi:

“Shell’in kârı çakıldı, tensikat kapıda.” (http://www.referansgazetesi.com/ 05.02.2010).

Yine Arapça kökenli “tensik” ise “düzeltme, yoluna koyma” demektir. “Tensikat”, bu sözcüğün çoğuludur. Görüldüğü gibi, çoğu zaman karıştırılan bu iki sözcük arasında da hiçbir anlam akrabalığı yoktur.

Türkçe, kolay bir dil değildir. Dilimizin inceliklerini öğrenmek için çok emek vermek gerekiyor. Yazarken ve konuşurken yanlış yapmamanın altın kuralı ise, anlamını bilmediğiniz yabancı sözcükleri kullanmamaktır.

***

Bıktık bu kargoculardan!

Kargo şirketlerinden hizmet almak, son yıllarda tam bir işkenceye dönüştü! İletişim araçlarının ve olanaklarının bu denli arttığı günümüzde hâlâ randevulu sisteme geçilmemesi, ciddi sorunlara yol açıyor. Sanki insanların tek işi evde oturup kargocuyu beklemekmiş gibi, en olmadık zamanlarda kapınızı çalıp sizi evde bulamayınca, “Kargonuzu falan şubemizden alın!” diye not bırakıyorlar. PTT’nin bildirimlerinde, “Gönderiniz filan tarihte adresinize yeniden getirilecektir” notu yer alıyorsa da, bir daha gelen olmuyor. Başka şirketlerin elemanları ise adres ve telefon numarası bile bırakmıyorlar. Ara ki o şubeyi bulasın! Bilgisunar üzerinden telefon sorgulaması yapıp ulaşmak istediğinizde hafakanlar basıyor sizi! İşiniz yoksa, gün boyu numara çevirip durun! İstemedikleri bilgi, yönlendirmedikleri birim kalmıyor ama saatlerce uğraştığınız halde gene de bir yetkiliyle yüz yüze görüşme olanağını bulamıyorsunuz…

Herkes aynı durumdan yakınıyor. Geçenlerde bir yazar arkadaşım şaşkınlık içinde dert yandı: “Benim adıma gelen dergiyi eşime bile vermeyip geri gönderdiler!” İnanılır gibi değil! Gelen kargoyu ilgiliye teslim etmek yerine, geri göndermeyi marifet sayıyorlar. Sonra da bunun adına “çağdaş taşımacılık” diyorlar!

Kargocuları uyarıyoruz: Parası ödenmiş gönderileri zamanında sahiplerine ulaştırmakla yükümlüsünüz. Hem öyle aklınıza estiği zaman gelip kapıya kâğıt bırakamazsınız! Gönderilerin üzerinde tüm iletişim bilgilerimiz var. TC kimlik numarasına dek her şeyi bir bir yazdırıyorsunuz. O zaman randevulu geleceksiniz. “Yok, biz böyle devam edeceğiz” diyorsanız, yanlış yapan kargo şirketlerine karşı “boykot kampanyası” başlatmak boynumuzun borcu olsun! Bu keyfiliğe artık son vermenin zamanı gelmiştir...

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün sınavı: Türkiye birincisi mülakatta elendi Selahattin Demirtaş'tan aylar sonra ilk paylaşım Mülakatı savunan bakanın eşine ‘yürü ya kulum’ denmiş! SGK vurgunundan eski bakanın hastanesi çıktı 4 il için gök gürültülü sağanak uyarısı