Turuncu yakalıların gözyaşları

Aslında aylar önce konuşmuştuk. Haftada iki gün sağlıkla ilgili yazacaktım. Hazırlıksız yakalanmamıştım yani. “BirGün okurlarına

Aslında aylar önce konuşmuştuk. Haftada iki gün sağlıkla ilgili yazacaktım. Hazırlıksız yakalanmamıştım yani.
“BirGün okurlarına merhaba”yla başlamak biraz klasik kaçsa da en risksizi gözüküyordu.
“Başlarken” diye bir başlık atıp küçük çaplı bir manifesto döşenmek de iyi olabilirdi.
Belki de “Neler oluyor sağlıkta?” deyip doğrudan mevzuya girmeliydim. Okuyucuda “Bu yazar işini biliyor” izlenimi doğurabilirdi.
•••
Sonra… Derken…  Tam yazma günüm geldiğinde… Klavyenin başına oturacakken… O fotoğraf çıkageldi…
Pazar günkü Milliyet’in birinci sayfasında, sağ üst köşedeki fotoğraf.
Başında, belli ki şirket işi, turuncu bir şapka… Üzerinde turuncu bir önlük… Sağ eliyle yüzünün sağ yarısını kapamış… Hüngür hüngür ağlayan… Kırk, kırkbeş yaşlarında bir erkek fotoğrafı…
“İbrahim’in ‘işsiz’ kaldığı an” yazıyordu fotoğrafın altında… Haberin devamında, dokuzuncu sayfadaki yeni fotoğrafta turuncu önlüğünün altındaki turuncu pantolonu, burunları artık boya tutmayacak kadar yıpranmış ayakkabıları da vardı …
“Anamur Devlet Hastanesi’ne hizmet veren taşeron şirkette sözleşmeli olarak çalışan 10 bilgisayar operatörü ile 22 temizlik işçisinin işine son verildi. Asgari ücretle çalışan işçiler 536 lira maaş alıyordu. Yeni yıla işsiz giren işçiler düzenledikleri protesto gösterisinde gözyaşlarına boğuldu. Hastanenin önünde toplanan işçilerden İbrahim Yaldız, annesinin kanser hastası olduğunu ve başka gelirinin olmadığını söylerken gözyaşlarını tutamadı.”
On yıldır o hastanede çalıştığı, iki çocuğunun olduğu da anlatılıyordu haberde.
Kanserli bir anne… Muhtemelen çalışmayan bir eş… İhtimal okul çağında iki çocuk… Asgari ücrete, aylık 536 liraya  sığdırılmış beş hayat…
Hepsi bir olmuş, İbrahim’in yanaklarından süzülüyordu fotoğrafta.
 •••
Kamu hastanelerinde taşeron işçi çalıştırma dönemi yirmi yıl kadar önce başlamıştı… 2003’ten sonra, Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla birlikteyse, bir çığ gibi, “bir çağ yangını” gibi büyüdü…
Şimdilerde kamuda en çok taşeron işçi çalıştırma rekoru Sağlık Bakanlığı’nda. Yüz sekiz bin sağlık çalışanı, hastanede karşılaştığınız her dört çalışandan biri yani, taşeron şirket işçisi.
En ağır çalışanları, en kötü durumda olanları, en çok ezilenleri, öğleyin yemek kuyruklarının en arkalarına itilenleri temizlik şirketlerinde çalışanlar…
Kuraldan mıdır, âdetten midir bilinmez; çoğunlukla turuncu tulumlar giydiriliyorlar… İşçi sınıfının beyaz ve mavi yakalılarına yeni bir bileşen eklenmiş gibi âdeta…
Turuncu yakalılar…
Her ay başı geldiğinde maaşımı alabilecek miyim endişesi… Her sözleşme döneminde işsiz kalır mıyım kaygısı… Her yeni şirkete devirde işten atılır mıyım korkusu… Bir türlü kullandırılmayan, zaten istenmeye korkulan yıllık izinler… Karşılığı ödenmeyen fazla mesailer… İşten atılma tehdidiyle her istenene boyun eğme… Artık hayal bile edilemeyen emeklilik…
Ve günün birinde kaçınılmaz son… İşten atılma…
Taşeron işçilerin makûs talihi… Makûs tarihi, ya da…
•••
Ben bugün size sadece bir merhaba diyecektim aslında… Sıcak bir başlangıç yapacaktım, kendimce… Köşemi tanıtacak, sevdirmeye çalışacaktım, aklımca…
Ama o fotoğraf; o “Ağlayan İşçi” fotoğrafı, o “Turuncu Yakalıların Gözyaşları” fotoğrafı çıkıp geliverdi işte… Bütün gerçekliğiyle gelip oturuverdi çalışma masama…
Başlar başlamaz... Daha ilk günden… Yeni bir yıla yeni umutlar, yeni dileklerle daha yeni adım atmışken üstelik …
“Bütün turuncu yakalıların gözyaşları lânet olup onları açlığa, yoksulluğa, güvencesizliğe, işsizliğe mahkûm edenlerin üzerlerine yağsın” diye beddua etmeden duramadım…

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
‘Öldü’ denilen itirafçı, 8 ay önce Jandarma’da memurmuş Diyanet’ten hadisli 1 Mayıs mesajı İşe yeni girdim hasta olduğumda ne yapacağım? Abdülhamitçiler, Osmanlıcılar, İslamcılar; nerdesiniz? Hoş geldin kadınım