TBMM açılıyor | Erdoğan: Ekonomimiz daha dayanıklı bir yapıya kavuştu

Meclis Genel Kurulu, 27. Dönem 4. Yasama Yılı açılışı için toplandı. HDP, parti mensuplarına yönelik düzenlenen operasyonlar nedeniyle oturuma katılmama kararı aldı. Erdoğan, Meclis Genel Kurulu'nda konuşma yapıyor. Erdoğan, "Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi değişikliğinin ideal seviyeye gelmesi vakit alacaktır" ifadelerini kullandı, ekonomiye dair ise, "Daha dayanıklı bir yapıya kavuştu" iddiasında bulundu.

Meclis yeni yasama yılına bugün başlıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop açılış konuşmasını yaptı. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Genel Kurul'a hitap etti.

Erdoğan, konuşmasında, "Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi değişikliğinin ideal seviyeye gelmesi vakit alacaktır" ifadelerini kullandı. Ermenistan'lşa yaşadığı çatışmada Azerbaycan'a destek veren Erdoğan, ekonomiye dair ise pembe bir tablo çizdi. Erdoğan, ekonominin birçok saldırı atlattığını ve bu nedenle daha dayanıklı hale geldiğini savundu.

27. Dönem 4. Yasama Yılı açılışı dolayısıyla Meclisteki Atatürk Anıtı önünde tören düzenlendi. TBMM Başkanı Mustafa Şentop'un anıta çelenk koymasının ardından Polis Bandosu eşliğinde saygı duruşunda bulunularak İstiklal Marşı okundu.

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Yasama Yılının açılışı dolayısıyla Meclis Atatürk Anıtı'na çelenk bıraktı. TBMM Başkanı Mustafa Şentop'un anıta çelenk bırakmasının ardından bando eşliğinde saygı duruşunda bulunularak, İstiklal Marşı okundu.

Törene, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan ile TBMM Başkanvekilleri Süreyya Sadi Bilgiç, Haydar Akar, Celal Adan, Nimetullah Erdoğmuş, partilerin grup başkanvekilleri, milletvekilleri ve TBMM bürokratları katıldı.

ERDOĞAN MECLİS’TE

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni yasama yılı açılışı dolayısıyla Meclis'e geldi.

Erdoğan, TBMM Başkanvekili Celal Adan tarafından törenle karşılandı.

Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Onur Kıtası'nı selamlayan Erdoğan, daha sonra Genel Kurul Salonu'na geçti.

CHP'DEN ERDOĞAN TAVRI

CHP, geçen yıllarda olduğu gibi Erdoğan'ın Genel Kurul salonuna girişinde ayağa kalkmadı ve alkışlamadı.

HDP'DEN KATILMAMA KARARI

HDP, parti mensuplarına yönelik operasyonlar nedeniyle Meclis açılışına katılmama kararı aldı. Vekiller, Meclis bahçesinde oturma eylemi yapıyor.

CHP HEYETİ, OTURMA EYLEMİ YAPAN HDP’Yİ ZİYARET ETTİ

CHP Milletvekilleri Levent Gök, Sezgin Tanrıkulu ve İbrahim Kaboğlu, Meclis bahçesinde oturma eylemi gerçekleştiren HDP’li vekilleri ziyaret etti.

HDP’nin resmi Twitter hesabından yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

ŞEREF KAPISI'NA ERDOĞAN POSTERİ

Öte yandan Meclis tarihinde ilk kez bir cumhurbaşkanının posteri, Şeref Kapısı'na asıldı. CHP'li Mahmut Tanal, uygulamaya tepki gösterdi.

Meclis'e ilk olarak MHP grubu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli geldi.AKP Grubu da Meclis'teki yerini alırken, İzmir Milletvekili Binali Yıldırım, milletvekilleriyle sohbet etti. CHP milletvekilleri, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nu ayakta alkışlayarak karşıladı.

ŞENTOP: AZERBAYCAN'IN YANINDA YER ALACAĞIZ

Şentop konuşmasında, "Türkiye uluslararası hukuktan yana olmuştur. Bazı küçük ülkelerin tetikçi olarak kullanıldığına şahit oluyoruz. Ermenistan saldırılarında şehadete yükselenlere Allah'tan rahmet diliyorum. Türkiye bundan sonra da vatan savunmasında Azerbaycan'ın yanında yer alacaktır. Ermenistan bir an önce işgal ettiği topraklardan çekilmeli" diye konuştu.

Meclis Başkanı Mustafa Şentop, Meclis açılışında yaptığı açıklamada şunları söyledi:

"Büyük bedeller ödeyerek kanımız, canımızla kazandığımız bağımsızlıktır. Biz tam bağımsızlık diyoruz. Bölgemizde ve yakın coğrafyada yaşananları gördükçe, tam bağımsızlığın önemini anlıyoruz. İkincisi, büyük bir devletin küllerinden cumhuriyeti kurmamızdır. Üçüncüsü de demokrasimizdir. Milletimizin bu kazanımları elde etmesinde Meclisimiz öncülük etmiştir. 15 Temmuz gecesi hain terör örgütü FETÖ'nün saldırısına uğrayan ilk kurum Meclisimiz olmuştur. İkinci defa gazi unvanını almıştır. Böyle büyük bir Meclisin mensubu olmak ne büyük bir şereftir. Bu şerefli görevin üzerimize sorumluluklar yüklediği aşikardır. Bizler ülkemizin ve dünyanın bütün sorunlarını bu yüce çatının altında usulüyle konuşacağız, tartışacağız.

Tarihin önemli bir kavşak noktasından geçiyoruz. Değişim sürecinin içindeyiz. Virüs salgınının bu büyük değişime katalizör etkisi yaptığını takip etmekteyiz. Koronavirüs salgını hayatta etkilerini gösterecektir. Bu tablo yapıları ve işlevleri tartışılan uluslararası kuruluşları da gündeme getirdi. Başta BM olmak üzere birçok kuruluş iflas bayrağı çekmiş durumdadır. Böyle dönemleri bizim gibi devletler için yeni imkanlar sunduğunu belirtmem gerekir.

Türkiye uluslararası alanda hukuktan, meşruiyetten, anlaşmalardan yana olmuştur. Türkiye, Doğu Akdeniz'de kendi haklarını aradığı kadar, hakça paylaşımın gerçekleşmesi için vardır. Ağır ekonomik sorunlarla boğuşan bazı küçük ülkelerin tetikçi olarak kullanıldığına şahit oluyoruz. Batılı bazı devletlerin, bir takım kukla devlet yönetimlerine de işaret etmek gerekir.

Türkiye bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Azerbaycan'ın yanında olacaktır. Tek millet, iki devlet prensibi sadece bir slogan değildir. Diplomasiden sahaya her alanda yaşayan bir ilkedir. Bu husus ve Türkiye'nin desteği Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından ifade edilmiştir.

ERDOĞAN KONUŞUYOR

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Meclis açılışında konuşma yapıyor:

Sayın başkan değerli milletvekilleri... Sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. Yeni yasama yılı ülkemize, milletimize, milletvekillerimize hayırlı olmasını diliyorum.

Bu mücadelenin kıyamete kadar süreceğini bilerek daima hazırlıklı, daima güçlü, tedbirli olacağız. Türkiye gerisinde kesintisiz ve çok geniş bir coğrafyaya yayılmış 2 bin 200 yılı aşmış devlet geleneği olan nadir ülkelerden biridir.

Kıbrıs ve Azerbaycan Türklerinden Balkanlar ve Kuzey Afrika'ya kadar her yerde kardeşlerimize destek veren Meclisimiz umut kaynağı olduğunu gösterdi. Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yılı dönümünü inşallah şanına layık kutlamalarla karşılayacağız.

Burası Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran bir Meclis'tir. Nice darbelere ve girişimlere rağmen bu kutlu çatı daima milletin onurunu korudu. Ülkemizin elde ettiği tüm kazanımlarda en büyük pay sahibi Meclisimizdir. İnşallah önümüzdeki dönemde Meclisimiz çok daha büyük başarılarla tarih yazmayı sürdürecek. Hükümet sistemi değişikliğinin ideal seviyeye gelmesi vakit alacaktır. Meclisimize düşen daha çok görevler var.

Gelişmiş denen ülkelerin gerçek bir kriz durumunda kendi vatandaşlarına dahi hayırlarının dokunmadığı görülmüştür.

Dünya beşten büyüktür tespiti bu gerçeğin ifadesidir. Biz her şeye rağmen mevcut kurumların yeniden yapılanmasıyla bu ihtiyacın karşılanabileceğini düşünüyoruz. Dünyanın doğusu ve batısıyla, her köşesinin güvenliğe ihtiyacı vardır.

Küresel yönetim kurmamız şarttır. Türkiye olarak insanlığı tehditten kurtaracak çözümleri gündeme getirme ve neticeye ulaştırmaya çalışıyoruz.

Ülke olarak küresel krizlerin en çok yaşandığı coğrafyanın tam merkezinde yer alıyoruz. Balkanlar'daki katliamların izleri hâlâ tazedir. Karadeniz'de Kırım'ın işgali ile başlayan kriz alanıdır.

AZERBAYCAN-ERMENİSTAN ÇATIŞMASI

Azerbaycanlı kardeşlerimizin vatanlarını koruma mücadelelerinde yanlarında olduğumuzu belirtmek istiyorum.

Bu bölgede kalıcı barışın yolu, Ermenilerin işgal ettikleri her karış Azerbaycan toprağından geri çekilmelerinden geçiyor.

Şimdi netice zamanı. Azeri kardeşlerimiz de kendi göbeklerini kesmenin adımını attılar.

Bu haydut devlete (Ermenistan) destek verenleri, kendilerine insanlığın ortak vicdanı önünde hesap sorulacağı konusunda ikaz ediyorum.

ORTADOĞU VE SURİYE

Kriz haritasını biraz daha güneye inerek baktığımızda Körfez bölgesi geliyor. Körfez bölgesi kaynamaya devam ediyor. Kuveyt Emiri El Sabah'a Allah'tan rahmet diliyorum.

Irak'ta Körfez Savaşı'ndan beri süren istikrarsızlıklar en çok ülkemize zarar vermiştir.

Suriye'deki zulüm ve savaştan çıkan 4 milyon insanı şehirlerimizi biz ağırlıyoruz. "Türkiye'nin Suriye'de ne işi var?" diyorsa ya ülkeyi ve tarihini bilmiyordur ya da kafasında hesaplar yapıyordur.

Suriye krizi bölgemizin en kanlı en acı meselesidir. Bölgede 10 yılına ulaşan Suriye krizinin her boyutu biz çok yakından ilgilendiriyor. Sınırın her iki yanında yaşayan halklar köklü bir geçmişi barınıyor. Türkiye’nin 40 yıllık terörle mücadelesinde de Suriye her zaman kritik bir noktada yer almıştır.

Her kim Türkiye’nin Suriye’de ne işi var diyorsa ya bölgeyi tarihi bilmiyordur ya da kafasında başka hesaplar yapıyordur. Türkiye sınırlarını güvenlik altına almak için her yolu ve yöntemi kullanmayı sürdürecektir. Sınırlarımızı terör örgütlerine ve onları maşa olarak kullananlara teslim etmedik etmeyeceğiz. Son teröristi de imha edene kadar harekatlarımızı sürdüreceğiz.

Suriyeli mültecilerin iaşe ibate ve barınması için ülkemize burası çok önemli 3 milyar avro artı 3 miyar avro sözü veren sonra 40 dereden su getirerek bunun çoğunun üstüne yatan yine Avrupa Birliği olmuştur.

Bugüne kadar 411 bin Suriyeli’nin gönüllü bir şekilde ülkelerine dönmesi ülkemizin doğru bir yolda olduğunu gösteriyor.

Akdeniz’de çatışma peşinde asla değiliz. Tek talebimiz haklarımıza saygı gösterilmesi.

Libya ile yaptığımız anlaşma Türkiye’nin Akdeniz’den tasfiyesine verdiğimiz yanıttır. Yıllardır bölgede bizi yok sayanlar attığımız adımların ardından tehdit ve şantaj dilini denediler. Türkiye’nin siyasi ve diplomatik gücünün yanında, kahraman ordumuzun kara, deniz, hava unsuru, kararlı duruşu karşısında diyalog yöntemini kabul etmek durumda kaldılar.

Kudüs davasının sonuna kadar takipçisi olacağız.

EKONOMİ

Türkiye’nin, Gezi Olaylarıyla başlayan yoğun saldırı sürecinde en çok hedef alınan unsurlarından biri de ekonomidir.

Son olarak, 2018 Ağustos’unda kur üzerinden ekonomimize kurulan tuzağı bir kez daha bozarak, 2019 yılında oldukça güçlü bir görünüme kavuşmuştuk. Nitekim geçtiğimiz yıl cari işlemler dengesi 8,8 milyar dolar fazla verdi. Enflasyon yüzde 11,8’e geriledi. Bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 3’ün altına indi. Yine 2019’da 181 milyar doları bulan ihracatımızla, dünyanın 50 ülkesi arasında ihracat büyümesi bakımından 6’ncı sırada yer aldık.

Böylece dünya ihracatındaki payımızı da yüzde 1’e yaklaştırmış olduk. Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen, yıllık büyüme oranını yüzde 1’e yakın bir seviyede tuttuğumuz 2019 yılının ardından 2020’ye büyük umutlarla başladık. Bu yılın ilk çeyreğinde elde ettiğimiz yüzde 4,4 oranındaki büyüme oranı, hedeflerimize doğru kararlılıkla ilerlediğimizin işaretiydi.

Dünyanın tamamıyla birlikte ülkemizi de etkisi altına alan Koronavirüs salgınına, işte böyle bir iklimde yakalandık. Salgın sürecinde, elbette önceliğimiz milletimizin sağlığını korumaktı.

Bunun yanında, açıkladığımız destek paketleriyle ekonomimizin salgından en az hasarla çıkmasını temin etmeye çalıştık. Bugüne kadar açıkladığımız desteklerin ve paketlerin toplam ekonomik büyüklüğü 495 milyar lirayı, yani milli gelirimizin yaklaşık yüzde 10’unu bulmuştur.

Sosyal koruma kalkanı çatısı altında milletimize ve ekonomimize 35 milyar lirayı aşkın karşılıksız ödeme yaptık. Bu kapsamda, kısa çalışma ödeneği yoluyla bugüne kadar 19 milyar liraya yakın kaynağı doğrudan çalışanlarımıza aktardık. İstihdamı korumak için devreye aldığımız nakdi ücret desteği için 4,5 milyar liraya yakın bir kaynak kullandık.

İşsizlik ödeneğini de aktif şekilde değerlendirerek, 3,6 milyar liralık bir desteği halkımızın istifadesine sunduk.

Ertelediğimiz SGK ve Bağ-Kur ödemeleri 40 milyar lirayı bulurken, vergi ödemeleri de 30 milyar liraya yaklaştı. Vergi indirimleri, mücbir sebep uygulamaları, Kredi Garanti Fonu limit artırımı gibi yöntemlerle, ekonomimize destek olduk.

Kamu bankalarını teşvik ederek 267 milyar liranın üzerinde bir finansmanın ekonomimize aktarılmasını sağladık. Bireysel ihtiyaç desteği, esnaf desteği, işe devam desteği, kurumsal ve bireysel kredi ertelemesi gibi yöntemlerle, her kesimin finansman ihtiyacının giderilmesini temin ettik.

Yılın ikinci çeyreğinde yaşanan yüzde 9,9’luk eksi büyüme, elbette üzüntü vericidir. Ancak, genel tablo itibariyle bakıldığında Türkiye, OECD ve Avrupa Birliği ortalamalarının çok altında bir daralmayla bu süreci geride bırakmıştır.

Üçüncü çeyrekle ilgili tüm öncü göstergeler, hamdolsun, ekonominin hızla toparlandığına ve kayıpların kısa sürede telafi edileceğine işaret ediyor. Açıklanan her endeks ve veri bu tabloyu destekliyor ve ileriye taşıyor. Amacımız, V tipi bir toparlanmayı sağlayıp, bu yılı artı büyümede kapatmaktır.

Önümüzdeki yıl için belirlediğimiz büyüme oranı ise yüzde 5,8’dir. Esasen, biz daha büyük bir büyüme gerçekleşeceğine inanmamıza rağmen, beklentiyi ihtiyatlı bir düzeyde tutmayı tercih ettik.

Türk ekonomisi, yaşadığı bunca saldırının ve şokun ardından, kırılganlıklara karşı daha dayanıklı, krizlere karşı daha hazırlıklı bir yapıya kavuşmuştur.

Gelişmiş ülkeler dâhil pek çok devlet, salgın döneminde sağlık hizmetlerinde başlayan sarsıntının, tüm ekonomilerine ve yeni yönetim sistemlerine sirayet etmesine engel olamamıştır. Türkiye ise tüm bu alanlarda gösterdiği olumlu yönde bir ayrışmayla, bölgesinin ve dünyanın yükselen yıldızı konumuna gelmiştir.

OECD, Türk ekonomisini, dünyada salgından en az etkilenen 3’üncü ekonomi olarak göstermiştir.

Bütçe açığındaki kısmi artış gibi olumsuzluk konusunda dahi, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerden daha iyi durumdayız. Dünya Bankası’nın İş Yapma Kolaylığı Endeksinde 10 basamak birden yükselerek, 33’üncü sıraya çıkmamız, yapısal reformlarımızın başarısını gösteriyor.

Önümüzdeki üç yıllık dönemi kapsayan Yeni Ekonomi Programını; yenilikçi, yüksek katma değerli, ihracat odaklı ve kapsayıcı bir kalkınma modeli üzerinde inşa ettik. İnşallah Türkiye’yi her alanda olduğu gibi ekonomide de 2023 hedeflerimize ulaştıracağız.

KORONAVİRÜS SALGINI

Çin’de başlayan ve kısa sürede dünyaya yayılan Covid-19 hastalığının henüz kesin bir tedavisi bulanamamıştır.

Aşı çalışmaları belirli bir seviyeye gelmiş olmakla birlikte, insanlığın tamamını kuşatacak altyapının kurulması için vakte ihtiyaç olduğu açıktır.

Türkiye, diğer ülkelerdeki aşı çalışmalarını yakından takip etmenin yanında, kendi aşısını üretme konusunda da yoğun bir gayret içindedir.

Dünyadaki diğer ülkelerin salgınla mücadele yöntemlerine baktığımızda, Türkiye’nin, bunların çoğunun önünde olduğunu görüyoruz. Tabii bu olumlu tabloda, son 18 yılda sağlık alanında gerçekleştirdiğimiz büyük dönüşümün ve inşa ettiğimiz altyapının çok büyük katkısı vardır.

Sadece salgının ülkemize sıçradığı Mart ayından bu yana hizmete açtığımız hastanelerin yatak kapasitesi 15 bini geçmiştir. İnşallah yarın Konya’da Şehir Hastanemizin resmi açılışını yaparak, sağlıktaki bu güzel tabloyu bir adım daha ileriye taşıyacağız.

Sağlık çalışanlarımızın sayısı da, 1 milyon 100 bin ile kamudaki en büyük istihdam oranına ulaşmıştır. Şayet Türkiye, sağlık sistemini ve kapasitesini bu denli geliştirmemiş olsaydı, Allah göstermesin, bu salgının altında kalabilirdi.

Bu vesileyle, salgın sürecinde fedakarlıkla görev yapan sağlık çalışanlarımıza bir kez daha şükranlarımı sunuyorum. Devlet ve millet el ele vererek, inşallah bu musibetin de üstesinden geleceğiz.

Salgınla mücadele ederken, kendi vatandaşlarımıza sunduğumuz hizmetleri kesintisiz sürdürmenin yanında, 153 farklı ülkenin ve 8 uluslararası kuruluşun destek çağrısına cevap verdik.

Ayrıca, dünyanın 141 farklı ülkesinde geçici süreyle bulunan 100 bini aşkın vatandaşımızı, kurduğumuz hava, kara ve deniz köprüleriyle ülkemize getirdik.

Bunun yanında 67 farklı ülkeden 5 bin 500 yabancının da ülkelerine dönebilmelerini sağladık. Gelişmiş ülkelerin dahi vatandaşlarını kendi hallerine terk ettiği salgın döneminde, Türkiye içeride ve dışarıda gerçekten erdemli bir duruş ortaya koymuştur.

Ne ülkemiz ne de dünya henüz salgının önüne tamamen geçebilmiş değildir. Ülkemizde vakitlice aldığımız tedbirler ve geliştirdiğimiz etkin tedavi protokolleri sayesinde, süreç kontrol altında tutulabilmiştir.

Salgının doğal yolla veya ilaç tedavisiyle tehdit olmaktan çıkacağı güne kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Hâlâ en büyük ve etkili salgınla mücadele tedbirimiz, TAMAM diye ifade ettiğimiz temizlik, maske, mesafe unsurlarıdır.

İnşallah bu virüsü hep birlikte yenecek, hep birlikte kol kola sağlıklı, huzurlu, müreffeh, esenlik dolu bir geleceğe yürümeyi sürdüreceğiz. Bu duygularla bir kez daha Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 27’nci Dönem 4’üncü Yasama Yılının ülkemize, milletimize, milletvekillerimize hayırlı olmasını diliyorum.

Sizlere Meclis çalışmalarında kolaylıklar temenni ediyorum. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Bahçeli, Mehmet Şimşek'e sahip çıktı: Ferdi Tayfur'lu paylaşım hakkında açıklama Yasak meşru değil, halk Taksim’de olacak Koray Aydın: Kazanmayayım diye organize bir el çalıştı İktidar ‘yeni anayasa’ turuna başladı: Özel’den “Önce Anayasa’ya uyun” mesajı Bina yan yattı, boya yapacaklar