Terapi gibi oyun

‘Dışarıda Hiçbir Şey Var!’ oyunuyla tiyatroseverlerle buluşan Betül Arım, “İnsanların incir çekirdeğini bile doldurmayacak şeyler için üzüldüklerini gördükçe ‘yaşamı nasıl sanat haline getirebilirim’in peşine düştüm” diyor.

Eda Köprü YILMAYAN 

Betül Arım, “Dışarıda Hiçbir Şey Var!” adlı oyununda izleyenlere adeta terapi yapıyor. Bedenimizin ve zihinsel dünyamızın farkına varmamızı sağlayan Arım, kendi yaşamından yola çıkarak psikolojik olarak nasıl sağlam kaldığını anlatıyor.  

Tunceli Çemişgezek’te dünyaya gelen Betül Arım mutlu bir çocukluk geçirdiğini fakat babasının sert biri olduğunu anlatıyor.

Konservatuvar üçüncü sınıf öğrencisiyken şehir tiyatrolarına girmesiyle yaşamı değişen Arım, bu yıl sahnede 51’inci sanat yılını kutluyor. Oyun sırasında ve sonrasında da seyircilerle iletişimini sürdüren, pozitif enerjisi sahneden taşan Betül Arım’a sırrını sorduk. 

‘Dışarda Hiçbir Şey Var’ oyununuzla aslında seyirciye terapi yaptığınızı söyleyebilir miyiz? 

Bunu seyircilerin yorumuyla anlatayım. Bir gün 60 kişilik bir grup gelmişti bütün seyirciler gittikten sonra kaldılar ve dediler ki “Betül Hanım bu ne bir oyun ne bir anlatı ne bir gösteri. Bu çok büyük farkındalık yaratan, kendimizle yüzleşmemizi sağlayan, komik, eğlenceli, geniş bir terapi seansı”. Bir de “Siz bu oyunu çok ucuza oynuyorsunuz. Bir terapi seansının kaç para olduğunu biliyor musunuz?” deyince hep birlikte gülüştük. İnsanlar oyun sonrası birbirlerini affediyor, yaşama geri dönüş partileri veriyor, sırf bana yazan 40 kişi antidepresanı bıraktığını söyledi. Dört kızımız intihardan vazgeçti, bir kızımız oyunu üç kere izleyip on ayda 43 kg verdi. Ana haberlere bile konu olduk.  

HER ŞEY BEYNİMİZDE 

Mesele içimizde mi? Dışarıda bir şey yok derken bunu mu kast ediyorsunuz? 

Her şey bizim içimizde, beynimizde. Onları keşfedip dışarı çıkarmamızı bekliyorlar. Bence yolculukların en güzeli kendimize yaptığımız yolculuk. Beden-zihin-ruh dengesini sağlamamız ve korumamız gerekiyor. Çünkü bu varlık bize armağan ve emanet. Bizim kültürde de emanete hıyanet olmaz, ona iyi bakmamız lazım. Oyunda da elimden geldiğince bunları nasıl yapacağımızı anlatmaya çalışıyorum. 

Peki oyunda anlattığınız pozitif benlik, iyi olma hali üzerine ne zaman düşünmeye başladınız? Sizin yaşamınızda kırılma ne zaman oldu? Nasıl dönüştünüz? Ya da hep böyle miydiniz? 

Bu sene 51. sanat yılım. 31 senem yuvam olarak tanımladığım şehir tiyatrolarında geçti. Geçmişle ilgili her şeyi değil bazı anları hatırlıyorum. Genelde güzel bir çocukluk geçirdiğimi düşünüyorum çünkü doğanın içindeydik, park bahçelerde oynayabiliyorduk, çok güzel arkadaşlarımız vardı ama babam biraz sert biriydi. Subaydı, jandarmaydı. Ben 12 yaşında baba baskısı ve yediğim dayak sonucunda ki ilk yediğim dayak değildi yarım paket fare zehri içip intihar girişiminde bulunmuştum. Oyunda bütün bunları ayrıntılı bir biçimde anlatıyorum ama bunun yanı sıra babam ona her zaman teşekkür ettiğim kitap okuma sevgisini aşılamıştı. Geniş bir kütüphanesi vardı, küçük yaştan itibaren kitap okumaya başlamıştım. Bugüne kadar ne öğrendiysem, hayattan ve kitaplardan öğrendim. İşte o olay benim kırılma noktam oldu ve ondan sonra hem kendimi hem çevremi daha çok gözlemlemeye başladım. İnsanların incir çekirdeğini bile doldurmayacak şeyler için kendilerini ve çevresindekileri hırpaladıklarını, üzdüklerini, mutsuz ettiklerini ve bunun sonucunda da hastalandıklarını hatta erken öldüklerini gördükçe bize armağan ve emanet edilen bu yaşam böyle olmamalı, bunlar doğal değil diye düşünmeye başladım. Yaşamı nasıl sanat haline getirebilirim bunun peşine düştüm. Usta şair Nazım Hikmet’in dediği gibi “Derya içre olup da deryayı bilmeyen balıklar” gibi olduğumuzun, yaşamımızın seçtiğimiz tercihlerin bir toplamı ve yaşam sorumluluğumuzun bizim elimizde olduğunun farkına vardım. 

YAŞAM SEÇİMLERDİR 

İzleyiciler salondan nasıl ayrılıyor? 

Oyun bitiyor ben beş dakika sonra seyircilerin arasına giriyorum. Onlarla istedikleri kadar kalıyorum. Fotoğraflar çektirip sohbet ediyoruz. Pandemi döneminde oyunu çekip online yayınlamıştık. 24 saat istedikleri zaman girip seyredebiliyorlar ama ilk girdiklerinde oyun bitince 15 dakika sonra çevrimiçi bir platformda buluşuyoruz, istediğimiz kadar sohbet ediyoruz. Şimdi de hem yurtdışında hem şehir dışında olan seyircilerimiz için ayda bir defa online oyun koyuyorum. Bir de bu hayat pahalılığında çok ekonomik oluyor. Bir biletle beş-on kişi oyunu seyredebiliyor. Oyunu bilenin bilmeyene, olanın olmayana borcu var deyip yazdım, bildiklerimi paylaşıyorum. “Dışarıda hiçbir şey var “farkındalık ve dönüşüm içeren bir yaşama sanatı oyunu. Bunu da herkesin ama en çok da gençlerin, çocukların tepkilerinden, anlattıklarından ve yazdıklarından anlıyorum. Yıllardır oyunun kitabını yazmam istendi. Oyunu izleyenler bir başucu kitabı olmasını istediler, ben de onlara söz verdim hatta yayınevi ile de anlaştım ama hâlâ bitiremedim. Oyundan bir sözle bitirelim: Bilinçaltı bizim bahçemiz, doğal olarak biz de onun bahçıvanıyız. Bahçemize güller, sümbüller yerine niye ayrık otları ekelim ki? Ne diyor Mevlânâ “Gül düşünürsen gülistanlık, diken düşünürsen dikenlik olursun”. Seçim bizim, hepimizin, kendimize sorması gereken soru şu: Ben neyi seçiyorum? Yaşamımız yaptığımız seçimlerin bir toplamı. 

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Dublörlükten yönetmenliğe Şavşat Kültür Sanat Evi açıldı: 'Aydınlık, güzel günler için bilim ve sanata ihtiyacımız var' 16 devrimci müzik grubundan ortak albüm: Elleri Var Özgürlüğün Oyuncu Sevda Ferdağ hayatını kaybetti İnsan ‘İnsan’a bakıyor