Altı kaval üstü şişhane ekonomi yönetimi

Yazın son demlerinde, çoğumuz son bir tatil veya dinlenme fırsatı peşinde koşarken, uzun yazıların okunmayacağının farkındayım. Kısaca memur ve memur emeklilerine 2018-2019’da yapılması öngörülen ücret artışı üzerinde duracağım. Zaten değerli hocamız Fikret Başkaya’nın “Helalci Sendika Konfederasyonu…” başlıklı makalesi konuyu teorik, tarihsel, güncel boyutlarıyla dört başı mamur bir biçimde ele alıyor. (Bir Gün 26 Ağustos 2017)

Türkiye’nin gelir ve servet dağılımı açısından dünyanın en bozuk ülkelerinden biri olduğu biliniyor. OECD üyeleri arasında yerimiz, Meksika’nın bir üzerinde sondan ikincilik. Tüm bunları bir yana bırakıp, statüko üzerinden ücret artışı yapsanız dahi, (enflasyon + büyüme) öngörünüzü maaşlara yansıtmanız gerekiyor. Diğer bir ifadeyle, ancak böyle bir yol izlenmesi halinde memur ve emeklilerin pastadan aldığı pay sabit kalacak, aksi takdirde dilimler iyice küçülecek.

Malumunuz, hükümetin ve Merkez Bankası’nın enflasyon tahminleri hiçbir zaman tutturulamıyor, neredeyse her seferinde hedef aşılıyor. Bir seferlik enflasyonun öngörüldüğü gibi gerçekleştiğini, yani düşüşe geçtiğini varsaysak bile, ne yazık ki memurların yüzünün yine gülmeyeceğini rakamsal gerçeklikler ortaya koyuyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nın açıklamalarına göre, 2018’in ilk 6 ayı için yüzde 4, ikinci 6 ayı için yüzde 3,5; 2019’un ilk altı ayı için yüzde 4, ikinci 6 ayı için de yüzde 5 ücret artışı konusunda anlaşmaya varılmış.

Merkez Bankası’nın son enflasyon raporundaki 2018 yılı yüzde 6,4, 2019 yılı yüzde 5 enflasyon tahminine, hükümetin Orta Vadeli Programda (OVP) 2018 ve 2019 için öngördüğü yüzde 5 büyüme tahminini ekleyince aşağıdaki tablo ortaya çıkıyor.

Tabloda görüldüğü gibi, memurun ve emeklinin, bir yandan büyümeden pay alırken, öte yandan enflasyona karşı da korunması gerektiğini düşünürsek, amaç bu kez de gerçekleşmiyor, yine bir hak kaybı ortaya çıkıyor.

Diyelim, bir an için emekçilerin hak ettikleri ücreti alabilmeleri kaygısını bir yana bıraktık. Her zamanki gibi kemer sıkma talep eden hükümet kesimi, kendi amaçları açısından tutarlı mı? Ne yazık ki yine hayır! Çünkü enflasyonun en önemli bileşenlerinden birinin beklentiler olduğu bilinir. Yani şirketler, bireyler ekonomik aktörler yüksek enflasyon beklerlerse, harcama ve tasarruf/yatırım kararlarıyla bu öngörünün gerçekleşmesine katkıda bulunurlar.

Hükümetin 2018 için yüzde 7,64, 2019 için bunun yüzde 1,56 üzerinde yüzde 9,20 ücret artışı önerdiğini gözlemleyen bir kişi, buradan enflasyonun yükselme eğilimine gireceği sonucunu çıkarır. Halbuki TCMB 2018 için yüzde 6,4, 2019 içinse bunun yüzde 1,4 altında yüzde 5 tüketici enflasyonu bekliyor. Hükümet ise bunun tersi bir beklenti yaratarak, enflasyon hedefin tutturulmasını zorlaştırıyor.

Özetle, emekçiyi ve emekliyi ezdirirken, kendi kurumları arasında da uyum ve koordinasyon gerçekleştiremeyen “altı kaval üstü şişhane” bir ekonomi yönetimiyle karşı karşıyayız.

Not: Yazılarıma kısa bir süre ara veriyor, çok geçmeden tekrar buluşmayı umut ediyorum.

Günün Manşetleri için tıklayın

Çok Okunanlar
Saray’a dakikada bir asgari ücret Mehmet Şimşek duyurdu: İslam Kalkınma Bankası'ndan Türkiye'ye 6,3 milyar dolar kredi! Nur topu gibi yeni krizimiz oldu: Tavuk eti fiyatları neden yükseliyor? Tekel bayileri sigara boykotuna başladı: Firmanın hiçbir ürününü raflarımıza koymayacağız Uçak biletlerinde tavan fiyata zam