Basketbol ile voleybol tamam da ya futbol?

Türkiye Futbol Milli Takımının Gine ile yaptığı hazırlık maçını Sports TV’de Koray Aldemir ile beraber yorumlarken, Anadolu Efes takımının Eurolig şampiyonluğunu kazanmasının ardından sevgili Koray “basketbol ile voleybol branşlarındaki gösterdiğimiz başarıyı neden futbolda da aynı şekilde gösteremiyoruz?” Diye soru sorunca, ortay farklı bir değerlendirme çıktı.

Neden peki?

Hani konuya direk girersek göze çarpan en belirgin özellik, basketbol ile voleybol branşlarındaki çalışmaların ve detayların tamamı sporun kendi amacına uygun olarak kullanılmasıdır diyebiliriz. Çünkü branşın tüm değeri birer amaçtır. Burası en belirgin ayrım.

Sözü Anadolu Efes’e getirsek, bir holding kuruluşunun sosyal sorumluluk projesi altında farklı bir yönetim ve iktisat kültürüyle ki holdingden kesinlikle ayrı tutularak profesyonelce yönetilmesinin tarihsel derinliğinin olması, 1976 yılından itibaren artık ona bir misyon yükleyerek istikrarı ve sürdürülebilir başarıyı hedef haline getirmesini sağlamıştır.

Sportif amaç etrafında örgütlenen kulübün bugün geldiği nokta 45 yıllık bir birikimin karşılığıdır.

Aydan Siyavuş ile başlayan yapılanma, Aydın Örs ile devam ederek Efes felsefesinin oluşmasına ve bunun kültürel bir kimlik haline gelmesine neden olmuştu. İşte, Ergin Ataman da bu sürecin bir kişiliği olarak kendi güncel bilgi eklentileri ile geleneksel yapının olması gereken değişimleri ve devamlılığını sağlayarak başarıların tesadüf olmadığını ispatlamıştır.

Anadolu Efes basketbol için bir ‘ekol’ haline gelmiştir.

Bu bize ait olan kurumsal bir kurgudur.

Bir de bize ait olmayan fakat bize sahip olduklarını veren Guidetti ve Obradoviç isimlerinde iki değer var.

Guidetti 2008 yılından beri ülkemizde, hem Vakıf Bank Kadın voleybol takımını hem de Kadın Milli takımımızı çalıştırmakta. Ortaya bir değer çıkardı hatta yarattı. Sistematik oyun kurgusu ile yetişen ve bırakan arasında kurduğu balans, istikrarın bozulmasını engelleyerek başarının sürdürebilirliğini kıldı. Bir İtalyan ve İtalyan ekolü ile ülkemizde başarıyor bunları.

Obradoviç 7 yıl Fenerbahçe erkek basketbol takımını çalıştırdı. Dört yılda, bir basketbol takımının kazanması gereken tüm başarıları kazandırdı ki bunu Yugoslav ekolünün değerlerini benimsemiş birey olarak gerçekleştirdi. Kendi prensipleri üzerinden başarılı oldu.

Her ikisi de bize ait değiller, sporun evrensel kurgusuna aitler.

Bence Ergin Ataman ile beraber üçü çok şanlı! Futbolun siyasi ve rant gücüne sahip olmayan branşlarda ülkemizde çalışma fırsatı bulmalarından dolayı… düşünsenize ortamın vahametini… bu coğrafyada ne çalışma ortamı bulabilirlerdi ne de kendi doğrularını ve prensiplerini uygulayabilirlerdi. Coğrafyadaki çökmeler (!) burada kader yaptı.

Futbolun nedenlerine gelirsek:

Futbol, Franco ve Salazar’ın keşfiyle başlayarak, az gelişmişlik sendromu içindeki ülkeler ki bizde buradayız-popüler kültürün bir aracı olma özelliğini hala devam ettirmektedir. 60 bin kişilik uyku tulumu ile başlayan süreç, yeni nesil statlarda adeta bir hipnoz arenasına dönüşmüştür.

Futbolun afyon etkisi ve toplumsal bir topraklama aracı olma özelliği, onu kullanılabilir bir araç haline getirmiştir. Bu yüzden, siyasi yapıların özellikle sağ blok ve anti demokratik yapıların futbolu kullanma özelliği adeta apolitik olmayı sağlayan politik bir argümandır.

Kirlilik buradan başlamaktadır.

1990 yılından sonra, futbolun dijital platforma geçişi ile ortaya çıkan devasa ekonomisi ve para akışı, illegal yapıların ve özellikle derin yapının ülkedeki futbola çökmesiyle ellerin de ceplerin de kirlenmesine neden olmuştur.

Kulüplerdeki büyük bütçelerin varlığı ve hiçbir kontrol mekanizmasının etkisinde olmayışı, oradaki paraların rahatça ki kime göre neye göre? Kullanıldığının bilinmemesi nedeniyle, futbolu bir rant cumhuriyeti haline getirmiştir. Genel kurullar artık bu oyunun merkezine yerleşerek, futbolun içinden olup olmasına veya maç seyrettiğinin bile bir öneminin olmadığı, hatta takım taraftarı bile olmayan insanların kulüp başkanı seçilmesi ile futbolun değil ama, rant sürecinin istikrarını ve sürdürülebilir olmasını sağlamıştır.

Artık kirlilik ellerden tüm bedene yayılmaktadır.

Kulüplerin rant cumhuriyetinin finansörü ve sponsoru (!) olması, onların yüz yıllık kulüp olma özellikleri veya tarihsel değerleri ile bu değerler içindeki insanların ve bu insanların hikayelerinin önemini bertaraf etmektedir ki ayrıca kimsenin de umurunda değil…

Rant ve kirlilik kurumsallaşmıştır.

Ve bize ait bir kurgudur.

Tek güzel olay; bu kirliliği fark eden pırıl-pırıl gençlerin Avrupa’ya giderek futbolu amaç edinmeleridir. O yüzdendir ki Milli takım bu süreçte başarı ve istikrarı yakalamaktadır. Her şeyin kirlenmesine rağmen tek beyaz (!) kalan forma bu oldu.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Erden Timur: Tarikatçı dendiği için Alevi olduğumu söylemek zorunda kaldım CHP’li Yavuzyılmaz: Maçın mutlaka incelemeye alınması gerekiyor İspanya basınında gündem Arda Güler Beşiktaş'tan Beyaz TV'deki Al-Musrati yorumları hakkında suç duyurusu! Şike iddiası: Ankaraspor-Nazilli Belediyespor maçıyla ilgili inceleme başlatıldı