Havalar niye bu kadar ısındı?
Ben anı anlatmayacaktım. Niyetim memleket basınının iklim konusunda bir kez daha- amiral gemisi dahil-nasıl karaya oturduğundan dem vurmaktı. Zira alayı “küresel ısınma bitti buzul çağı başladı” diye höykürdüler karı görünce. Belirtsinler ya da belirtmesinler kaynakları İngiliz bulvar gazetesi Daily Mail. Ne diyelim kılavuzu karga olanın… Zira Daily Mail’in kaynak olarak kullandığı Met Office ise verdikleri bilgilerin çarpıtılarak kullanıldığına dair bir basın açıklaması yayınladı. “Buzul Çağı başladı” haberini bir heves yayınlayan Hürriyet ve Habertürk’ün aynı hevesle bu açıklamayı yayınlamasını da bekliyoruz tabi, gazetecilik ilkeleri gereği. Madem iklim konusunda da bu kadar duyarlılar. Zira bu açıklamada “son derece kesin olan bir şey varsa o da şudur ki” deniliyor “2000 ile 2009 arasındaki on yıl içerisinde ısınma trendini görmeye devam ettik. Bu on yıl 1850 den beri en sıcak on yıl oldu. Hangi kayıt metodlarını kullandığınıza bağlı olarak 2010 yılı kayıtlardaki en sıcak yıl”(diğer bir kayıtta da ikinci diyelim de yüreğimize su serpilsin(!)[1] Yani dışarıda lapa lapa kar yağıyor olabilir ama yer küre yüzyıllardır yaşadığı en sıcak yılları geçiriyor. Peki Hürriyet ve Habertürk’ün derdi ne? Neden buzul çağını başlattılar? Neden küresel ısınmanın olmadığını, iklim değişikliğinin sera gazları salınımı ile ilgili olmadığını iddia etmeye niye bu kadar meraklılar? Öncelikle bu haber satıyor. İnsanlar şimdiki hayatlarından yeterince mutsuz ve geleceğin iyi olduğuna inanmak istiyorlar. Devasa tekellerin ve sera gazı lobisinin karşısında mücadele edebileceklerine, başarılı olabileceklerine inanamıyorlar ve ümitsizlik içinde iklim değişiklikleri ve iklim felaketlerinde hiçbir sorumlulukları olmadığına dair “bilimsel” bir gerçeğe bel bağlamak istiyorlar.
Biraz daha derine bakarsak meselenin al gülüm ver gülüm meselesi olduğunu görmek de mümkün. Hürriyetin otuz üç reklamın yirmi tanesini, sera gazı salımının azaltılmasından ilk anda zarar görecek firmalar vermiş. Karbon yakıt-petrol kullanan otomobil firmaları gibi. Ve bu hesaba, üretimlerinde ve mallarının tüketiciye ulaştırılmasında yüksek miktarlarda sera gazı salınımına yol açan elektronik firmaları dahil değil[2]. Dolayısıyla Hürriyet bu konuda da sahibinin sesi.Demem o ki özgür basın yaşaması meselesi yalnız gazetecilerin hürriyeti meselesi değil, hepimizin doğru bilgiye ulaşma ve hayatımızı bu bilgi doğrultusunda değiştirme ve yaşama hürriyetimiz ile doğrudan ilişkili bu bağlamda. Kar yağsa da havalar ısınmış olabilir velhasıl. Her durumda coşkumuzu yitirmeden oyuna devam.
[1] http://metofficenews.wordpress.com/2012/01/29/met-office-in-the-media-29-january-2012/