Konser salonlarına bakış

Amatör dönemlerimi de sayarsak yaklaşık 40 senedir sahne tozu yutmuş bir müzisyenim. Gerek teknolojik koşullar, gerek müziğe olan ilgi ve saygı, gerek dinleyici profili, mekânlar, mekân sahipleri, performans ve konser salonları, kulisler, teknik donanım, medya’nın müziğe bakışı, müziğin algısı vb birçok değişiklik oldu bu yarım asırlık zaman diliminde.

Müziğe profesyonel olarak adım attığım seksenli yıllardan bu güne kadar binlerce mekânda çalmışızdır. Sadece ben değil, tüm müzisyen dostlarımız nerelerde, ne koşullarda, nasıl ses sistemleriyle çaldığımızı, nerelerde giyinip soyunduğumuzu anlatsak herhalde sayfalar dolusu bir kitapta anca toplanır… Trajikomik bir kitapta.


Gerek özel sektörde, gerek kamu alanında konser yapılan salonlar her türlü teknik donanıma az çok sahipken işin can alıcı tarafı, akustiği neredeyse hiçbir zaman dikkate alınmaz.

Bu nedenle iyi niyetle yapılan bu yatırımlar sesin bir ortam içinde doğru yayılamamasından dolayı ne çalanı ne dinleyeni mutlu eder.

Akustik en kaba haliyle ses yalıtımı ile sağlanabilir. Yıllardır tüm müzisyenlerin en büyük sorunu böyle ortamlarda sanatlarını icra etmek zorunda kalmalarıdır. Aslında o kadar maliyetin yanında bir akustik mühendisinin lafı bile olmaz ama ne yazık ki böyle bir gelenek yok konser mekânlarının yapımında…

Sadece akustik de değildir ülkemizdeki performans salonlarının sorunları.

Tuvaleti, boy aynası, dinlenebilmek için ikili, üçlü kanepesi olmayan, yazın sıcak, kışın soğuk mekânlardır kulisler.

Aslında performans öncesinin mabedidir bu yerler. Sahneye çıkan bizler değilsek hiç birimizin tam olarak adlandıramayacağı yerlerdir kulisler.

Sonrasında da sahne…

Geçen gün sevgili Görkem Yeltan’ın önerisiyle 'Müziğin Mabetleri' isimli bir kitap edindim. Türkiye’de müzikle ilgili çok sayıda kitap olmadığından hemen okumaya başladım.

Yazarı bir müzisyen. Yalçın Akyıldız. Öyle güzel bir kitap yazmış ki. Hem yurtdışındaki konser salonlarının mimari yapısı, hem o döneme ait bilgiler, hem de edebiyat-müzik arasındaki ilişki açısından müziğe meraklı herkesin edinmesi gereken bir belgesel çalışma.

İçinde konser salonlarının fotoğrafları, yapım süreçleri, mimarları, mimari yapıları, açılış konserleri vs… Bir dolu bilgi var.

Eski bir tren istasyonundan operaya açılan bir kapı. Barok bir eser ile post modern bir yapının iç içe geçmesi. Kimi zaman şehirlerde, kimi zaman tenha kasabalardaki bu yerlerin inanılmaz büyüsü… Aynı zamanda bu mekânlara eşlik eden coğrafi ve sosyolojik yapı…

Konser salonlarına ev sahipliği yapan merkezlerin, parkları, kafeleri, barları ve tarihi ile hepimizi aydınlatan çok güzel bir kitap 'Müziğin Mabetleri'. Hepimizi şaşırtacak bilgiler var içerisinde.

Ben daha fazla ayrıntıya girmeden Yalçın Akyıldız’ı bu değerli çalışmasından dolayı kutluyor ve kitaba kaldığım yerden devam ediyorum…

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Cannes jürisinde Ebru Ceylan da var Silik parçalar 43. İstanbul Film Festivali'nin ödülleri sahiplerini buldu Dünya Dans Günü’nde dansa davet: Bedenini dört aç Ertan Saban'ın Atatürk'ü canlandırdığı filmden ilk kareler