Nesini söyleyim canım efendim

“Nesini söyleyim canım efendim/Gayri düzen tutmaz telimiz bizim/Arzuhal eylesem yar yar deftere sığmaz/Omuzdan kesilmiş başımız bizim.”

Sivas yöresine ait bu türküyü çok severim. Özellikle sözlerini. Şarkışlalı Serdari bu sözleri neredeyse iki yüz yıl önce yazmış. Sanırım son günlerdeki yasaklamalar, iptaller, tutuklamalar ve sosyal linç karşısında müzik sektörünü ve müzisyenlerin durumunu en iyi anlatan bu türkü. Gün geçmiyor ki bir müzik yasağı, bir festival iptaliyle karşılaşmayalım. O kadar yazdık, çizdik, konuştuk ama sesimizi bir türlü duyuramadık. Muhalefet de birkaç soru önergesi dışında bu sorunu Meclis’e taşıyamadı. Ve biz müzisyenler başta olmak üzere tüm müzik sektörü pandemiden bugüne kadar geçici çözümlerle hayatta kalma mücadelesini sürdürüyoruz ne yazık ki.


Bir de son günlerde sanatçıları itibarsızlaştırma çabası var ki sormayın gitsin. Eskiden habercilik adına kullanılan gizli kamera kayıtlarının yerini şimdi cep telefonlarıyla dost meclislerinde, arkadaş muhabbetlerinde ya da bir prova esnasında çekilen görüntüler aldı. Sonrasında bunların sosyal medyaya servis edilmesi ve etnik kimlik üzerinden, inanç üzerinden bitmek bilmeyen tartışmalar, kavgalar, suç duyurularıyla, tutuklamalarla ülkenin gündeminin yeniden değişmesi. Ne yazık ki bundaki en büyük etkenlerden birisi haberleri ve olayları akıl ve bilim süzgecinden geçirmeden değerlendirmek.
Kolayı seviyoruz. Okumadan, araştırmadan, gerçekliğinden emin olmadan fanatik futbolseverler gibi bağırmayı, kavga etmeyi seviyoruz. Son yıllarda bir araştırma yapıldı mı bilmiyorum ama bundan birkaç sene önceki istatiktiksel bilgilere göre kitap, ihtiyaç listemizde 235’inci sırada. Günde kitap okumaya ayırdığımız ise süre sıkı durun sadece 1 dakika. Türkiye’nin yüzde altmışı kitap okumuyor. Kitap okuma sıralamasında da ne yazık ki son 40 ülkenin içindeyiz. O zaman da “Okuma oranı arttıkça afakanlar basıyor. Ben her zaman cahil halkın ferasetine güvenirim” diyen akademisyenler çıkıyor ortaya.

Hâl böyle olunca ülkemin güzel insanları bilimden ve akıldan uzaklaştıkça, temelsiz ve dayanağı olmayan düşüncelere sarılıyor. En çok bağıranın en haklı olduğunu zannediyor. Bağırma demişken geçen gün Devlet Bahçeli de iktidarın sanatçılara olan öfkesine katılarak, kendi görüşünde olmayan müzisyenler için “Çürük sanatçı” dedi. İnsanın ağzından çıkanı kulağı duymalı.

ALACAKARANLIK KUŞAĞI

Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk: “Efendiler, hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz fakat sanatçı olamazsınız” derken bir parti genel başkanı 2 Temmuz 1993 yılında sanatçıların yakıldığı bir şehirde, Sivas’ta bizlere “Çürük sanatçı” diyor.
Alacakaranlık kuşağı gibi. Artık bütün hesaplar "Seçimi kazanalım da nasıl olursa olsun" üstüne kurulmuş. Oy oranları düştükçe, anketlerde geriledikçe bu saldırgan üslubu sürdürecekler. Bunun için oyuna gelmemeli ve de iktidarın eline koz olabilecek, halkı manipüle edecekleri hiçbir malzeme vermemeliyiz. Serdari ile başladık onun ile bitirelim.

“Serdari halimiz böyle n’olacak/Kısa çöp uzundan hakkın alacak/Mamurlar yıkılıp yar yar viran olacak/Akıbet alınır öcümüz bizim.”

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
43. İstanbul Film Festivali'nin ödülleri sahiplerini buldu Dublörlükten yönetmenliğe Oyuncu Sevda Ferdağ hayatını kaybetti Prof. Dr. Gülçin Aksoy yaşamını yitirdi Silik parçalar