Özel adların özensiz yazımı

Basında özellikle özel adların yazımı konusunda büyük bir özensizlik var. Daha önce de durmuştuk üzerinde. “Esad-Esat”, “Minbiç-Münbiç” örneklerini geçtik. Şimdilerde “Kaşıkçı cinayeti”nin azmettiricisi olarak suçlanan Suudi Veliaht Prensi’nin adı gündemde. Bu kişinin adının yayın organlarında değişik biçimlerde yazılmasına alışmıştık alışmasına da, Cumhuriyet gazetesinin aynı günlü sayısındaki iki haberde farklı yazılmasına yeni tanık olduk.

18 Kasım 2018 günlü Cumhuriyet’in birinci sayfasında yer alan “CIA, Prens’i işaret etti” başlıklı haberde Prens’in adı “Muhammed bin Selman” diye yazılmışken, Deniz Ülkütekin’in gazeteci Lütfü Akdoğan’la yaptığı söyleşi, “Salman’ı devirecekler” başlığıyla verilmişti.

Gazete editörlerinin, yazım birliği konusunda kendi aralarında anlaşmaları gerekiyor.

Özel ad yazımındaki özensizliğe bir örnek de bizim gazeteden verelim.

24 Eylül 2018 günlü BirGün’ün Kültür-Sanat sayfasındaki haberin başlığı, “Mahzuni’nin türküsüne yeni yorum” biçimindeydi. Ozanın başlıkta “Mahzuni” diye yazılan adı, haber metninde “Mahsuni”ye dönüşmüştü: “Aşık Mahsuni Şerif’in ‘Dargın Mahkûm’ türküsü yeniden yorumlandı. Nihat Mugil, elektronik bir altyapı ile rock müzik ezgilerini ozan Aşık Mahsuni Şerif’in türküsüyle birleştirdi.”

Görüldüğü gibi, haberde iki türlü yazılmıştı ünlü halk ozanımızın adı. İşte biz buna, “yazımda özensizlik” diyoruz.
Peki, bu yazım biçiminin hangisi doğru?

Konunun uzmanı Miyase İlknur, kendi köşesinde “Mahzuni” diye yazıyorsa, demek ki doğrusu budur!

***


Bunu da mı görecektik?

17 Kasım 2018 günlü Cumhuriyet gazetesinin 4. sayfasında bir haber: “CHP’li Özel’den ‘Eşitlik’ başvurusu”. Okumaya başlıyoruz:

“CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, TBMM Başkanı Binali Yıldırım’a yazılı başvuruda bulunarak başkan olduğundan beri 6 yasa çıkarıldığını, ihtisas komisyonlarının ise yalnızca AKP’li vekillerinin verdiği yasa tekliflerini görüşmek için toplandığını söyledi. (…) Özel şunları kaydetti: “TBMM Başkanı olarak tarafsızlığınıza da helâl getiren kanun tekliflerine bu yaklaşımınızın gözden geçirilerek tüm milletvekillerine eşit davranmanız konusunda hassasiyet göstermenizi beklemekteyiz.”

Ben ilk tümceyi okuyunca, “dizgi yanlışı var” diye not düşmüştüm haberin kıyısına. Çünkü “AKP’li vekillerinin” tamlaması yanlıştı. “AKP’li vekillerin” ya da “AKP vekillerinin” denmesi gerekiyordu. Ama haberin devamını okuyunca, asıl “maden”in arkada olduğunu gördüm! Çünkü “halel getirmek” deyimi, haberde “helâl getiren”e dönüşmüştü! “Helal olsun!” demekten alamadım kendimi. Cumhuriyet’te bunu da mı görecektik?

Bu kısa haber “Ankara” kaynaklıydı ama sayfa editörü Alper İzbul’du. Editörlük, öyle sayfa üstüne adımızı yazmakla olmuyor, bilinsin istedim.

***

HAFTANIN NOTU

Üzülmemek elde mi?

12 Eylül’de Barış Derneği davasından hapis yatan, yılların Cumhuriyet yazarı Ali Sirmen’in köşeyazısında, “Soğuk Savaş döneminde Sovyetler’deki dikta rejimi...” diye başlayan bir tümce okursanız, siz de benim gibi üzülmez misiniz?
İlerici, demokrat kimlikleriyle tanınan kimi yazarlarda böyle bir “dil sorunu” var. Örneğin daha önce de Emre Kongar’ın “Demirperde ülkeleri” nitelemesini çok yadırgamıştım.
Bizim demokrat kalemlerimiz, dünya gericiliğinin diliyle, yani “antikomünist jargon”la konuşmaktan vazgeçmeli…

Günün Manşetleri için tıklayın

Çok Okunanlar
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün sınavı: Türkiye birincisi mülakatta elendi Yasak meşru değil, halk Taksim’de olacak Mülakatı savunan bakanın eşine ‘yürü ya kulum’ denmiş! Selahattin Demirtaş'tan aylar sonra ilk paylaşım SGK vurgunundan eski bakanın hastanesi çıktı