Tarihte bugün

Bu gece bir yaprak daha düşecek ve gündem değişecek. Takvim, yapraklarını teker teker döken ağacı andırıyor. Sayesinde sürekli sonbaharda, hüznün mevsiminde yaşıyoruz. Diyelim ki takvim yaprağı 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü gösteriyor. 24 saatlik zaman diliminde -ki bunun 8 saatini yatakta, 8 saatini emeğinizi satarak geçiyorsunuz, geriye kalan 8 saatte- kadınların tüm zamanlarda maruz kaldığı sömürüyü, ayrımcılığı, şiddeti protesto eden bir temsil sahnelemeniz gerekiyor. Yıl boyunca hazırlıklar yapıyorsunuz, pankartlar boyanıyor, sloganlar belirleniyor, ama yürüyemiyorsunuz, iktidar izin vermiyor. Yapabileceğiniz bir şey yok, takvime göre bir yıl sonra aynı gün yeniden deneyebilirsiniz. Takvim gündemi, günün önemi ve anlamını belirliyor ve yapraklarını döktükçe anlam da değişiyor. Diyelim ki takvim yaprağı 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü gösteriyor. Emeğin, emekçinin dayanışma gününde meydanları doldurmak için bir araya geliyorsunuz, fakat yolunuzu yine iktidarın uzuvları, kolluk kuvvetleri kesiyor ve gününüzü kutlamanız engelleniyor. “Bu yıl da olmadı, bir sonraki yıl kesinlikle Taksim’de kutlayacağız” demekten ve dağılmaktan başka bir seçeneğiniz yok. Takvimler yapraklarını döktükçe gündem değişmekle kalmıyor, hevesiniz de kursağınızda kalıyor, hüzünlü zamanlarda yaşıyoruz.

∗∗∗

Gündemi takvim belirliyor, peki takvimi kim belirliyor? Elbette iktidar. Takvim, iktidarın zamanı sahiplenme ve örgütleme yöntemidir. Geçmişte yaşanmış önemli olaylar yıldönümleri olarak takvime işlenir. Olaylar, çoğunlukla 15 Temmuz gibi iktidarın kurucu olaylarıdır ve tekrarlandıkça iktidar yerini iyice pekiştirir ya da 8 Mart’ta, 1 Mayıs’ta yaşananlar gibi, iktidarı yerinden edebilecek olaylardır ve takvimde yer almaları yine iktidarın bekası için gereklidir. Zira takvim, olayları dışarıda bırakır, sadece temsillere ve ritüellere izin verir. Modern toplumlarda “dolaysızca yaşanmış olan her şey yerini bir temsile bırakarak uzaklaşır” (Guy Debord, Gösteri Toplumu, Ayrıntı). 8 Mart 1857 tarihinde New York’ta tekstil sektöründe çalışan kadınlar düşük ücretlere, uzun çalışma koşullarına baş kaldırmış ve iş bırakmıştı. 1 Mayıs 1886’da Kentucky’de binlerce işçi yine çalışma zamanı ve koşullarına isyan edip greve gitti. 4 Mayıs’ta Haymarket meydanında düzenlenen miting sırasında bomba patlatıldı ve ölenler oldu. Yüzlerce işçi asılsız ithamlarla tutuklandı, yargılama sonucu sekiz işçinin idamına karar verildi. Yıldönümleri, belleğin diri tutulması için kesinlikle yararlı olabilir, fakat olay bir temsile indirgendiğinde gücünü yitirir ve evcilleşir. Güncel olanı artık yaşanacak olan değil, yaşanmış olanların temsilleri belirlemektedir. Mücadele, zaman ve mekân mücadelesidir. Fakat mücadele, takvime işlenip yılda bir gün ve iktidarın izin verdiği mekânda gerçekleştirilen bir temsile dönüştürüldüğünde emekçilerin hem zamanları hem mekânları yine gasp edilmiştir.

∗∗∗

Olay bir kez yaşanır, tekrarlanması mümkün değildir. Tekrar, olayı olay olmaktan çıkarır, geriye olayın temsili kalır ya da Marx’ın deyişiyle “tarihte olaylar, ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak tekerrür eder.” Gösteri toplumlarındaki gösteri “bir imajlar toplamı değil, kişiler arasında var olan ve imajların dolayımından geçen toplumsal ilişkidir” (Debord). Artık birbirimizle doğrudan değil, gösteriler aracılığıyla ilişki kuruyoruz. Gündemi ve gösterileri takvim belirliyor. 90larda Mehmet Ali Erbil’in sunduğu “Değiştir” adlı yarışmayı hatırlarsınız. Yarışmacı bir şarkının daha ilk kuplesini bitiremeden “değiştir!” komutuyla bir başka şarkıya geçerdi. “Değiştir!” komutuyla gündem hızla değişiyor ve bir gün kadınların şarkısını, bir başka gün işçilerin marşını söylüyoruz, bir gün sevgililer günümüzü, diğer bir gün annelerin gününü kutluyoruz.

İlişkilerimizi “tarihte bugün” yaşanmış olayların temsilleri belirliyor. Temsiller şimdiyi işgal ettikçe olay ötelenir. Yine de olay umulmadık bir anda şimdi ve burada gerçekleşebilir, temsil yerini doğrudan ilişkiye bırakabilir. Haziran 2013’teki gibi, ancak olay zamanı ve mekânı özgürleştirebilir. Günler, takvim yapraklarına sarılı halde, lezzetli yaprak sarmaları olarak önümüze konuyor, iştahla tüketiyoruz. Sadece takvimi değil, damak zevkimizi bile iktidar belirliyor.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Yeşilçam'da erotik film furyası: Günah keçisi kadınlar oldu Türkiye’de geçtiğimiz hafta en çok izlenen diziler açıklandı: İlk 10'da hangi diziler var? ODTÜ'de rektörlüğün iptal ettiği konser Mezunlar Derneği'nde Nasıl bir gelecek? Jeneriksiz filmlere doğru…