Çete lideri devlet-mafya ilişkilerini itiraf etti

Kürşad Yılmaz ile işadamı Korkmaz Yiğit, türkücü İbrahim Tatlıses, manken Tuğba Özay ve 'Banker Kastelli' olarak tanınan Abidin Cevher Özden'in de aralarında bulunduğu 47 kişi İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanıyor

BİRGÜN

İstanbul ıo. Ağır Ceza Mahkemesi'nde geçtiğimiz hafta görülen duruşmada, söz alan çete lideri Kürşad Yılmaz, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin soruşturma dosyasına gönderdiği 16 sayfalık dilekçesini okudu. 47 kişinin yargılandığı davada, kendisine komplo kurulduğunu iddia eden Yılmaz, Fethullah Gülen ve dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu hakkında çeşitli iddialarda bulundu.

Kürşat Yılmaz ismi son olarak Hrant Dink cinayeti ile bağlantılı oldukları şüphesiyle temmuz ayında Ukrayna'da gözaltına alınan iki kişi nedeniyle gündeme geldi. Ukrayna İnterpolü tarafından 28 Temmuz tarihinde Odessa kentinde çete faaliyetleri içinde bulundukları ve Hrant Dink suikastıyla ilişkili oldukları şüphesiyle gözaltına alınan 2 kişiye para transferinin Türkiye'den yapıldığı öne sürülürken, E. Ş. adlı bir kişinin bu isimleri Lvov'da birkaç kez ziyaret ettiği ve organize suç örgütü lideri Kürşad Yılmaz ile de bağlantılı oldukları iddia edilmişti. Çete bağlantılarını aydınlatabileceği kaydedilen 2 kişinin, 12 Eylül öncesinde palazlanan derin devlet, çete ve mafya bağlantılarını temsil eden Gladio yapılanmasının önemli isimlerinin deşifre edilmesine rağmen etkinliğini sürdürdüğü yorumlarını güçlendirecek bilgiler verebileceği ifade ediliyor. Dink suikastı,"Ergenekon", "Girdap" ve "Atabeyler" operasyonlarına ilişkin bağlantıların araştırılması için söz konusu kişilerin iade edilmesine yönelik girişimler devam ediyor.

Kürşad Yılmaz, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde geçtiğimiz hafta görülen duruşmada okuduğu 16 sayfalık dilekçesinde 7 yıl önce Bergama Cezaevi'nden tahliye olduktan sonra, 28-29 Mayıs 2005'te kızı Dilşad'ın okulundaki bir program için Antalya'dan İstanbul'a geldiğini belirterek, Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekibleri tarafından gözaltına alındığını söyledi. Çete lideri Yılmaz, "Beni, Türkçü ve İslamcı duruşumdan medet umarak ulusa ihanet safsatasıyla emellerine alet etmek istediler" diye konuştu.

Devlet mafya ilişkilerinin nasıl iç içe girdiğinin gözler önüne serildiği duruşmanın uzun süre konuşulacağı tahmin edilirken Yılmaz'ın verdiği 16 sayfalık dilekçenin içindeki iddialar birbiri ardına eklendiğinde devlet kademelerini işgal eden kişilerin mafya ile pazarlık yaptığı iddiaları, Hrant Dink cinayetiyle ilgili olarak avukatların ortaya koydukları belgeleri doğrular nitelikte. Ayrıca Yılmaz, devlet içinde yapılanan Ergene-kon tipi örgütlenmeyle de ilgili bildiklerini açıklıyor.

* * *
KÜRŞAD YILMAZ'IN İFADESİNDEN SATIR BAŞLARI

YURTDIŞI YASAĞI
"Sardı tahliye çerçevesinde 24 Mayıs 2002'de Bergama Cezaevi'nden tahliye olmam, aslında benim için bir şanstı. Pasaportumu almak üzere İzmit Emniyet Müdürlüğü'ne müracaat ettim. Takip eden birkaç gün içinde de İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde derdest olan bir davada aleyhime yurtdışı yasağı kondu."

İSTİHBARAT ALINMIŞ
"Organize şube müdürlüğü benim yurtdışına çıkarsam bir daha Türkiye'ye dönmeyeceğim yolunda istihbarat almış. Ama maksat başkaydı. Onların zihninde kurduğu senaryoda yasal uğraşlarımın engellenmesi beni zorlayacak ve bu şekilde yasal olmayan yollardan çıkarak suç işlemem sağlanacaktı."

ALBAY ARADI
"Tahliye olduktan sonra 1978 yılında Kandıra Ocak ikinci başkanı olduğum dönemden bu yana tanıdığım, astsubay Ahmet Şakacı ziyaretime geldi. Ziyaret sırasında daha önceki yıllarda bana yardımcı olmuş olan bir albayın görüşmek istediğini söyledi. "

VEFA BORCUM VARDI
"Eskişehir Cezaevi'nde yattığım bu dönemde Diyarbakır'da meydana gelen silahlı çatışma olayından ötürü Ankara 1. No'lu DGM Mahke-mesi'nden bana da tutuklama kararı çıktı. Ahmet Şakacı aracılığıyla, İlyas Aktaş, Hüseyin Albaylar, konuyla ilgili mahkemenin başkanı O.H'yi tanıdıklarını söylediler ve benimle ilgili tutukluluk kararını kaldırdılar ve davadan beraat ettim."

MAHKEME BAŞKANI KENDİNİ TANITTI
"Ahmet Şakacı vasıtasıyla benden Kerpe'deki Otel'imde randevu isteyen Albay İlyas Aktaş kendisini İzmir Kolordu Komutanlığı'ndaki askeri mahkeme başkanı olarak tanıttı. İlerleyen zamanlarda ise samimiyetimiz ilerledi. İlyas albay sonradan beni Hasan Venedik'le tanıştırdı."

ASKER, MAFYA ŞİRKET KURALIM
AKP'nin iktidara gelişiyle İlyas albay bana Hasan Venedik'in çevresinin çok geniş olduğunu, Ankara'da benim bir şirket kurarak hep beraber ortak olmamızı ve devlet ihalelerini takip etmemizi önerdi. Kendisinin emekli olmuş ve görevde olan asker arkadaşlarının olduğunu, ülke yararına fikir üretebileceklerini söyledi.

ŞİRKET KURULDU
"Kurduğumuz bu şirketi, ortaklardan albay İlyas Aktaş'ın payını öğretmen emeklisi olan eşi üzerine ve gerisini de Ertan Sert, Hasan Venedik üzerine yaparak hayata geçirdik. Ordu içinden ve bürokrasiden kişiler fikirlerini ülke yararına ortaya koyup tartışıyorlardı. Başak Holding'ten işleri yürütmesi için getirdiğim Ertan Sert, bana Hasan Venedik'le iş için yurtdışına gittiklerini ve gittikleri her ülkede Fethullah Gülen'in okullarına uğradıklarını ve kendilerine oradaki insanların yardımcı olduğunu anlattı."

AVCI İLE İYİ DOSTUZ
"Hasan Venedik bana Emniyet, İçişleri ve Milli Eğitim bakanlıklarında çok güçlü olduğunu, bitiremedikleri işin olmadığını, hepsiyle arasının çok iyi olduğunu, Hanefi Avcı'yla çok iyi dost olduğunu söyledi. Hasan Venedik'i şirketten kovdum."

TELEFONLAR DİNLEMEDE
Hisselerini de devretmesini söyledim. İlyas albaya ise onla bir problemim olmadığını, şirkette ortaklığının devam edebileceğini anlattım. İlyas Albay, "Hasan giderse ben de giderim" dedi. Bu şirketteki beraberliğimizin sonu oldu ve nihayetinde şirketi feshettik."

DAŞDAN BENİ ARADI
Aralık 2002'de yılbaşı tatili için Uludağ'da isminin Yusuf Daştan olduğunu söyleyen biri 2003 yılı mart-haziran arası beni telefonla aradı. "Erdal beni kurşunlattı" dedi. Organize Müdürü Ayhan Burhan ve Orhan Bey müdürüm bana, "Kürşad'ın haberi olmadan Erdal kurşun sıkamaz" dedi. Ben de kendisine böyle bir olaydan alakam ve bilgim olmadığına dair yemin ettim ve telefonu kapattım.

AKŞENER'LER DEVREDE
Bir gün sonra yanımda Ahmet Şakacı ile birlikte İzmit Nihat Gürel'e gittim. Keza Nihat Bey'e ben 1978 yılında Kandıra ve Gebze ocaklarında görev yaparken MHP İzmit Başkanımızdı. Eski İçişleri Bakanı Meral Akşener'in abisidir. Her-şeyi Nihat Gürel'e naklettim. Gürel daha sonra bana dönerek olayı Meral Akşener'e anlatabilmem için Bostancı'daki ofisine götürdü. Bu olayı bu üç kişi ve kendisine söylendiği bana söylenen Abdülkadir Aksu'dur."

REİS SANA BİR MESAJ VAR
"5-6 ay sonra MHP İstanbul yönetiminde görevli olan Ali Maytalman beni aradı. "Reis neredesin, seninle derhal yüz yüze konuşmam lazım, en üst düzeyden sana bir mesaj var" dedi. İzmit'ten tanıdığım turizm ve inşaat işleri ile iştigal eden Uğur Eyüpoğlu'nun ofisine gittik."

AMCANIN SELAMI VAR
"Fevzi Bucak "amcamın sana selamı var" dedi. Amca diye bahsettiği kişi İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'ydu. 3-4 ay önce Meral Akşener ile kendisine haber gönderdiğimi, bu haberin ne olduğunu bilmediğini ancak benim sayın Aksu tarafından gönderildiğimin kanıtı olarak olayı naklettiğini söyledi. Görüşmeyi yalnızca 3 kişi biliyordu. Yani gelen kişi (Fevzi Bucak) gerçekten bakan tarafından gönderilmişti."

KOPACAK İNSANLAR VAR
"Sayın bakan ne istiyor" diye sordum. Cevaben... "Kürşad'a deyin, İstanbul, İzmir, Ankara'da kopacak insanlar var. Bunları koparsın. Kopardıklarının üçte birini versin diğeri kendisine. Biz arkasında olacağız ve her türlü desteği vereceğiz" dediğini dedi.

BANA KOMPLO YAPILDI
Fevzi Bucak'a "Bakanın böyle bir paraya ihtiyacı yok. Sen Bucak aşiretinden olmasan sana inanmazdım ancak sana inanıyorum. Fakat bunun altında başka bir komplo var. Ben bu ısrar karşısında "o zaman git bakana söyle samimi ise benimle yüzyüze görüşsün" dedim. Bucak, Bakan'a anlattıklarım karşısında bakanın kendisine "bana neden güvenmiyor" demiş.

VATANSEVER İYİ ASKERLER
Ahmet Şakacı vatansever ve iyi bir askerdir. Her Ankara seyahatimde kendisini ziyaret ederim. K.K.K lojmanlarında kalmaktadır. Bir gün Ahmet Şakacı, bana telefon açarak, "Abi buraya muhakkak gelmen lazım, Ankara 11. Ağır Ceza Başkanı, Fethullah Gülen'i beraat ettiren mahkeme başkanı, hâkim O.H. ile birlikte seni çağırıyor. Ayrıca seninle de bir işleri var" dedi.

ŞÜKRÜ PAŞA'YI TANIYORSUNUZ
İsmail Hoca olarak tanınan ve çok geniş bir çevresi olan biri benimle tanışmak istediğini söyledi. Bu arada Ankara'da kurduğumuz şirkette ortağımız olan İlyas Aktaş da vardı. Konuya girildiğinde, İsmail İsiz bana "Milli Güvenlik Kurulu Sekreteri Şükrü Paşa'yı tanıyorsun. Diyalogunuz iyi ise onunla bizi bir araya getirmenizi istiyoruz" dedi. Ben de "Doğru ben daha önce Şükrü Paşa ile beraber bir kez geldim ama kendisinin dostu olan Yılmaz Katmerci bizi bir araya getirdi" dedim.

ANKARA SORUMLUSU
Kendileri Fethullah Hoca'nın Ankara sorumlusu olduğunu, Yaşar Paşa'nın Genelkurmay Başkanı seçilmemesi için herşeyi yapacaklarını ve buna engel olacaklarını, Yaşar Paşa'nın Sabetay, İsrail ajanı, Vatan Haini, Yahudi olduğunu, bu maksatla O'nu istemediklerini, kendilerinin istediği birinin Genelkurmay Başkanı olacağını, konuşup anlaşacakları bir paşanın olmasını doğru olacağını, bu maksatla Şükrü Paşa ile görüşmekve bu konuda kendisine teklifte bulunmak istediklerini söyledi.

BAŞKAN PAZARLIĞI
Bana da "Genelkurmay Başkanı yaparsak Şükrü Paşa istediklerimizi yapar mı?" diye sordular. Bu konudan Başbakan ve mevcut Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün de haberdar olduğunu bildirdi. Konuştular aralarında hatta Adana'daki Kolordu Albayı Hüseyin Bey'den bahsolundu. Bu maksatla Yılmaz Katmerci, Şükrü Paşa'ya telefon açarak bu ismi vererek yakını olduğunu ve bu maksatla Adana'daki 7. Kolordu komutanını aramasını rica etti.

BİR KONU VAR
Bana, İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun'un adamları olduğunu, hatta Hanefi Avcı'yı da Organize Suçlar Daire Başkanlığı'na kendilerinin getirdiğini ve Milli Eğitim, Adalet, İçişleri bakanlıklarının kadrolarında tamamen kendi yandaşları veya işlerini yapacak insanların istihdam edildiğini, mesela Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürü, ayrıyeten Hukuk İşleri Daire Başkanı'nı kendi atadığı insanlar olduğunu söyledi. Operasyonun Konya ve İstanbul'da ayrı ayrı hazırlandığı ve bu gece düğmeye basılacağını söylediler.

YALMAN PAŞA DEVREDE
Bu arada İsmail Hoca bana Hilmi Özkök Paşa ile ilişkilerinin çok iyi olduğunu söyledi ben de "nereden ilişkiniz?" diye sordum. Cevabende geçmiş bir kısım telefon konuşmalarına hakim olduklarını ve Genelkurmay Başkanı aleyhindeki bu konuşmaları özetle Aytaç Yalman Paşa ile Jandarma Genel Komutanının telefon tapelerini Hilmi Özkök'e ilettiğini, ondan sonra her iki komutanın da emekliliğini istediğini, böylece iyi münasebet kurduklarını söyledi.

GÜNDEM KONUŞULDU
Yılmaz Katmerci ile Sheraton otelinde kaldık. İkinci gün, tıpkı birinci gün gibi İsmail Hocanın ofisine gittik ve o gün Adalet Bakanlığında Hukuk İşleri Daire Başkanı olan Ömer Küçük-yurt getirildi. İsmail Hoca, Zeki Bacacı Asya tesislerine gittik. Orada 10 gün kaldım. Her gün bu grup yanıma geldi. Sık sık ülke gündemini konuştuk.

HÜKÜMETİN DIŞ DÜNYA BAĞLANTISI
Bu konuşmalarımızdan özede "Hoca Efendiye dil uzatan -Fethullah Hoca- çarpılır, Uzanlar gibi. Uzanlar televizyonlarında Fethullah Hoca'nın gizli konuşmalarını yayınladılar.

DOSYADAN ÇIKARDILAR
Ömer Bey, Zeki Bacası, İsmail Hoca ve ben oradaydık. Ömer Bey davaya bakan üç savcıdan biriyle görüştü devre arkadaşı olduğunu söyledi. Orda savcının; "Bu dosya Kürşad üzerine kurulmuştu fakat son anda bir müdahaleyle bu Kürşad'ı bu dosyadan çıkardılar" dediğini anlattılar. Manavgat Evren Seki Belediye Başkanı bizi karşıladı, belediye çalışanı olan İsmail Hocanın teyzesinin oğlu İrfan Yaman da vardı.

KONYA TAMAM SIRADA İSTANBUL
"Konya tamam. Sen İstanbul'a geç. Biz oraya geleceğiz ve İstanbul'da çözeceğiz" dediler. 10 gün sonra İstanbul'a geldiler. Ömer Bey'i ve Hüseyin Albay'ı plaza otelde ağırladım. İsmail Hoca'yı ise evimde ağırladım. İstanbul Valisi Muammer Güler ve Emniyet Müdürü Cerrah hizmetin adamı olduklarını söylüyorlardı. Bana; "İstanbul da olacak ama zorlanıyoruz" dediler."

İSTANBUL'DAN UZAKLAŞ
"Bir süre İstanbul'dan uzaklaş, göz önünde olma dediler. Ben de Adana'ya gittim. Orada da hemen hemen her akşam Hüseyin Albay ve orada tanıdığım askeri hastanenin başhekimi Adnan Albayla yemeğe çıkıp sohbetler ediyorduk. Özel uçakla Van'a, oradan Kuzey Irak'a gitti. Konuşmalarımızda bana çok önemli işler becerdiğini, ülkeyi büyük bir tehlikeden kurtardığını söyledi Hüseyin Albay, İsmail Hoca için. 28-29 Mayıs 2005 tarihinlerinde kızım Dilşad'ın okulunun bir programı için İstanbul'a geçtiğim anda manken Tuğba Özay'ın evinde gözaltına alındım.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Hoş geldin kadınım Hafriyat Karaköy açıldı BUGÜN BENİM, YARIN SENİN, HİÇBİR ZAMAN KİMSENİN:Küçük Asya incisi Sinasos -3 BUGÜN BENİM, YARIN SENİN, HİÇBİR ZAMAN KİMSENİN:Küçük Asya incisi Sinasos -2 Abdülhamitçiler, Osmanlıcılar, İslamcılar; nerdesiniz?