Kentin hazları ve arzuları

Bir kentin çok sayıda girişi olabilir ama insan bir kente ancak algı kapılarından girebilir. Kentin yüzeyi bedenin yüzeyine, bedenin yüzeyi de kentin yüzeyine dönüşür. Kentte dolaşmak, tensel bir yolculuktur. Dünyayla temasımız, bizi sarmalayan tenin özelleşmiş kısımları aracılığıyla, bedenin yüzeyinde gerçekleşir. Ten görür, ten koklar, ten işitir, ten dokunur, şeylerin tatlarını ayırt eder. Duyumsama; yüzey yeğinliklerinin, haz noktalarının, arzu akışlarının keşfedileceği bir yüzey sanatı. Bir beden kendini ancak yüzeyde tanıyabilir, nelere muktedir olabileceğini ancak yüzeyin kıvrımlı yollarında öğrenebilir. Kentin yollarında insanlar, hayvanlar, bitkiler, mallar, hikâyeler, ezgiler, dolaşır; kent, akışların kesiştiği yerde kurulmuştur. Kentin yüzeyi hazların yüzeyi de olabilir, arzu akışlarının yüzeyi de. Hazların yüzeyi olarak kentte kişi, haz noktalarının peşinden koşar, hazlarını doyurmanın yollarını arar ve her doyumdan sonra hızla tükenir. Arzu akışlarının yüzeyi olarak kent ise sürekliliğin yüzeyidir, kişi şeylerle sürekli birleşmenin, bağlantı kurmanın, yaratmanın ve kendini çoğaltmanın yollarını arar; kesintisiz bir akıştır. Aynı kent hem hazların kenti, hem de arzuların kenti olabilir. Aynı kentte hazlarla hızla tükenebilir, arzularla sonsuzca çoğalabilirsiniz.


Genellikle kentler rehber kitaplarda haz yüzeyleri olarak tanımlanır. En uygun konaklama, en iyi yeme-içme, en otantik lezzet noktalarını, görülmesi gereken yerleri gösteren haritasıyla turist, elinde dedektörüyle hazine arayan defineciyi andırır. Defineci gibi turist de noktasaldır. Her ikisi için de yollar, noktalara ulaşmak için bir an önce aşılması gereken engellerdir. Ve noktalara eriştiklerinde, hazzın doruklarına ulaşırlar. Çok uzun sürmez doruklardaki keyifleri, hızla tükenir ve zemine çakılırlar. “Haz tüketime, yani bir yok etme biçimine eşlik eder. Bir pasta tarifi yaratıp o pastayı yapan pastacı sevinç duyar. Acıktıysam ve pastayı yersem, haz duyarım. Ama pasta artık yoktur” (Tournier, Düşüncelerin Aynası, YKY). Defineci ve turist, her ikisi de pastayı yemek için oradadırlar, yıkıcı bir kuvvet olarak dolaşırlar yeryüzünde. Defineci hazineyi elde etmek için tarihi dokuyu tahrip eder, bir lahiti parçalayabilir. Turist ise, hazlarını doyururken mekânları tüketendir. Mekânlar, turistin hazlarına göre biçimlendirildikçe, şeyleri üreten ve birbirine bağlayan toplumsal ve kültürel doku parçalanır; geriye sadece turistin hazları için tasarlanmış bir dekor kalır.

***

Her haz bir yıkıma eşlik eder ve her yıkım yeni haz arayışlarını kışkırtır. Hâlbuki haz-yıkım döngüsünden çıkabilir ve bir kenti arzu akışlarının yüzeyi, yaratıcı bir deneyim olarak da yaşayabilirsiniz. Arzu akışlarının yüzeyi olarak kent bitimsiz bir yolculuktur. Artık noktaların nihai hedefler olmadıklarını, bağlamlarından soyutlanmış ve birbirleriyle ilişkilendirilmeyi bekleyen parçalar olduklarını bilirsiniz. Parçalar arasındaki bağlantılar ya da yollar henüz mevcut değildir, icat edilmeleri gerekir. Yollar, arzu akışları izlendikçe, kentin yüzeyindeki şeylere doğru yüründükçe açılır; eksik olan, mevcut olmayan bağlantılar yaratılır. Sadece şeyler arasındaki bağlantılar mı? Kentin yüzeyi arzu akışlarının yüzeyine dönüşmüşse şayet kent, bedenin de yüzeyidir artık. Şeyler arasındaki yolları icat ettikçe kişi, kendini de yaratır. Yolda olmak, henüz mevcut olmayan yolları icat etmek, yaratıcı bir edimdir. Ve bu yaratım edimine eşlik eden duygu sevinçtir. Spinoza’da sevinç, eyleme kudretindeki artışı gösterir. Hazza eşlik eden duygu ise, yıkım ve kederdir. O halde bir kent, eyleme gücünüze bağlı olarak kederli de olabilir, sevinçli de.

***

Arzu hep yüzeydedir; eski yolları aşındırmaz, aksine yeni bağlantılar yaratır. Haz ise yüzeyden kopma deneyimidir; çok uzun sürmez, ardından zemine çakılırsınız. Hazzın balmumundan kanatlarıyla yeryüzünde her yükselme çabası, kaçınılmaz olarak İkarus’un trajedisiyle sonlanır. Kentler artık, haz noktaları olarak inşa ediliyor. Sokaklarında, balmumundan kanatlarıyla kederli bedenler dolaşıyor; her yükselip yere çakıldıklarında biraz daha tükeniyor ve tüketiyorlar. Oysa arzu devrimcidir; henüz eksik olan halk ancak arzuyla yaratılabilir.

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Baby Reindeer'ın 'gerçek Martha'sı Netflix'e dava açacak Ertan Saban'ın Atatürk'ü canlandırdığı filmden ilk kareler Oyuncu Sevda Ferdağ hayatını kaybetti Cannes jürisinde Ebru Ceylan da var Cazda umut var