Stokçuluk mu dediniz?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görüşleri ile uyumlu para politikasının sonucunda, son üç ayda 400 baz puan indirilen politika faiz oranının kurları nasıl yukarı doğru fırlattığını hep birlikte izliyoruz. Kasım ayı başından beri dolar kuru yaklaşık yüzde 44 yükseldi. Bu yükselişin etkisini ilk olarak artan fiyatlar ve dolayısıyla hızla yükselen enflasyonda görürken, önemli bir diğer etkisini de bozulan fiyatlama davranışlarında görüyoruz. Belirsizliğin hızla arttığı ve yarın, ne ile karışılacağımızın tahmin edilemediği bu dönemde diğer göstergelerin de hızla bozulduğuna tanık oluyoruz.


Hal böyle olunca, hem vatandaşlar hem de ekonominin diğer aktörleri bu durumdan duydukları rahatsızlıkları yüksek sesle dile getiriyor. Artan şikâyetlere maruz kalan iktidar da, yarattığı durumun sorumluluğunu üstlenip gereğini yapmak yerine, bu süreçte hiçbir dahli yokmuş gibi davranarak, başkalarını suçlu ilan ederek kurtulmaya çalışıyor.

Erdoğan da farkında

Örneklerini daha önce çok sık gördüğümüz söylemlerini sürdürmeye devam eden Erdoğan, Çarşamba günü “Hükümet olarak aşırı fiyat yükselterek ve stokçuluk yaparak piyasayı zehirleyenlere karşı sonuna kadar mücadele etmekte kararlıyız” açıklamasında bulundu. Daha önce kaç kez duyduğunuz bu ve benzeri ifadeler, bu kötü sonucun ortaya çıkmasına yol açan politikalarından vazgeçmek yerine, sorumluluklarından kaçınma çabasının bir göstergesidir.
Stok yönetimi işletme bölümlerinde okutulan konulardan birisidir. Optimal stok oranının belirlenmesinde kullanılan verilerden birisi de stoktaki ürünlerin tükenmesi halinde, yeniden yerine konulması sırasında katlanılacak maliyetlerdir. Şimdi; kimsenin yarınki fiyatın ne olacağı konusunda tahminde bulunmakta zorlandığı bir dönemde bu maliyet nasıl hesaplanacak?

Aslında Erdoğan da bunu biliyor. Aynı açıklamanın devamında diyor ki “Ülkemizdeki fiyat artışı sorununu arzdaki bozulmadan değil, girdi fiyatlarındaki belirsizlik ile açgözlülükten kaynaklandığını biliyor ve bunun da tedbirlerini alıyoruz.” Bu ifadede aslında, hem bir itiraf (girdi fiyatlarındaki belirsizlik) hem de itiraf ettikleri durumun sorumluluğundan kaçınma çabası (açgözlülükten kaynaklandığı) var.

Öyle ilginç bir “yönetim modelimiz” var ki; her şeye yetkili, hatta yetkili olmadığı alanlara (para politikası gibi) bile müdahil ama hiçbir şeyden sorumlu değil.

Öngörülebilir politikalar gerekli

Cumhurbaşkanının “danışmanlarına” ve konuşma metinlerini yazanlara bir not ileteyim: tespit ettiğiniz belirsizlik durumunu depoları basarak değil, öngörülebilir politikalar uygulayarak ortadan kaldırabilirsiniz. Bunu yapmak için de, bir kişi hariç tüm toplumun yanlış olduğunu düşündüğü garip işleri “model” olarak ortaya sürmek yerine, herkesin anladığı uygulamaları hayata geçirin.

Gelin, mesela, TL’deki reel kaybı ortadan kaldıracak bir politika faizi ile işe başlayın. Eğer bunu yapmazsanız, şimdilik evinde tuvalet kâğıdı “stoklayan” vatandaşlar, yakında dolar, avro “stoklamaya” başlarlar ki bunun sonuçlarına katlanamayız.

Diyelim ki bizi dinlemiyorsunuz ve “stokçuluk ile mücadeleye” başladınız. Bunu nasıl yapacaksınız? Gidip her işletme için bir “optimal stok oranı” mı belirleyeceksiniz? Sonra bu oranı mevcut stoklarla karşılaştırıp bir “ihlal” mi tespit edeceksiniz?

Çok saçma olmasının yanı sıra, fiilen uygulanması da imkânsız bir yöntem olmasına karşın, ana haberlere ve gazete sütunlarına “manşetlik” görüntüler ortaya çıkarır: Falanca marketin depolarında bilmem kaç paket tuvalet kâğıdı bulundu!

Zaten önemli olan da algı yönetimi değil mi?

Ama inanın, artık kimse “yemiyor.”

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Dolar/TL'de sınırlı düşüş Altın fiyatları haftanın ikinci işlem gününe de düşüşle başladı Simit fiyatlarına bakanlık ayarı: Zorunlu hale getirildi Üretici emeğinin karşılığını istiyor Saray’a dakikada bir asgari ücret