Virüsün ekonomik etkileri ağırlaşıyor

Koronavirüs yayılmaya devam ediyor. İtalya neredeyse tüm ülkeyi kilitleme durumuna geldi. Avrupa’da yayılıyor. Dün ABD Başkanı Trump, Avrupa’dan ABD’ye yapılacak tüm seyahatleri (şimdilik) otuz günlük süre ile yasakladıklarını duyurdu. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) koronavirüsün artık pandemiye (tüm insanlığı tehdit eden bir salgın) dönüştüğünü açıkladı.

Ve salı gece yarısı Sağlık Bakanı, Türkiye’de ilk korona virüsü vakası görüldüğünü açıkladı. Dünyanın her yerini kasıp kavuran virüsün bize gelmemesi zaten beklenmiyordu. Beklenen oldu. Virüsün Türkiye’de de görülmesinden sonra vatandaşların ilk tepkisi dayanıklı gıda ürünlerini stoklamak, kolonya gibi dezenfektanları temin etmek, maske almak gibi tedbirler oldu. Ama bu panik hali sadece bizde görülmüyor. Diğer ülkelerde de market raflarında pek çok ürünün boşaltıldığını görüyoruz. Her ne kadar paniğe gerek olmasa da insanların bu davranışını anlayabiliyoruz. Temel korunma refleksi devreye giriyor.

Panik sadece vatandaşlar arasında görülmüyor. Dünya finansal sisteminin de yıllardır birikmiş olan sorunların, aşırı değerlenmiş (balon) borsaların ve kredi piyasasının koronavirüsün yol açtığı ekonomik risklerin etkisiyle çökmeye başladığı görülüyor.

Tüm borsalarda ciddi kayıplar yaşanıyor. ABD borsaları geçen haftadan beri hızlı bir şekilde düşüyor. Avrupa’dan seyahatlerin yasaklandığı kararından sonra bu düşüşün daha da hızlanması bekleniyor. ABD Merkez Bankası Fed’in New York Şubesi’nin piyasaları desteklemek için on milyarlarca dolarlık likidite sağlama girişimlerine tanık oluyoruz. Asya borsaları zaten çökmüştü, şimdi Avrupa borsaları da çöküyor.

Merkez Bankaları faizleri indirmeye devam ediyor. Çarşamba günü İngiltere merkez bankası 50 baz puanlık bir indirime girerek politika faizini yüzde 0,25’e çekti. Benzer bir hamlenin Avrupa Merkez Bankası’ndan da gelmesi bekleniyor. Ama sorunlar faiz indirerek ve piyasaya daha fazla para sürerek aşılamayacak düzeyde. Faizleri indirmek ve finansman kolaylıkları sağlamak, sadece mevcut borçların çevrilmesine katkı sağlar, ekonomik aktivitenin artmasına yol açmaz.

Bütün gelişmeler dünya ekonomisinin hızlı bir çöküş içine girdiğini gösteriyor. Başlangıçta etkisi yılın ilk bir ya da iki çeyreği ile sınırlı olacağı düşünülen virüs salgınının daha uzun süren ekonomik sonuçları olacağı anlaşılıyor.

Dünyada bütün bunlar yaşanırken Türkiye ekonomisinin de bu olanlardan etkilenmesi kaçınılmaz. Ancak göstergelere baktığımız zaman bizim ekonomik olarak etkilenme derecemizin daha yüksek olduğu verilerde karşımıza çıkıyor. Türkiye’nin kredi riskinin en önemli göstergelerinden olan CDS puanı bu yazının yazıldığı saatlerde 470’in üzerinde seyrediyordu. Hazine ve Maliye Bakanı’nın hafta başında “Biz pozitif ayrışıyoruz” dediğine bakmayın. Aksine biz daha fazla negatif etkileniyoruz. Bu durum da bizim var olan ama görmek istemediğimiz risklerimizin ne kadar yüksek, ülke ekonomisine yönelik algının da ne kadar kötü olduğunu gösteriyor.

Eğitim risksiz ama sosyal faaliyet riskli, öyle mi?

Bu yazıyı yazarken Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullardaki tüm sosyal etkinlikleri iptal ettiğine yönelik kararını gördüm. Etkinliklerin iptal edilmesinin amacı kalabalık grupların bir araya gelmesini önlemek ve böylelikle virüsün yayılmasını engellemektir. Ancak MEB sanırım en büyük etkinliğin okullarda binlerce öğrencinin bir arada olmasıyla yapıldığını fark edememiş. Eğer sosyal etkinlikleri riskli buluyorsan öğrencilerin bir arada bulunmasını neden riskli bulmuyorsun?

Günün Manşetleri için tıklayın
Çok Okunanlar
Nur topu gibi yeni krizimiz oldu: Tavuk eti fiyatları neden yükseliyor? Üretici emeğinin karşılığını istiyor Saray’a dakikada bir asgari ücret Mehmet Şimşek duyurdu: İslam Kalkınma Bankası'ndan Türkiye'ye 6,3 milyar dolar kredi! Simit fiyatlarına bakanlık ayarı: Zorunlu hale getirildi