Çarşamba günü gazetelerin hemen hepsinin manşeti, Ergenekon operasyonu idi. Hani şu savcılığın yayın yasağı koyduğu gözaltı furyası. Burada BirGün'ün başlık...

Çarşamba günü gazetelerin hemen hepsinin manşeti, Ergenekon operasyonu idi. Hani şu savcılığın yayın yasağı koyduğu gözaltı furyası. Burada BirGün'ün başlık ve spotuna değinmeden geçemeyeceğim. 'Ortalık güzel koktu' manşetinin altında, gözaltına alınanların bir kısmının isimleri ve gözaltı gerekçeleri yer alırken, spotun sonundaki son cümle dikkat çekiciydi: "Yine de kamuoyu hayal kırıklığına hazır olmalı ve bu temiz havayı bulmuşken fırsat bu fırsat derin derin solumalı."

İçinde bulunduğumuz haleti ruhiyeyi gayet güzel yansıtan cümleler... Aslında gözaltılarla ilgili haberi, Ufuk Uras'ın rahmetli babası Hasip beyin cenazesinde cami avlusunda almıştık. Tahmin edileceği gibi, böyle bir haberi mutlulukla karşılayan çok sayıda insandan söz ediyorum. Nitekim, herkesin ilk tepkisi, biraz şaşkınlık, biraz sevinç oldu. Ama tıpkı BirGün'ün spotunda olduğu gibi, "durun bakalım, dereyi görmeden paçaları sıvamayın" diyenlerin sayısı da az değildi.

Her neyse... Uzunca bir süredir bu ülkede her türden özgürlükçü düşüncenin karşısına set çekmeyi, dahası gözdağı verip şiddetle bastırma tehdidi savurmayı iş edinen bir güruhun soruşturmaya uğrayıp gözaltına alınması, iyi bir şey. Ama dedik ya, temkini elden bırakmamak lazım.

•••
Yeniden gazete manşetlerine dönersek... Baştan beri AKP'nin yarıresmi yayın organı görevini yürüten Yeni Şafak, olayı 'Hiç bu kadar derine inilmedi' diye verirken, Çalık Gru-bu'na geçince 'eşyanın tabiatı gereği' AKP yanında saf tutan Sabah'ın manşeti ise, 'Devlet, derin devlete karşı' idi.

Her iki başlıkta da ortak kelime, 'derin'. Hatta Sabah, Yeni Şafak'ın ima ettiği şeyin adını koymuş: 'Derin devlet'. Peki bu operasyonun gerçekten derin devleti hedef aldığını söylemek mümkün mü? Bence fazla iyimser bir yorum olur. Tamam, gözaltına alınan özellikle emekli subayların yakın zamana kadar devlet aygıtı içinde yer aldıkları, isimlerinin hep 'derin' ilişkiler içinde geçtiği doğru, ama şimdiki konumları dikkate alındığında, bu kişilerden yola çıkarak hadiseye 'derin devlete yönelik operasyon' dememiz bu aşamada mümkün değil.

Aynı gün gazetelere yansıyan, bir başka habere işaret etmek istiyorum. Biliyorsunuz, Hrant Dink'in kimler tarafından, nerede ve nasıl öldürüleceğinin olaydan 3-4 ay önce ihbarının yapıldığı jandarmaların yargılanmasına başlandı. Yasin Hayal'in eniştesi Coşkun İğci'nin bu konuda hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak kadar açık ve net ifadeleri var. İki jandarma hâlâ görevlerinin başında ve mahkeme, ifadelerinin bulundukları yerde alınmasına karar verdi.

Sadece Hrant Dink suikastı ve haberde bahsi geçen iki jandarma istihbaratçısı değil mesele... Son yılların bütün sarsıcı suikast ve katliamlarında hep karanlıkta kalmasına itina gösterilen devlet görevlileri var. Şu ana kadar bir teki bile hesap vermedi. Üstelik bu adamların bir kısmının, şimdiki operasyon 'mağdurlarıyla' rabıtası olmadığını düşünmek saflık olur. Hasılı, 'derin devlete' yönelik olduğu iddia edilen operasyonun nereye uzanacağını ya da nerde duracağını görmemiz gerekiyor... Operasyon, sadece 'derin' mi, yoksa 'derin devleti' mi hedef alıyor anlamak için...

•••
Bir yanlış anlamaya fırsat vermemek için belirtmeden geçmeyeyim. Ergenekon operasyonunu küçümsediğini sanılmasın. Elbette önemli bir adım. Ama derin devletin gerçekten tasfiyesinden bahsedilecekse, yapılacak işin cesameti ve hedefleri bambaşkadır. Öteden beri söylediğim gibi, AKP'nin böyle bir tasfiyeye ne cesareti ne de niyeti olduğundan emin değilim. "Ya yaparsa" mı dediniz. Tıpkı o gün cami avlusunda dediğim gibi, yazdığım o yazıların hepsini yerim! Hem de memnuniyetle.