Paul Constant, Seattle’da bir kitapçıda sekiz yıl güvenlik görevlisi olarak çalışmış. Anlaşılacağı üzere işi, kitap hırsızlarına karşı uyanık olmak...

Paul Constant, Seattle’da bir kitapçıda sekiz yıl güvenlik görevlisi olarak çalışmış. Anlaşılacağı üzere işi, kitap hırsızlarına karşı uyanık olmak... Şayet, araklanma anında müdahale edemezse, hırsızı Seattle sokaklarında kimi durumlarda dakikalarca kovalamak ve çalınan kitapları bir şekilde geri almak...
Haliyle epey hatıra biriktirmiş bu zorlu mesai boyunca ve onlardan küçük bir bölümünü, yaşadığı kentin The Stranger isimli gazetesine (ve web sitesine) yazmış. Caddeler, sokaklar, rıhtımlar ve hatta metro tünelleri boyunca süren kaçmalar, kovalamacalar... Yakalanacağını anladığı zaman yürüttüğü kitapları “Al işte allahın belası kitapların burda!” diye bağırarak pisliğin içine fırlatıp atmayı tercih eden kaçıklar... Yüzlerinde mesut bir ifade, kitapları ‘özgürleştirdiğinden’ emin...

•••
“Bir defasında” diyor Constant, “üstü başı dökülen, pejmürde, iri kıyım bir herif geldi, elinde küçük bir kağıda yazılmış listeyle... ‘Sizde Buck var mı’ diye sordu. Sonra biraz duraladı, elindeki listeye bakıp bir kez daha sordu: Buckorsick var mı?”
Constant, vatandaşın esasen Bukowski’yi sorduğundan kuşkulanmakla birlikte işi anlamamazlığa getirip elindeki listeyi alıyor. Listede gayet düzgün bir el yazısıyla alt alta sıralanmış beş isim var:
1. Charles Bukowski
2. Jim Thompson
3. Philip K. Dick
4. William S. Burroughs
5. Çizgi Romanlar
Adamımız duruma derhal uyanıyor. Söz konusu isimler, New York Times’ın “en çok çalınan kitaplar” listesinin ilk beşi. El yazısının, Bukowski’ye ‘Buckorsick’ diyen hırpani elemana ait olmadığı aşikâr. Bu gariban işi bilen bir ‘profesyonel’ tarafından eline üç-beş kuruş tutuşturularak bir nevi eyleme gönderilmiş!
Constant, makaraya sarmak maksadıyla “Bukowski’nin Pulp’ını mı yoksa Kadınlar’ını mı istiyorsun” diye soruyor. Peşinden ekliyor: “Jim Thompson’dan Kaçış’ı mı, İçimdeki Katil’i mi?”
Hırsız adayı önce bir miktar asabileşiyor, sonra basıyor kalayı: “Tam bir o..’sun, değil mi?” Ve çekip gidiyor.
Artık biz de yukardaki listeye dikkatimizi yöneltip dostumuz Paul Constant’a veda edebiliriz.

•••
Evet liste enteresan. Kitap hırsızlarının öncelikli tercihleri ‘pulp’ tabir edilen roman türünden kara polisiyeye, oradan bilim-kurguya, beat kuşağına ve daha ziyade yetişkinlerin alaka gösterdikleri sert çizgi romanlara uzanıyor. Kısacası ‘yeraltı edebiyatı’nın hemen her türüne...

Geçtiğimiz pazar günü Vatan’daki yazısında, bu makalenin linkini bana gönderen aziz dostum Barbaros Devecioğlu, konuya gayet ufuk açıcı bir yaklaşım getirdi.
Barbo’ya göre bahse konu ‘arıza kitaplar’, “büyük duvarların ötesinden bir bulut gibi gelen milyarlarca insanın açlıktan kokan nefesleri dünyanın merkezindekileri rahatsız etmeye başlamadan çok önce (muktedirler tarafından) imha edilecekleri için” gizli bir örgüt tarafından lüks kitapçılardan çalınarak koruma altına alınıyor. Dahası, muhtemelen teksir makinalarıyla çoğaltılarak gelecek kuşaklara saklanıyor.
Bana mantıklı geldi.

•••
Lakin meselenin bir başka yönüne de işaret etmekte fayda var. Listede adı geçen adamları iyi kötü tanırım. Elbette şahsen değil. Yazdıkları kitaplar ve filme çekilen eserleri vesilesiyle... Sizi temin ederim ki, kitaplarının en çok çalınanlar listesinin ilk sıralarında yer alması, onları en çok satılanlar listesinin başında olmaktan daha fazla memnun ederdi. (Geçmiş zaman kullanıyorum, malum hepsi rahmetli oldu.)
Hatta bir adım ileri gidelim... Bana öyle geliyor ki, bu adamlar kendilerini okuyan hayal gücü geniş ve biraz kafayı sıyırmış lakin enikonu muhalif genç insanları, maharetli olmakla birlikte yakayı ele vermekten kurtulamayan küçük dolandırıcıların, ayak işleri yaparak kazandığı üç-beş kuruşu hipodromda ve barlarda tüketen ayyaşların, kaybetmeyi alışkanlık haline getiren çaresiz bedbahtların, 30 yaşında dişleri 40 yaşında saçları dökülen alkolik fahişelerin, zihinlerine kendilerine ait olmayan bir geçmiş ‘load’ edilmiş ve umutsuz bir çabayla insani bir gelecek kurmaya çalışan androidlerin hikâyelerini anlatarak gayet bilinçli bir biçimde yoldan çıkarıyorlar ve ölümsüz isimlerini malum listenin başına taşıyorlar. Kabul edelim, böyle bir listede ilk beşe girmek her kula nasip olmaz.