Aslında bu pazar, ihtiyaç hasıl olduğunu düşünüp nispeten uzun bir 'ağır siyaset' yazısı yazmıştım; 85 yıllık cumhuriyet tarihimizin çözemediği üç temel mesele...

Aslında bu pazar, ihtiyaç hasıl olduğunu düşünüp nispeten uzun bir 'ağır siyaset' yazısı yazmıştım; 85 yıllık cumhuriyet tarihimizin çözemediği üç temel mesele ve artık ertelenemez bir soru: Nasıl bir ülkede yaşayacağız? Yazıyı göndermem gereken gün okuduğum bir haber üzerine, "eh, 85 yıldır sürüp gelen meseleler biraz daha beklesin" dedim ve alelacele yeniden oturdum klavyenin başına.

•••
Haberi siz de okumuşsunuzdur. 4 Şubat günü NASA (Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi) 'uzaylılara' bir jest yaparak Beatles'ın Across the Universe şarkısını Kutup Yıldızı'na doğru 'gönderdi'. Esas maksat, parçanın ilk kaydının üzerinden tam 40 yıl geçmiş olması itibarıyla grubun hatırasına saygı duruşu. Şarkı, dünyadan 431 ışık yılı (3 bin 879 trilyon kilometre) uzaklıktaki yıldıza seyahatini saniyede 300 bin km hızla yapacak. (Ne zaman ulaşacağını hesaplamaya çalıştım ama emin olamadım. Galiba şarkının yolculuğu 400 yıl falan sürecek.)

Şarkı seçimine doğrusu diyecek bir şey yok. Evrenin kendi halinde sürüp giden mutluluk verici uyumuna dair gönül okşayıcı, insanı sıkıntılarından alıp çıkarma kabiliyeti yüksek bir şarkı. Birçoğumuzun yıllardır ve her defasında aynı zevki alarak dinlediğimiz şarkılar arasında olduğundan kuşkum yok.

Elbette Beatles yorumuna karşı saygıda kusur edecek değiliz (sanırım iki versiyonu var, bunlardan biri hakikaten diğerinden farklı ve daha güzel. Hani şu parçanın girişinde kanatlanıp havalanan kuş seslerinin olduğu... Ardından gitar ve John Lennon'un sesi... Words are flowing out like endless rain...) ama yeri gelmişken Fiona Apple'ın yorumunun da ayrı bir güzelliği olduğunu söylemeden geçmeyelim. Şırıl şırıl akıp giden berrak bir su gibi...

Aklıma bir de Sean Penn'in 'I am Sam' filmi geliyor ister istemez. Bir kız çocuğu (dünya tatlısı Dakota Fanning) olan ama yedi yaşında bir çocuğun zekasına sahip, Beatles hastası Sam'in hikayesinin anlatıldığı, insanın bağıra bağıra ağlamadan seyretmesinin imkânsız olduğu şahane film. Haliyle soundtrack'inde gayet başarıyla seçilmiş Beatles şarkıları. İşte Across the Universe'i orada bir de Rufus Wainwright'tan dinliyorduk. O da güzeldi. (Filmin ayrıca Beatles şarkılarını Nick Cave, Ben Harper gibi babalardan dinleme şansı vermesi de cabası...)

•••
Laf yine niyetimizden bağımsız başka mecralara aktı gitti... Neyse, biz dönelim NASA'nın uzaya müzik yayını operasyonuna... Evet, şarkı yola çıktı ama son haberlere göre duruma itiraz edenler varmış. Başta da SETİ. Yani, Dünya Dışı Zeka Araştırma Enstitüsü. Enstitüden Dr. Douglas Vakoch, "Sembolik bile olsa evrene sinyal yollamadan önce, bunun potansiyel riskleri konusunda açık bir tartışma yapmalıydık" diyor. 'Potansiyel risk'ten kasıt ne mi? Yerimizin belli olması! Aynen bunu diyor Enstitü, NASA'ya çıkışırken: "İş mi şimdi sizin yaptığınız, cümle aleme yerimizi belli ettiniz!"

Valla, ben okuduğumda kahkaha atmaktan kendimi alamadım. Ama herkes bizim gibi değil. Meseleyi ciddiye alanlar da var. Çoğu konunun uzmanı bilim insanları... Konuyu tartışırken müracaat ettikleri metaforlar da gayet enteresan. Bazıları evrenin derinliklerinden gelecek yaratıkların ET kadar barışçı olacağını umarken, bazıları da 'Alien'ın gazabına uğrama ihtimalinin göz ardı edilmemesi konusunda uyarıda bulunuyor. (Neyse ki Sigourney Weaver hayatta ve hâlâ eskisi kadar zinde, eskisi kadar çekici!)

Sözgelimi Open University astronomu Prof. Barry Jones muhtemel karşılaşmanın sonuçlarından umutsuz. Ben de 'teslimiyetçi' bir çizgiyi temsil ettiği intibaı uyandıran açıklamasında, "Yıldızlar arası yolculuk yapıp bize ulaşabilecek kadar gelişmiş bir teknolojiye sahip canlılara karşı hiç direnemeyiz" diyor.
•••
Haberle ilgili internette dolaşırken rastladığım bir sitede (heartsmagic.net) yer alan 'Flash!' haberden söz etmeden olmaz. Bu arkadaşların iddiasına bakılacak olursa, NASA'nın şarkıyı uzayın derinliklerine göndermesinden kısa bir süre sonra ilginç bir gelişme yaşanmış. Şöyle ki: "NASA yetkililerinin belirttiğine göre kaynağı bilinmeyen bir yerden kendilerine dün sabah USA saatiyle o6:66'da (Beatles'ın Across the Universe'ine) karşılık olarak Rolling Stones'un Sympathy for the Devil isimli şarkısı ulaştı. İlk şaşkınlığı atlatan yetkililer kaynağı tespit etmek için çalışmalara başladı. Şu ana kadar sonuç alınamadığını belirterek, kaynağını bilmedikleri bu yayının nasıl ellerine bu kadar çabuk ulaştığını, grup olarak neden Rolling Stones ve şarkı olarak Sypmathy for the Devil seçildiğini, tam olarak o6:66'da nasıl kendilerine ulaştığını düşünmekteler." Evet, hakikaten çarpıcı bir gelişme. Efendim? 06.66 diye bir saat yok mu? Canım anlayın işte, parça 07.06'da gelmiş. Uzmanlar "niye bu saatte" diye araştırırken farketmişler, bunun bir başka bakış açısıyla 06.66 olduğunu...