Siz kimseye tırmanması için saçlarınızı uzatmayın

Füsun Demirel 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde BirGün için bir masal kaleme aldı

FÜSUN DEMİREL

Bu dünyanın yasasını kimler belirledi? Kimler çizdi kadının yol çizgisini? Kimler engeller,engebeler koydu yollara? Kimler kadın olmanın erdemini unutturup kadınlığı yok sayarak davrandı?

Bir varmış bir yokmuş… Develer tellal iken,pireler berber iken,siz annenizin beşiğinde tıngır mıngır sallanırken ülkelerden bir ülke,şehirlerden bir şehir,köylerden bir köyde bir kız çocuk dünyaya gelmiş. Sevimli mi sevimli,akıllı mı akıllı bir kız çocuk. O da köydeki her çocuk gibi koşup oynamayı,hoplayıp zıplamayı severmiş. Daha minicikten annesi başlamış söylenmeye:“Kızım,sen evde otur,dışarı çıkma,bebek oyna,ev işlerinde bana yardım et...” Kız çocuğu sıkılırmış… “Neden ama anne,neden herkes gibi dışarda oynayamıyorum?” “Sen kızsın,ayıptır,günahtır,başına kötülükler gelir” dermiş… Kız çocuğu bu baskıyla büyümüş. Ergenliğe gelmiş. Hafiften gelişen göğüsleri için yine annesi “Ayıptır kızım,günahtır,kötülükler gelir. Ört onları,üzerine bol entari giy” dermiş. Küçük kız istediği hiçbir şeyi yapamazmış.

siz-kimseye-tirmanmasi-icin-saclarinizi-uzatmayin-413-1.

Saçlarını kestirmek istese “Hayır kızların saçı uzun olur” azcık kısa etek giymek istese “Hayır bacakların görünmesin”,arkadaşlarıyla dağ çayınının suyuna girmek istese “Sen kızsın ayıptır,elalem ne der” denirmiş hep… Kız çocuk artık genç kız olmuş. Güzelleşmiş,serpilmiş ve âşık olmuş bir köy delikanlısına. Gizliden buluşurlarmış. Kızın pır pır edermiş yüreciği… Ve bir gün annesi iki âşığı yakalamış. O gün,o gece ve diğer tüm gün ve geceler zindan olmuş genç kıza. Anne dövmüş dövmüş sonra da odaya kilitlemiş kızını... “Namusumuz gitti” diyormuş… “Namusunu korumayı öğretemedim sana...”

Genç kız ağlamış ağlamış. Gözyaşları sel olmuş. Dağ çayına karışmış… Yememiş,içmemiş,zayıflamış ve…

Bir sabah kalkmış aynadaki yüzünü görmüş,şaşırmış genç kız kendini tanıyamamış. Yüzünde bir sürü tüyler varmış. Bir de ne görsün göğüsleri de yok. “Allahım!” demiş “Neler oluyor?” Bedeni çektiği acılara isyan etmiş,anlamış ki kadınlığından utanılan,kadınlığını aşağılayan ve kadınlığını zincirlere bağlayıp zindanlara atanlara karşı bedeninin isyanıymış bu. Son kadınlığını 15 yaşında kilitli kaldığı odada bırakan güzeller güzeli kız,günler,aylar,yıllar sonra anası kilidi açıp da çocuğunu odadan çıkarmak istediğinde başka biri olarak çıkmış annesinin karşısına. Bu yağız delikanlıyı karşısında gören anne şaşırmış,kızını aramış,odada her yere bakmış ama bulamamış. “Nerede?” demiş,“Kızım nerede,söyle ne yaptın ona,nereye gizledin?” Yağız delikanlı gülmüş gülmüş… Anne şaşkın;“Senin kızın içimde,içimin en derinlerinde,kızın buraya kapatıldığı gün öldü,sizin algınız,yarattığınız dünya öldürdü onu. Bu koca dünyaya sığdıramadınız onu.” Sırtını açmış “Bak,bu beni hatırladın mı? Doğduğumda sırtımda olan ben. İşte artık istediğin gibi erkek bir evlat karşındaki. Kızın ölürken beni doğurdu,artık ben varım anne” demiş.

Masal burada bitmemiş. Yağız delikanlı köyde baskı ve şiddet gören tüm kızların lideri olmuş. Ünü şehirlere ve ülkeye yayılmış. Ayıplarla,günahlarla mücadele edip kendi yollarını kendileri çizmişler. Onların mağduriyetini en iyi anlayan yağız delikanlı demiş ki:“Ülkede kralın namus yasalarıyla büyüdük. Biz bedenlerimizi feda ettik,aklımızı yitirdik,onurumuzu çiğnettik belki ama siz Rapunzel olmayın… Kimseye tırmanması için saçlarınızı uzatmayın. Saçlarınız tüm güzelliğiyle size ait. Ona zarar vermek isteyeceklere karşı bundan böyle hep birlikte savaşacağız...”

Gökten üç elma düşmüş. Biri küçük kız çocuğunun başına,biri yağız delikanlının başına,biri de masalı dinleyip kendi yollarını çizerken engellerle savaşan itaatsiz kadınların başına...