Çok bilindik, sağcıların saldırısını anlatan bir cümle vardır: Solcular çok konuşur, sağcılar iş yapar derler. Durum pek öyle değil, güzel işleri solcular yapar

Solcular çok konuşur güzel de iş yaparlar

EREN AKSOYOĞLU

İçine doğduğumuz toplumun biz gençleri için Gezi Parkı öncesi ve Gezi Parkı sonrası var. Abilerimiz için de 12 Eylül öncesi ve 12 Eylül sonrası vardı. Hocalarımız için hâlâ Berlin duvarı ve sonrası var. Ama en esaslısı bizimkisi. Zira geçmişine 12 Eylül’ü ve duvarı da alıyor. Bilinen ne varsa tekrar tekrar yorumluyor,yeni deneyimler ortaya koyuyor. Bunu kağıda,kalemle yazmıyor olabilir ama bize sözü aşan bir içerik veriyor. Birçok açıdan Gezi Parkı’nda başlayan Haziran direnişi 12 Eylül’ün öncesine ve yıkılan duvarın sonrasına esnetilmeye çalışılan bir saldırıyı yok etmeyi amaçlıyor. Bu nitelikli bir saldırı,beraberinde üzerimize bir perde gibi örtülen hegemonyayı getiriyor. Biz Haziran direnişi dışında neredeyse hiçbir dönemde bu perdeyi üzerimizden kaldırmak için bu kadar yoğun bir çaba göstermektedir. O dönemde bunu başardık da. Hatırlayın,ortalama AKP seçmeni dahi “Erdoğan da çok fazla oluyor kardeşim,gençlerden özür dilese çok mu?” der kıvama gelmişti. Bu kurmak istediğimiz karşı hegemonyanın nüvesini de temsil ediyordu. Şimdi daha rafine mücadele alanlarına ihtiyacımız var.

Türk sağı az önce bahsini geçirdiğim süre içerisinde oldukça nitelikli saldırılar düzenlemeyi başardı. Öyle ki bize ait olan ne varsa ele geçirmek için mücadele ettiler. AKP’nin yerel seçimlerde%57 oy aldığı Altındağ Belediyesi,hizmet binasının duvarlarında sosyal belediyecilikten söz ediyor. Belki devrim yapamadık ama bugün hâlâ ayakta kalmamıza neden olan bütün argümanları üretmeyi başardık. Türk sağı ise bu argümanları çekip çevirmeyi,kendi metinlerinin içine karıştırmayı,buradan oy devşirmeyi başardı.

Çok bilindik,sağcıların saldırısını anlatan bir cümle vardır:Solcular çok konuşur,sağcılar iş yapar derler. Durum pek öyle değil,güzel işleri solcular yapar. Söyledikleri ise sadece laftır. Toplumun ilerleyişini durdurmaya çalışan sağcılardır. Türk sağı yalnızca bu yeni mottonun kurumsallaşmış ifadesidir. Bu anlamda AKP’li ve MHP’li birbirinden ayrılmaz. Türk sağını ifade eden bu blok için CHP’nin sahil şeridine sıkışmışlığı söz konusudur. Ellerinde kırmızı ile sarının karşılaştırıldığı bir harita;o televizyon senin,bu gazete benim gezip anlatırlar. Ama kimse dile getirmez,medeniyet önce suyun olduğu yere;sahil şeridine ve ırmak boylarına kurulmuştur. Yani bugün CHP ve HDP’nin tutunduğu bölgelere. Türk sağı sahil şeridini ve ırmak boylarını ele geçiremediği için yeni bir saldırı hazırlığı içerisindedir. Bize ait olan ne varsa çalmayı gözlerine kestirdikleri için bu doğrultuda saldırılar düzenlemekten hiç çekinmezler. Türk sağının bu saldırganlığının normlaşmasını kabul ettiğimiz andan itibaren kaybetmeye başlamıştık. Bu yüzden savunmadaydık,yaşanan bunca saçmalığı bir ön kabul olarak gördüğümüz için. Ancak şimdilerde rüzgâr dönüyor.

Haziran direnişi Gezi Parkı’nda onca deneyimi önümüze koydu. Bunların her biri değerli olmakla birlikte kanımca en güçlüsü Devrim Market’ti. Çünkü parkın dışına taşırsak,gündelik pratiklerimizin içine soksak hayatımıza en çok dokunacak,toplumu dönüştürecek,tahayyülümüze yakınlaşmamızı sağlayacak pratikti. Yalnızca barikatın ardına ilişkin değildi,aynı zamanda yeni bir hayat ütopyasına ilişkindi. Bunu aylar sonra ikinci bir adım olarak laik ve bilimsel eğitim için boykot izledi. Birleşik Haziran Hareketi’nin sürüklediği ders boykotu Gezi Parkı’ndaki deneyimleri okullara taşırdı. Haziran direnişinden sonra ilk defa bu kadar güçlü,organize ve ortalama yurttaşın hayatına dokunacak bir eyleme imza attık. Bu nedenlerden ötürü yapılan iş toplumda karşılık buldu. Solcular hem çok konuştu,hem de güzel iş yaptılar.

SOL İÇİN YENİ BİR KURGU
Devrim Market ve ders boykotu önümüze muazzam bir kapı açtı. AKP eleştirisinin yanına Türkiye solunun ne yapacağını da anlatacağı yeni bir kapı. O kapıdan girmenin yollarını biliyor,deneyimliyor;ilerliyoruz. Birleşik Haziran Hareketi’nin sokakta HDK ve CHP’nin soluyla kurduğu temas çok değerli. Benzer bir şekilde seçime yönelik açıklaması da... Ancak hareket bunu da aşan bir perspektife sahip;bileceği,deneyimleyeceği ve ilerleyeceği bir perspektife:hayatın her alanında dayanışma. Bu dayanışmanın aracını da yeniden-üretim sürecinin kendisi olarak görüyor. Devrim Market’i ve ders boykotunu genişletmenin;toplumsallaşma yolunda yeni araçlar üretmenin değerini görüyor. “İttifak yapacaklar mı?” tartışmasının esasen o kadar da önemli olmadığını,yeni bir kurguya ihtiyaç olduğunu da görüyor. İşte solcuların çok konuşup,güzel de iş yaptığının bir başka göstergesi.

Şimdiki hedefin AKP’nin bizden aldığını geri almak olduğu açık. Önümüze açılan muazzam kapıdan girmek istiyorsak sosyal devleti,sosyal belediyeciliği,kamuculuğu vb. ne var ise yeniden elimizde tutmayı öğrenmemiz gerekiyor. Unutmamamız gereken şudur,AKP’li belediye başkanı Altındağlı seçmenden bizim dilimizle oy almıştı. Sandıkta ve sokakta rüzgarı tersine çevirme zamanı. Ancak burada bir tuzak halihazırda bizi bekliyor. Sandıkta ve sokakta dayanışma çağrısını “iki mecrada da mutlak galibiyet” isteği olarak okursak yanılırız. AKP de bunu çok iyi biliyor. Zira her seçim sonrası yürütülen ana akım kampanya Türkiye solunun moralini yerle bir etmek için yeterli oluyor. Moralimizi yüksek tutmak ve yol yürümek için sokağı ve sandığı alternatifimiz olarak görmeliyiz. Bunu yaptığımız ölçüde başarabilir,yalnızca burjuva siyasetinin sandık demokrasisi fetişine saplanıp kalmayız. Çünkü önümüzde yalnızca 7 Haziran akşamı değil,8 Haziran sabahı da var.

Sokağı da sandığı da yadsımamak;Devrim Market’in ve ders boykotunun yanına topluma dokunacak yeni araçlar eklemek,dayanışmayı ve yeniden-üretimi arttırmak,yeni bir kurgu inşa etmek... Bütün bunlar çok konuşan solcuların güzel işleri olacak. O muazzam kapıdan geçmek için yapılan güzel işler olacak.