Başbakan Erdoğan çarşamba günü Meclis grubunda yaptığı konuşmada, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) Kanunu'nda değişiklik öngören tasarıyı eleştirenlere açtı ağzını yumdu gözünü...

Başbakan Erdoğan çarşamba günü Meclis grubunda yaptığı konuşmada, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) Kanunu'nda değişiklik öngören tasarıyı eleştirenlere açtı ağzını yumdu gözünü...

Başbakan, son zamanlarda sık sık tanık olduğumuz öfke krizlerinden birine daha kapıldı. Nedeni 2008'e iyi bir giriş yapamamış olması sanırım. Türban meselesini eline yüzüne bulaştırdı. 'Sivil anayasa' balonu patladı. Kendi kontrolündeki medyada kalem oynatanlar bir yana, bugüne kadar alkış tutan 'liberalleri' ürküttü. Öyle ki, Doğan medyası cepheden taarruz etti. Tam Kuzey Irak operasyonuyla pozisyonunu güçlendirecekti, bu kez 'Ulusa Sesleniş' çamı devrildi. TSK bölgeden çekilirken ajanslara Başbakan'ın "operasyon başarıyla sürüyor" metni düştü. Tam bir komedi.

Şimdi de SSGSS kanun tasarısı ile planladığı hak gaspının sandığı kadar kolay olmayacağını anladı. Bugün, bir başlangıç olarak iki saat uyarı grevi var. Devamı da gelecek. Asabileşmesi normal. Ama bu kez biraz abarttı ve işi başta sendikalar olmak üzere tasarıyı eleştirenleri yalancılıkla suçlamaya kadar vardırdı. ...

Başbakan'ın "yalancılar" suçlamasının ardından çarşamba ve perşembe günleri birçok gazetede yasa tasarısının ayrıntıları ve bunların sonuçları üzerine araştırmalar, yorumlar yayınlandı. Neredeyse aylardır bu mesele üzerine mürekkep tüketen Aziz Çelik, dün -sinirlerine hâkim olmaya çalışarak- aleni hak gaspını BirGün'deki köşesinde bir kez daha anlattı. Benim burada yeniden aynı şeyleri sıralamama gerek yok. Sadece küçük bir örnek vereceğim. Önceki gün Vatan gazetesinde basit bir hesap vardı. Misal, 1.000 YTL'lik emekli aylığı, artış için bugünkü ölçütler uygulandığında 1.200 YTL olacakken, yeni tasarının esas aldığı hesaplama yöntemiyle 1.130 YTL oluyor. Hesap ortada. Ama Başbakan 1.130 YTL, 1.200 YTL'den büyüktür diyorsa, o zaman yapacak bir şey yok. Dediği gibi, sendikacılar hakikaten yalan söylüyor!

Yüzde 47'lik oya güvenerek canını sıkan herkese posta atmayı alışkanlık haline getiren Başbakan, Emek Platformu'nun dünkü basın toplantısını izledi mi acaba? Salondaki sendikacıların, işçilerin öfkesini hissetti mi?

İzmir'de yanına gelip "Oğlum bizim emekli aylıklarımız gerileyecekmiş, öyle mi" diyen yaşlı insanları "Yok öyle bir şey, aksine daha da iyileşecek" cevabıyla avutan Başbakan, yalancılıkla suçladığı insanları kolayca ikna edemeyeceğini anlamıştır herhalde.

Birilerinin Başbakan'a Abraham Lincoln'ün sözlerini hatırlatması gerekiyor: "Herkesi bir süre kandırabilirsiniz ve bazılarını da her zaman. Ama herkesi her zaman kandıramazsınız." ...

Bitirirken müsadenizle 2004 yılının Kasım ayında bu sütunda yer alan bir yazıdan kısa bir alıntı yapacağım:

"...Yönetilen olmak, her an tepende otoritenin ağılığını hissetmek zor. Ama öyle anlaşılıyor ki, iktidar olmak da göründüğü kadar kolay değil.

Bir kere, (belki de en fecisi) yalan söylemek günlük rutinlerinden biri haline geliyor. Milyonlarca insanın gözünün içine baka baka gerçeği gizliyorsun, saptırıyorsun, dün ak dediğine bugün kara diyorsun. İkiyüzlülük de cabası. (...)

İktidarın, kullanan üzerinde muhtelif etkileri oluyor. Galiba, bunlardan en belirgini muktediri çirkinleştirmesi."

Ayrıca ilgilisine küçük bir hatırlatma:

"Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azab vardır." (Bakara Suresi, 10)