Rant arzın belli bir miktarın üzerinde artırılamaması halinde ortaya çıkar, yani malın yeniden üretimi mümkün değilse ortaya çıkar. Mal yeniden üretilebiliyorsa arzı sürekli artar, çünkü onun sahibi olan...

Rant arzın belli bir miktarın üzerinde artırılamaması halinde ortaya çıkar, yani malın yeniden üretimi mümkün değilse ortaya çıkar. Mal yeniden üretilebiliyorsa arzı sürekli artar, çünkü onun sahibi olan artık-değer elde eder. Mal yeniden üretilebilir değilse sırf bu nedenle sahibi “fazladan” bir kazanç elde eder. Bu ranttır.
Buradaki fazladan terimi şu anlama gelir: Bir malın talebi arttıkça üretimi de artar ve bir fiyat oluşur. Eğer üretim artamıyorsa (arz artırılamıyorsa) ortaya çıkan fiyat bu fiyattan yüksek olur, işte fazladan derken kastedilen bu ikisi arasındaki farktır. En tipik örneği toprak rantıdır. Toprak çoğaltılamadığı için fiyatı daha yüksek olur. Rantın emek verilmeden bir kazanç olduğu düşüncesi buradan gelir. Arzı sınırlı malların sahipleri sırf bu nedenle, bir çaba harcamadan kazanç elde etmektedir. (Zaten bu yüzden ona gelir denmez, kazanç denir. Geliri sadece değer üreten emek yaratır. Kâr bu gelirden işçinin yeniden üretim değeri çıktıktan sonra kalandır. Nihayetinde kârın da rantın da ödendiği yer işçilerin yarattığı bu değerdir. Ne var ki kapitalist, risk aldığı, üretimi örgütlediği için, onun ki de gelir sayılır. Yine de terminolojik olarak sorunlu gözüküyor).
Tahlil burada kesilirse boşuna laftan ibaret kalır. Bundan bir şey çıkmaz. “Ranta karşıyız” gibi aptalca bir anlayış çıkar. Çünkü kapitalizmin asıl motoru ranttır. Çünkü sermaye birikiminin ana kaynaklarından belki de en önemlisi geçici bir rant türü olan teknolojik ranttır. Hatta buna rant demek de bence hatalıdır. Bunun ayrıntılı teorik tartışmasının yeri bilimsel dergilerdir, gazete yazısı değil. O nedenle şu kadarını söylemek isterim: Yeni bir mal ortaya çıktığından bunun dünya arzı dünya talebine göre çok azdır, o nedenle de yüksek kâr oranlarıyla satılır, “normal” denen bir kâr oranına düştüğünde, yani artık arzı talebinin üstüne çıktığında ise artık cazip bir mal olmaktan çıkar. İşte sermaye birikiminin asıl kaynağı malın kâr oranının o normal kar oranının üzerinde olduğu dönemlerde sağlanan kârlardır ve teknolojik rant dedikleri de budur.
Kapitalist gelişme, özellikle de sanayileşme ve kentleşme dönemlerinde bazı toprakların değeri çok artar, sonra o azalır, bu sefer başka toprakların değeri artar ve bu da sermaye birikiminin önemli kaynaklarından birini oluşturur.
Böyle baktığımızda önemli olan biriken servetlerin nasıl kullanılacağıdır. Yani rantın doğuşunu engellemeye çalışmaktan ziyade (ki zaten mümkün değildir) rant kazançlarının kullanılış biçimini etkilemeye çalışmak ve rant sürecinde zarar görenlere sahip çıkmaya çalışmak gerekir. Daha evvel de verdiğim bir örneği tekrarlayayım: Kentsel dönüşüm sürecinde rant nedeniyle yıkımlar oluyor. Sosyalistler hemen oraya koşuyor ve yıkıma uğrayanlarla yan yana durmaya çalışıyor. Bu beyhude bir yöntemdir, beyhude olduğu da defalarca görülmüştür. Yapılması gereken o alanın boşaltılmasını kabul etmek ve zarar görenlere altyapısı tamamlanmış sosyal konutlar verilmesi için mücadele etmektir. Elde edilecek rantların kullanım biçimi ise o sırada, orada olup bitenlerle ilişkili olmaktan çıkar, genel sermaye birikim tarzı ile ilgili bir sorun haline gelir.
Teknolojik rant tabir edilen şey ise işin kalbidir ve bilimde, teknolojide gelişme sağlayabilen coğrafyalar bundan faydalanabilir, bunu yapamayanlar ise sürünmeye devam eder.
Kapitalizm altında böyledir, böyle bakmak gerekir. Kapitalizmi yıkma mücadelesi yükseliş aşamasında olsaydı zaten bunları değil, o mücadeleyi konuşurduk. Ne var ki şimdi kapitalizm altındayız ve rant konusuna böyle yaklaşmak, “ranta karşıyız” yaklaşımından daha anlamlıdır.