Bu yazı çarşamba günü kaleme alındı. Tabii ‘kalem’ lafın gelişi... ‘Klavyeye alındı’ desem tuhaf olacak...

Bu yazı çarşamba günü kaleme alındı. Tabii ‘kalem’ lafın gelişi... ‘Klavyeye alındı’ desem tuhaf olacak. Neyse...

Normal şartlar altında, cuma yazılarını perşembe günü yazıp gönderiyordum. Ama, dediğim gibi... Normal şartlar altında... Türkiye iyiden iyiye anormal bir ülke haline getirildiğinden mecburen çarşamba günü yazıyorum. Malum, perşembe 1 Mayıs. İnsanın başına ne geleceği belli olmaz.

Devletin yarattığı 1 Mayıs gerilimi bugün de (yani çarşamba) sürdü.

Vali ve Emniyet Müdürü, televizyon kameralarının karşısına geçip 1 Mayıs günü için tasarladıkları yasakları açıkladı. Bazı vapur seferleri iptal edildi. Bazı okullar kapatıldı. Otobüsler bazı duraklarda durmayacaklar. Metronun Mecidiyeköy-Taksim hattı kapatıldı.

Ne güzel yönetiliyoruz değil mi?

Bütün bir şehri açıkhava hapishanesine çevirin, sonra da halkın huzurundan, güvenliğinden bahsedin.

Farkında değiller ama, tıpkı geçen yılki gibi ulaşım felç olacağından bütün ana caddelerde binlerce insan yürüyüş kolları oluşturacak. Yani 1 Mayıs’ı zorla bütün İstanbul’a kutlatacaklar. Konuya ‘iyi tarafından’ bakmak isteyenler için slogan önerisinde de bulunabiliriz: “Bütün İstanbul 1 Mayıs Alanı!”

•••

AKP iktidarının da demokratik haklar konusunda kendinden önceki hükümetlerden zerrece farkı olmadığını söyleyegeliyorduk, işte bir kez daha yakayı ele verdiler.

Avrupa Birliği’ne girmek istiyormuşuz da, Fransa, Almanya falan önümüzü kesiyormuş. AB deli mi allaşkına, 1 Mayıs kutlatmamak için kendi vatandaşına savaş açan bir devleti arasına alsın? Almak istememeleri son derece mantıklı. Bunca yasak ancak diktatörlükle yönetilen muz cumhuriyetlerinde olur. O tür devletlerin yeri de ABD’nin himayesindeki askeri ittifaklardır, ötesi değil.

Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Cemil Çiçek, Mehmet Ali Şahin, Faruk Çelik, Beşir Atalay... Sıra sıra AKP kalantorları...

Kendilerinden menkul mazlumlar!

İktidar koltuğuna oturunca devletin sözüm ona âli menfaatleri için şahin kesilmekte tereddüt etmeyen gayet bildik sağcı politikacı tipleri...

Asıl dertleri de kendilerine kapatma davası açan, açtıran her kimse, onlara şirin görünmek. Biz de sizin kadar 12 Eylülcü’yüz mesajı... Beyhude yaranma çabaları... Oysa hiçbir faydasını görmeyecekler. Çok değil, pek yakında hep birlikte tanık olacağız!

•••

Bir çift laf da Türk-İş yönetimine etmezsek olmaz. Bugüne kadar (yani çarşambaya kadar), DİSK ve KESK’le birlikte Taksim’de 1 Mayıs kutlayacağını açıklayan Türk-İş yönetimi, birkaç saat önce tornistan ederek, esasen kendisinden beklenen kapıkulu sendikacılığı hattına giriverdi. Zaten şaşkınlıkla izliyorduk olupbiteni... AKP’li Türk-İş yönetimi nasıl olur da hükümet karşısında işçilerin Taksim’de 1 Mayıs talebine sahip çıkar diye...

Neyse ki şaşkınlığımız uzun sürmedi! Onlar da Hak-İş’in yanında hizaya geçti.

İnsan ister istemez merak ediyor, bu adamlar aynaya baktıklarında ne görüyorlar acaba, diye... Neler hissediyorlar?

Not: Geçen haftaki apandisit ameliyatından sonra, bu hafta ikinci bir ameliyat geçiren aziz dostum Melih Pekdemir’e geçmiş olsun diyor, acil şifalar diliyorum.