Eminönü'nde sırtında küfesi ile 3-5 garibin eşyasını taşıyarak ekmek parası bekleyen namuslu insanları göreniniz çoktur.

Eminönü'nde sırtında küfesi ile 3-5 garibin eşyasını taşıyarak ekmek parası bekleyen namuslu insanları göreniniz çoktur. ‘Helal olsun’ derim onları her gördüğümde. Sayıları otuzu geçmez. Sirkeci tren garının hemen yanındaki amele pazarında bekleşirler. Amele pazarı dediğimiz yerde ekmek kavgası veren yurttaşlarımız vardır. Sabırla müşteri bekler ve gün sonuna kadar bir somun ekmeğin kavgasını verirler. Birbirlerine saygı duyarlar, kıskanma, sataşma yoktur aralarında.
Bir de ilanlarla iş arayanlar vardır. Günümüzde ise, facebook sayfalarında iş arayanlara rastlamışızdır. Grup kurarlar, etkinlik düzenlerler. Ve hergün buna benzer onlarca reklamı silmekle ömrünüz geçer. Bu iş arama ilanlarının arasına son aylarda, "dizi film için oyuncu arayan ilanlara" da tanıklık ediyoruz. Ekmek kapısı gibi cazip duran bu ilanların sanal alemde denetimi yok, kalite desen kim kaybetmiş ki ben bulucam vaziyetlerde. Yani ipin ucu kaçmış durumda.
Ajanslar tabiri caizse belli bir seviye gerektiren oyunculuğu, girizgahta belirttiğim gibi amele pazarına çevirmiş durumda. Hal böyle olunca ajanslar kimin hesabına çalışıyor, neler dönüyor soruları akılları farklı düşünmeye zorluyor.
Reklam ve TV dizisine ait sektörün içler acısı haline dikkat çekmek için pek çok magazin kalemi  gibi bende yıllar önce Cumhuriyet Gazetesi’ndeki köşem “Ekran Sepeti”nde döktürmeye devam etmiştim bir zamanlar, ancak günümüzde internet ve hatta facebook çıktı mertlik bozuldu. Artık aranan oyuncu saniyede bulunuyor (!!) Facebook sayfalarındaki sanal oyuncu ajansları maillerle, duyurularla oyuncu adaylarına çengel atmaya devam ediyorlar anlayacağınız.
Daha dün facebookda gördüğüm, "Klip için acil masum yüzlü 18-25 yaş arası bayanlar..." duyurusu ise bu yazıyı yazmama vesile oldu. Bu ülkede üniversitede oyunculuk okullarında okuyup, sinema filmlerinde oynamışı yerli ve yabancı yazarlardan oyunlar sahneye koymuş, kimi oyunları uyarlama yapmış, oyunculuk üzerine öğrenci yetiştirmiş, bu anlamda hala dersler vermiş yüzlerce işsiz oyuncu beklerken, ortalığı velveleye verip iş kapan bu sanal meczuplar at koşturmakta. Ve çaresiz heveskar insanlar da meşhur olabilmek için bu tezgaha düşmekteler.
Öte yandan siz de dostlarınızdan duymuşsunuzdur. Kendisine bir ajanstan telefon gelmiştir ve denmiştir ki: "Bir bölümde kabadayı bir dolandırıcı rolü lazım düşünür müsünüz , oynar mısınız? ve bunun için bir deneme çekimi yapacağız, sizinle birlikte 3-5 oyuncu adayı daha var bu rol için“ diye soranlara, evet diyip denemek çekimlerine gidenler bile olmuştur.
Ve bu deneme çekimlerinde, elinde lahmacun yerken çekim yapan asistan kameramandan, yaptığı işi üst düzey yönetici görüntüsünde yapma zavallığını gösterene dek hepsine rastlamıştır arkadaşlarınız. Yoksa tüm bu yaşananlar bir düzmece kurgu mudur?
Geçen yıl yine meslektaşım Mehmet Gürhan (İBŞT) ile bir karşılaşmamızda bu anlamsızlığa tepki verip ajanslardan birinde başından geçen bir olayı anlatıp “siz şehir tiyatrosunda oynayan bir oyuncuya eline metin verip,   -şöyle bir metin var okuyun oynayın derseniz- yaptığınız işten şüphe duyarım” sözünü hatırladım şimdi. Sırası  geldi, demek ki artık bu reklam ve dizi ajanslarının ipinin pazara çıkarma vakti gelmiş olsun. Bu ajanslara hangi gözle bakmamız gerektiği, nasıl bir tepki vermemiz gerektiği konusunda harekete geçmeyi öneriyorum.
Televizyon kanallarına reklam ve dizi oyuncusu seçen bu ajansların derhal mercek altına alınması gerekir. Yanı sıra dizilere oyuncu seçme yöntemlerinin gözden geçirilmesi gerekir. Şöyle ki dizilerde oynayan oyuncular magazin basınına malzeme yapılabilecek eğilimde olanlardan seçiliyor. Ve ajansların dizi film (cast) rol dağılımlarını yapan sorumluları ya kendi yakın arkadaş, dünya görüşü ve misyonuna sahip ya da çıkar ilişkisi içerisinde olabileceği gruba dönük kişilerden seçiliyor ve roller hediye ediliyor. Yapımcı ve Yönetmenlerin yaptıkları işi bu anlamda layıkıyla yaptıklarını sanmıyorum. Öte yandan elbette müsvette oyuncular da  “ucuza oynarım” yaklaşımıyla zaten çanak tutuyor bu gelişmelere. Korkunç tehlikeli olan ise medyanın bu oyuncu müsvettelerini zaman zaman göklere çıkararak ya da medyatik malzeme olarak göstererek topluma dönük ağır tahribat yapması. İşin toplumsal korkunç yanını düşünün, o dizilerde oynayan bu kabiliyetsiz hatta yanlış oyuncu modelleri, gençler ve çocuklar tarafından örnek alınıyor. Yanı sıra dizilerde ve reklamlarda bu anlamda ciddi “Sanat Yönetmeni” eksikliği var. Ayrıca, dikkat ettiniz mi? Dizilerde oynatılan oyuncuların kostümlerine, makyajlarına, hatta duruşlarına kalkışlarına, yürüyüşlerine. Oyunculuk eğitimi almış oyuncuların hiçbir zaman, “o rolün takınamayacağı tavırlar, davranışlar” diyebileceği türden, kültürel ve toplumsal dinamikleri değiştirebilecek türden yanlış ve tehlikeli gidişat var bu anlamda da. Bu dizilerde gördükleri, mekanları yaşamsal mekan, oyuncuları ise, özenilen, ulaşılması gereken mertebeler olarak gösteren yapımcılar bu yolla tehlikeli bir eğitim de vermiş oluyorlar topluma.
Düşündürücü olanı; bu bozulmuşluk ve şöhretin getirdiği sarhoşluğu yanlış algılayan kimileri dengeyi kaybediyor ve izleyenlerine yanlış örnek olmaya devam ediyorlar. Bu tür heveskar oyuncuları bir süre sonra “uyuşturucu batağında görebiliyorsunuz” yine onları taltif eden görsel medyanın yayın organlarında. Savunmaları da çok komik olmuyor mu “ bir kez denedim ya da bir daha olmaz ve serbest bırakılıyorlar“ İşte bu yaratılan sanal kahramanlar ve trajik öyküleri. Oyunculuğu bu topraklarda kimlerin yaptığının acil sorgulanması gerekir. Oyunculuk mesleğini ciddi olarak düşünenlere, eğitimi almakta olan ya da alacak olanlara, oyunculuk ajanslarına yaklaşırken 50 kere düşünmeleri gerektiğini söylemek isterim. Hatta daha ileri giderek şu lanet olası deneme çekimlerine lütfen gitmeyin demekte fayda var. Bu sektörde ilişkilerin amele pazarındaki namuslu iletişime döneceği günlere dönmesi umuduyla.