Tarihte yağmacılık ve kırımlarıyla anılan Vandalların Roma’yı yağmalamalarına atfen, sebepsiz yere zarar verme eylemlerine vandalizm denmiş. Oysa objektif bir gözle bakıldığında görülecektir ki tarihte tüm işgalciler yağmacı ve kıyıcı olmuşlardır. Gelin görün ki kabak Vandalların başında patlamıştır. O günlerden bu güne kapitalist-emperyalistler, sermaye ve işbirlikçileri her fırsatta dezenformasyon politikaları gereği kendilerine başkaldıranları vandallıkla ithamede gelmişlerdir. Üstelik işgalcilik, sömürü ve baskı iliklerine kadar işlemişken. Talan, yağma ve kıyım en belirgin özellikleri olmaktayken...

Yıllanmış bu sakız söylemler 1 Mayıs yaklaşırken yine Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın dillerinde. Onlar söyler de yandaşlar geri kalır mı? Kraldan çok kralcı halleriyle yine sahnede yer almaktalar. “Vandallar 1 Mayıs’ı kana bulamak için ittifak kurdu. Çıkarılmak istenen kaos öncesi bölgedeki karakollar, hastaneler ve gönüllü avukatların listesi bile hazırlandı. Seçim öncesi 1 Mayıs’ı bahane edip kaos yaratmak isteyen HDP’nin ardından Gezi odaklı gruplar da harekete geçti. Sokak sokak dolaşıp herkese ‘Taksim’e gelin’ çağrısı yapan başını Birleşik Haziran Hareketi’nin çektiği grup, çıkaracağı olayların önlemini de önceden alıyor.” Akşam gazetesinin bu provokatif yazılarını kaynak gösteren diğer yandaşlar buna kendilerince eklemelerde de bulunuyorlar. Vahdet sazanı dahil diğerleri de benzer yazılarla AKP vandalizmine zemin hazırlıyorlar.

Taksim emekçiler için ne kadar sembol ise egemenler için de o kadar korku içeren bir sembol. Bu korku bir tür güç gösterisine dönüşmüş bulunmaktadır. Ancak yasaklamanın hukuki bir zemini de bulunmamakta. 2012 yılındaki İHAM, DİSK ve KESK başvurusundan sonra, ülkemiz mahkemelerinden verilen kararlarla da Taksim’de 1 Mayıs kutlanmasının ifade özgürlüğü kapsamında hak olduğu, aslında hep iktidarın ileri sürdüğü gibi 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri yasasına da aykırı olmadığı hükmolunmuştur.

Diyeceksiniz ki, “Hukuk mu kaldı kardeşim?” Ehh o da doğru.

Zaten emekçi sınıf için temsili düzeyde, göstermelik olan hukuk kendi içinde bile kaos yaşamakta ve hukuksuzluk sistemin tüm hücrelerine yayılmış bulunmakta.

Gelelim “1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü” lafzına. Laf güzel. Kimse de itiraz etmiyor, aksine kimi içten kimi ise tüm yüzsüzlüğüyle kullanıyor bu sloganı.

1 Mayıs’ı Hak-İş’le beraber Konya’da kutlayacağını söyleyen Memur-Sen tüm yüzsüzlüğüyle mücadele çağrısı yapıyor. Neyin mücadelesi, kime karşı mücadele? CHP ve HDP’nin seçim beyannamelerini eleştirerek, söz konusu partilerin bugüne kadar elde edilen kazanımları geriye götürmek istediğini söylerken hangi kazanımdan söz etmekteler? Belli ki bu ülkede yaşamıyorlar. Siz hiç ücret artışlarına, taşeronlaştırmayı durdurma söylemlerine, emekliye ikramiye açıklamalarına karşı çıkan sendika gördünüz mü? Alın görün işte. Sadece adı sendika, aslında  yeni liberal entegrasyon uygulayıcısı AKP’nin bir alt birimi.

Bu kadar mı?

1 Mayıs’ta işçileri mücadeleye davet edip alanlara çağırmak yerine; “Karayollarında 2010 yılından itibaren taşeron işçisi adı altında muvazaalı olarak çalışan üyelerimizin mahkeme kararlarının uygulanması ve kadroya alınmalarıyla ilgili müjdeli haberi açıklamak üzere Sn. Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’nun katılımıyla Ankara Arena’da 01 Mayıs 2015 tarihinde saat 09.00’da bir toplantı düzenlenecektir. Katılımın en üst düzeyde sağlanması için toplantıya taşeron üyelerimiz (eş ve çocuklarıyla) kadrolu üyelerimizle birlikte katılacaklar” diyerek AKP şovuna çağrı yapanlara kadar neler var neler.

İş cinayetlerine ortak olan sendikalar, bizatihi “Bizi satanı biz de satarız” sloganıyla kendi üyelerince protesto edilen sendikalar ve diğerleri yine bu 1 Mayıs’ta meydanlarda takiye yapacaklar.

Ancak bir yere kadar. Maskeler günbegün sıyrılıyor.

İş cinayetlerine zemin hazırlayıp sendika -dolayısıyla emekçi- düşmanı, grev kırıcı, erteleyeci, gasp edici, hırsız, yağmacı ve kıyıcı vandallara karşı şarabi eşkıyalar, çapulcular başta kendileri için hak olan Taksim olmak üzere ülkenin tüm meydanlarından haykıracaklar:

“Yaşasın 1 Mayıs.”