1 Mayıs’a giderken: Eşit ve güvenceli hayat istiyoruz
Kadınlar için güvenceli iş, insan onuruna yaraşır ve eşit işe eşit ücret talepleri hayati önemde. Çalışma hayatında ayrımcılığa karşı, kadınlar 1 Mayıs’ta meydanlarda olacak.
Editörden...
Ücretli emeği ‘ev ekonomisine katkı’ denilerek ikincil bir konuma itilen, ücretsiz emeği ise görünmez ve karşılıksız bırakılan kadınların 1 Mayıs’ı geliyor.
Krizden daha eşitsiz etkilenen kadınlar açısından güvenceli iş, insan onuruna yaraşır ve eşit işe eşit ücret talepleri hayati önem taşıyor. Kırda ve kentte, ekonomik kriz kadın yoksulluğunu daha ciddi boyutlara ulaştırıyor. Kadınlar çalışma hayatına eşit şekilde katılamıyor.
Kadınların ücretli istihdamda erkeklere oranla daha düşük olan katılımını Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Hane Halkı İşgücü Araştırması’nda da görebilmek mümkün. Kadınların istihdam oranı erkeklerin yarısından daha az. 2023’te 15 ve daha yukarı yaştaki kadınlarda istihdam oranı yüzde 31,3, erkeklerde ise yüzde 65,7.
DİSK/Genel-İş Emek Araştırmaları’nın (EMAR), “Kadın emeğinin görmezden gelinen sorunlarına dikkat çekmek ve görünürlüğünü artırmak için” hazırladığı raporda kadınların “ucuz emek-kutsanmış annelik” rolleri arasında sıkıştırılmaya çalışıldığına dikkat çekiliyor.
Kadın emeğinin güvencesizliği, kadın istihdamını da etkiliyor. 2021 yılında 5 milyon 776 bin kadın kayıtlı çalıştırılırken 2023 yılında 7 milyon 299 bin kadın kayıtlı çalıştırıldı. Ancak ne yazık ki aynı dönemde kayıt dışı çalıştırılan kadın sayısında da artış görülüyor. 2021 yılında 3 milyon 229 bin kadın kayıt dışı çalıştırılırken bu sayı 2023 yılında 3 milyon 248 bin kişi oldu. Bu demektir ki Türkiye’de istihdam edilen her 10 kadından 3’ü kayıt dışı çalıştırılmakta, sosyal korumadan ve aynı zamanda emeklilik haklarından mahrum.
Yoksulluktan en fazla kadınlar etkileniyor. Çalıştığı ve bir geliri olduğu halde yoksul olduğunu belirten kadın sayısı her geçen gün artıyor. Çalışan yoksul kadın sayısı 2021 yılında 882 bin iken; 2022 yılında 0,2’lik bir artışla 961 bin oldu. Bu da çalışan her 10 kadından birinin yoksul olduğu anlamına geliyor.
Çalışma hayatında kadına yönelik her türlü ayrımcılığa karşı, esnek çalışma biçimlerine, cinsiyetçi iş bölümüne, ücret eşitsizliğine son verilmesi talebiyle, güvenceli ve düzenli işler için kadınlar 1 Mayıs meydanlarını dolduracak.
∗∗∗
Ayten YAVUZ - Agrobay Sera İşçisi
Bizler Bergama’da seralarda üretim yapıp şehirlere yolluyoruz. Tarım işi meşakkatli, serada çalışmak başlı başına zor. Agrobay’da 8 saat çalışırken yalnızca yarım saat mola hakkımız vardı. Bu mola saati dışında çalışırken tuvalete gitmek yasak, seradan dışarı çıkıp hava almak yasak, telefonu seranın içine sokmak yasak… Kadın işçi olmak da ayrı zor. Erkeklerle birebir aynı işi yapmamıza rağmen erkek işçilerden 3-4 bin lira kadar az maaş alıyoruz. Tabii bununla da sınırlı değil, tüm gün serada çalış sonra eve gel çamaşır, bulaşık, yemek, çocukların bakımı… Kadın işçi olmak ayrı kadın tarım işçisi olmak ayrı zor.
∗∗∗
Funda BAKIŞ - Özak Tekstil İşçisi
Biz kadın işçiler Özak Tekstil’de çok kötü şartlar altında çalışıyorduk. Çalışırken kadın olduğumuz için sürekli hakarete maruz kalıyor, “köroğlu körler, aptallar” gibi sözler işitiyorduk. Urfa’da genç nüfus fazla, işsizlik ise yüksek. Bu sebepten çok uzun bir süre aç kalırız korkusuyla bu hakaretlere cevap dahi veremedik. Erkek işçilere bize ettikleri hakaretleri edemiyorlardı. Bizi kadın olduğumuz için hakir görüp aşağılayabileceklerini düşünüyorlardı. Çalışma koşullarımız da erkeklerden farklıydı. Kadın işçiler olarak gece 3-3.30’a kadar çalıştırıldığımız oluyordu, mesaiye kalmama gibi bir imkânımız zaten yoktu. Oysa erkek işçiler kaç kere ‘rest çekip’ erken çıktılar işten. Bir kadın işçi bunu bir kez bile yapsa kendini kapının önünde bulurdu.
Kadınlar üzerinden daima güç gösterisi yapılıyordu. Biz aslında bu koşullara karşı direnişe geçtik. Tam 80 gün boyunca direndik ve kazandık. Bu kazanımla çok şey değiştirdik. Örneğin işten çıkarılan kadın arkadaşlarımız başka bir yerde iş görüşmesine gittiğinde insanca çalışma koşulları talep edebiliyor artık. Biz hep birlikte, kol kola, omuz omuza direndik; şerefimizle, haysiyetimizle kazandık.
Biz Türkiye’nin en zor bölgesi olan Urfa’da bunu başardıysak her yerde başarırız. Urfa son derece feodal bir yer. Buralarda en çok zikredilen cümle ‘Kadının yeri evidir.’ Eşler arası yaşanan bir tartışmada kadınlara söylenen ilk şey ‘Beğenmiyorsan babanın evine git.’ Yani kadın ya şiddete boyun eğmek zorunda ya da yok olmak. Çünkü kadınlar biliyor ki baba evine de dönemeyecekler. Boşanmak öyle kolay şey değil ki burada. Böyle bir ortamda bizim Urfa’da elde ettiğimiz kazanım tabuları yıkmak anlamına gelir. Bu sebepten bir kez daha ifade etmek istiyorum, biz kadınlara güçsüz diyorlar ama biz hiç güçsüz değiliz. Yan yana gelirsek, birlik olursak, mücadele edip direnirsek her şeyi başarırız. Kadınların isteyip de başaramayacakları hiçbir şey yok.