İstanbul Barosu Afet Hukuku ve Koordinasyon Merkezi, Deprem Sempozyumu düzenledi. Sempozyumda, idarecilerin “100 yılın felaketi” açıklamasıyla yıkımın sorumluluğunu kadercilik anlayışına yıktığı vurgulandı

‘100 yılın felaketi denilerek sorumluluk kadercilik anlayışına yıkılıyor!’
BirGün

Zeliha ASLAN

Depremin birinci yıl dönümünde İstanbul Barosu Afet Hukuku ve Koordinasyon Merkezi, “Deprem Sempozyumu” gerçekleştirdi.

Deprem sonrasında insan hakları bağlamında barınma hakkı, deprem ve avukat hakları, yurtdışından örneklerle acil durum mevzuatı, afet lojistiği ve afet zamanı ilk yardım eğitiminin önemi konulu konuşmalar gerçekleştirildi. 
İlk oturumda Av. Burak Kahan Kaya, İstanbul Barosu olarak depremin vurduğu kentlerdeki meslektaşlarının deprem sürecinde ihtiyaçlarını karşılamalarını ve avukatlık mesleklerini yerine getirmeleri için baro dayanışma ve yardımlaşma fonu oluşturarak destek olduklarını belirtti.

Av. Dr. Yusuf Can Delipınar ise afete hazırlığın bilim veya teknikten ziyade toplumsal kültür oluşturularak, çocukluktan itibaren aşılanması gerektiğini. Japonya, Şili gibi ülkelerde afet bilincinin ilkokul eğitim müfredatına eklenerek kazandırıldığını belirtti. Av. Egemen Gürsel Ankaralı deprem sürecinde lojistiğin öneminden bahsettiği oturumunda depremin harap ettiği yollarda, günümüz teknolojisiyle dronelar aracılığıyla deprem bölgesine yardım ulaştırmanın imkansız olmadığına dikkat çekti. Maltepe Belediyesi Afet İşleri Müdürü İ. Kemal Kartalkaya “Bizim jeolojik fay hatlarımızda değil sosyolojik fay hatlarımızda problem var” diyerek toplumumuzun gönüllülük anlayışında bir problem olduğunu, insanların istihdam edilmek için sivil toplum kuruluşlarında gönüllülük çalışmalarına katıldıklarını ifade etti. 
Sempozyumun ikinci oturumunda depremin büyük yıkımlara yol açtığı kentlerden Adıyaman, Diyarbakır, Maraş, Malatya ve Hatay Baro Başkanları söz aldı. Adıyaman Baro Başkanı Av. Bilal Doğan, deprem sürecinde sadece İsias Oteli’nin çok konuşulması Adıyaman halkını rahatsız ettiğini, Adıyaman’ın yaşadığı yıkımın İsias Oteli’nden ibaret olmadığının altını çizdi.

Başkan Doğan deprem sonrası yapılan hasar tespit çalışmaları ve açılan soruşturmalar ile ilgili konuşmasında “Depremle ilgili soruşturmalar seçim sürecinden dolayı aceleye getirildi. Güvenlik nedeniyle girilmeyen binalara az hasarlı raporu verildi. Halbuki henüz binaya girilip araştırmalar yapılmamış, gerekli karot örnekleri alınmamıştı. Soruşturma izinlerinin Malatya’da yeni yeni başlamış fakat Adıyaman’ da henüz hiç yapılmadı. Müteahhit ne kadar suçlu olursa olsun ruhsatı veren kamudur” dedi. Yaşanan depreme idarecilerin 100 yılın felaketi diyerek üzerindeki sorumluluğu kadercilik anlayışına yıktığını söyleyen Doğan, Deprem sonrası başlayan imar çalışmaları ile ilgili, “Hangi zemin olursa olsun, her zemine uygun bina yapılması mümkündür, buna binaen binaların bu doğrultuda imara açılması çok önemli” diyerek yeni bir imar planının oluşturulması gerekliliğinden bahsetti.

Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren konuşmasında “Bu depremden 26 milyon nüfus etkilendi hala tam olarak ne kadar insanın öldüğünü bilmiyoruz. Kayıp çocukların akıbetini bilmiyoruz. Etkisi uzun yıllar sürecek bir trajedi devam ediyor fakat bununla ilgili hiçbir şey yapılmıyor. Olası İstanbul depremi yaşanmadan yetkililerin şimdiden yakasına yapışalım, deprem günü bu yetkilileri bulamayacağız” dedi. Deprem sürecinde Hatay’da Baro Başkanlığı yapan Av. Cihat Açıkalın ülkemizde devam eden cezasızlık kültürünün bu denli istikrarla sürmesinin nedeninin soruşturmaların sağlıklı bir şekilde yürütülememesi olduğunu söyledi. Açıkalın konuşmasında “depremin ilk 3 günü hiç kimse yoktu, ama bizler el yordamıyla hafif el aletleri ile enkaz altındaki canlara ulaşmaya çalıştık. Biz enkaz altındaki arkadaşlarımıza ulaşmaya çalıştığımız. BTK yetkilileri bant daraltma işlemi yaptılar. İnternet aracılığıyla ulaşmaya çalıştığımız kişilerle iletişimiz kesildi ve ulaşamadığımız insanlar hipotermiden vefat etti. Adli tıp kurumunda da eksiklikler olduğu için hipotermiden öldüklerine dair adli tıp raporu çıkmadı. Konuya ilişkin BTK’ ya görevi kötüye kullandıkları ile ilgili dava açtık, bize gelen yanıt ise görevi kötüye kullanma davasının sadece kamu çalışanlarına açılabileceği, BTK’nin ise özel bir kuruluş olduğu söylendi” dedi.