Kanlı günün tanığı yazar Rasim Öztaş: “Operasyonun boyutlarının daha öncekilerden farklı olacağını tahmin etmek zor değildi. Vali televizyonlardan herkese ilan ederek operasyon yapılacağını söyledi. Hücre sistemine geçmek esas olarak Amerika ve Avrupa Birliği’nin talebiydi. Bu talepler doğrultusunda devlet hızla F Tipi hapishanelerin yapımına başladı”

19 Aralık Operasyonu’nun 19’uncu yıldönümü: Hücre sistemine geçmek ABD ve AB’nin talebiydi

HATİCE EROĞLU AKDOĞAN

Bundan tam 19 yıl önce, siyasi tutukluların kaldığı 18 cezaevine “Hayata Dönüş” adı altında kanlı bir operasyon gerçekleştirildi. 30 tutuklunun yaşamını yitirdiği, yüzlercesinin yaralandığı operasyonlar sonrasında F Tipi cezaevleri süreci başladı. O süreci içerden bir tanık olarak yaşayan yazar Rasim Öztaş, 1992’de tutuklandı, tahliye olduğu 2005’e kadar sırasıyla Bayrampaşa, Ümraniye ve Kandıra F Tipi’nde kaldı. Öztaş ile o günleri konuştuk.

  • 12 Eylül’den sonra başlayan baskılar sistematik olarak ağır tecride doğru evrildi. Siz nasıl değerlendirirsiniz?

Devletin toplumsal muhalefeti yok etmek için hayata geçirdiği politikaların en önemli ayaklarından biri her zaman tutsakları teslim almak oldu. Bunun için de 12 Eylül’den bu yana sürekli olarak hapishaneler üzerine yeni baskı ve yasak politikaları geliştirildi. 1995 Buca, 1996 Ümraniye ve Diyarbakır, 1999 Ulucanlar, 19 Aralık 2000’deki cezaevleri katliamları bunlardan bazılarıydı. 2000’deki F tipi hapishanelerle uygulamaya soktukları tecritle farklı bir aşamaya geçildi.

MEDYA KAMUOYUNU MANİPÜLE ETTİ

  • Tecrit hapishanelerine geçişte o süreçte somut olarak sunulan gerekçeler neydi?

1996 ölüm orucundan sonra Türkiye’deki hapishanelere heyetler gönderip incelemeler yaptıran Avrupa İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesi yayımladığı raporda hapishaneleri eleştirerek hücre sistemine geçilmesini “tavsiye” etmişti. Söz konusu raporlardan da anlaşılacağı gibi hücre sistemine geçmek esas olarak Amerika ve Avrupa Birliği’nin talebiydi. Bu talepler doğrultusunda devlet hızla F tipi hapishanelerin yapımına başladı. Medya üzerinden yapılan manipülasyonla kamuoyu hücre sistemine alıştırılmaya çalışıldı.

  • Operasyonu bekliyor muydunuz ve boyutlarının o derece olacağını tahmin etmiş miydiniz?

19-aralik-operasyonu-nun-19-uncu-yildonumu-hucre-sistemine-gecmek-abd-ve-ab-nin-talebiydi-663661-1.

Operasyon bekleniyordu. Operasyonun boyutlarının daha önceki operasyonlardan daha farklı olacağını tahmin etmek zor değildi. Daha önce bir tek hapishaneye operasyon düzenleyip geri çekilirlerdi. Bu defaki saldırının öyle olmayacağı belliydi. Direnişin olduğu her hapishaneye yapılacak saldırının boyutları elbette daha farklı olacaktı. 19 Aralık’tan önce devletin hapishanelere yönelik düzenlediği bir provokasyon vardı. Daha önce devlet bir hapishaneye operasyon yaptığında diğer hapishanelerde isyanlar olmasın diye önceden haber vermezdi. Bergama Hapishanesi’ne yapılan operasyon farklı oldu. Vali televizyonlardan herkese ilan ederek operasyon yapılacağını söyledi. Operasyon için büyük hazırlıkların yapıldığını, çok büyük katliamları göze aldıklarını tahmin etmek zor değildi.

  • O dönem Ümraniye Hapishanesi’nde kalıyordunuz. Koğuşlara nasıl geldiler?

Operasyon sabaha doğru saat 4.30’da başladı. Direnişin olduğu 18 hapishaneye aynı anda eşgüdümlü olarak operasyon yaptılar. Operasyonları hapishanelerde görevli askerler yapmadı. Bunun için özel eğitilmiş birlikler görevlendirmişlerdi. Sadece ellerindeki silahlarla gelmediler. Dozerler, iş kepçeleri, başka iş makinaları, helikopterler, kimyasal gazlarla geldiler. Bu operasyonda 28 tutuklu yaşamını yitirdi, yüzlerce tutsak çeşitli yerlerinden yaralandı. Kaldığım Ümraniye Hapishanesi’ne önce maltanın (cezaevi avlusu) idare yönündeki kapısından girmeye çalıştılar. Dördüncü günde sıkılan gazların miktarını hesaplamak mümkün değildi. Bu gazlardan bir tutsak, mermilerden iki tutsak o anda hayatını kaybetti. Daha önce ölen iki tutsakla birlikte Ümraniye’de beş tutsak yaşamını yitirdi.

  • Hangi F tipi hapishanesine götürüldünüz? Nasıl bir ortamla karşılaştınız?

Ümraniye Hapishanesi’ndeki bütün erkek tutsaklar Kandıra F Tipi Hapishanesi’ne götürüldü. Hücrelerde ilk üç gün havalandırma kapılarını açmadılar. Gardiyanlar sayıma geldiklerinde hazırolda durmamızı istiyorlardı. Bunu kabul etmediğimiz için dövüp gidiyorlardı. İlk hafta ziyaret yaptırmadılar. Üzerimizde yiyecek yoktu. Paramız da olmadığı için bazı ihtiyaç malzemelerini (örneğin açlık grevinde olduğumuz için şeker önemliydi ve bizde yoktu) alamıyorduk. Sigaramızın olmaması ya da sigara alamamamız da büyük sorundu. Üzerimizdekilerin dışında elbiselerimiz yoktu. Yaralı olanları iki hafta revire çıkartıp tedavi etmediler.

TECRİT, HERKESE BİR TEHDİTTİR

  • Şu an içerideki tecridin dışarıdaki karşılığı sizce nedir?

Tecridin dışarıdaki karşılığı hukuksuzluğun, her alanda hak gasplarının, baskının, şiddetin daha çok artmasıdır. Bugün hapishanelerdeki siyasi tutsaklar aynı iddialarla 12 Eylül döneminde savcı ya da hâkimlerin karşısına çıkartılmış olsalardı, yüzde doksanı bırakın tutuklanmayı yargılanmazlardı bile. Yaşanan hukuksuzluk, baskı ve şiddet 12 Eylül’ü aratır oldu. Zaten baskı ve şiddeti artıracakları zaman ilk önce tutsakların sesini kesmeye, tecrit etmeye, hatta teslim almaya çalışırlar. Sonuçta tutsak alınanlar dışardaki muhalefetin en dinamik, en ileri çıkan, en aydın devrimci unsurlarıdır. Bu nedenle ilk başta tutsakların sesini kısmaya çalışırlar. Yine bu nedenle bugün dışarıda insanların nefes alamayacak noktaya gelmelerinde en önemli etkenlerinden birinin içeride yaşanan tecrit olduğunu görmek gerekiyor. İçerdeki tecrit, dışarıda hak aramak isteyen insanlar için bir tehdittir.

‘HAYATA DÖNÜŞ’ DİYEREK HALKI KANDIRMAK İSTEDİLER

  • Ölümler, yaralanmalar ve işkence gibi vahim sonuçları olan 19 Aralık operasyonu’na “Hayata Dönüş” adı vermelerine ne diyorsunuz?

Halkı kandırmak, bilinç bulanıklığı yaratmak için bu tarz harekâtlara böyle isimler veriliyor. “Hayata Dönüş” operasyonunun gerçek isminin “Tufan Harekâtı” olduğu daha sonra ortaya çıktı.

  • Her şeye rağmen dışarı çıktığınızda tecridin beden ve ruh sağlığı açısından üzerinizde bir etkisi olduğunu söyleyebiliyor musunuz?

Uzun tutsaklık yıllarının, en çok da tecridin her tutsakta farklı farklı etkileri vardır mutlaka. Bazen bunun farkındayızdır, bazen farkında değilizdir, ama mutlaka vardır. Örneğin ilk başlarda dışarıdaki kalabalık şu veya bu şekilde etki eder. Gürültülü ortamlar insanı rahatsız eder. Bazen farkında olmadan bir yerde beklerken kendini voltaya vurmuş gibi birkaç adım ileri geri gidip gelmeye başlarsın. Bazen insanlarla uyum sorunu, hatta yalnızlaşma kendisini gösterir.