Sağcı gazeteler ‘Yasadışı Göç Yasası’nı istilayı durduracak ve Muhafazakâr Parti’ye seçimleri kazandıracak hamle olarak duyurdu. İçişleri bakanına göre İngiltere, Fransa’dan botlarla adaya ulaşan göçmenlerce istila ediliyormuş.

20 kişilik botlarla Birleşik Krallık mı istila edilirmiş!
Ekim 1989'da, Türkiye’ye iade edilmek üzere tutulduğu binada, sığınma talebi reddedildikten sonra kendini ateşe veren Şiho İyig

Levent Özçağatay / Londra

Hükümet Fransa’dan küçük teknelerle Güney İngiltere’ye ulaşan göçmenlerin iltica talebinde bulunmasını yasaklayan ‘Yasadışı Göç Yasası’nı parlamentoya sundu. Sağcı gazeteler manşetlerinde bunu istilayı durduracak ve Muhafazakâr Parti’ye 2024 genel seçimlerini kazandıracak bir yasa olarak duyurdu. Başbakan Sunak bu politikayı savunmak için düzenlenen basın toplantısında “her yolu denedik ve başarılı olamadık. Bu son çaremiz” dedi. Gerçekten de alınan bütün önlemlere rağmen 2022'de 45.755 erkek, kadın ve çocuk küçük teknelerle Manş Denizi'ni geçerek Birleşik Krallık'a ulaşmış ve sığınma talebinde bulunmuştu. Bu yılki rakam şimdilik 4.000 ve resmî tahminlere göre yılsonunda 80.000'i aşacak. 2022'de en fazla sığınma başvurusu Arnavutluk'tan geldi. İkinci grup Afganistan ve onu İran, Irak ve Suriye izledi.

İNGİLTERE İSTİLA EDİLİYORMUŞ!

İçişleri bakanının iddiasına göre yüzyıllarca okyanuslara hükmetmiş okyanus ötesi kıtaları ve adaları muazzam kraliyet donanmasıyla istila etmiş olan İngiltere şimdi Fransa’dan 20 kişilik botlarla adaya ulaşan göçmenlerce istila ediliyormuş. Bu nedenle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de dahil olmak üzere uluslararası anlaşmaların delinmesi pahasına adaya “yasadışı” yollardan ayak basan herkesin sorgusuz sualsiz ya kendi ülkelerine, ya Fransa’ya, ya da Ruanda gibi üçüncü ülkelere gönderilmesinin dışında başka çözüm yokmuş. Bu yetmiyormuş gibi bunların yeniden giriş veya giriş yapmak için başvuru yapmaları bile engellenecek.

Sağcı hükümet 13 yıldır süren iktidarı boyunca göç konusunda tekrar tekrar taahhütlerde bulunmuş yarım düzine yasayı zaten yürürlüğe koymuştu. Bunların arasında teknelerin kalkışını önlemek amacıyla kıyı şeridinde devriye gezecek Fransız güvenlik güçlerinin maaşlarının ve ilave harcamaların Londra tarafından ödenmesi ve Kraliyet donanmasının Manş denizinde devriye gezmesi de vardı. Cuma günü Sunak ve Macron arasındaki toplantı Londra’nın ödeyeceği miktarın artırılmasından başka bir sonuç getirmedi.

FRANSA’YA GÖNDEREMİYORLAR

Geçen yıl parlamento tarafından kabul edilen ‘Vatandaşlık ve Sınırlar Yasası’ uyarınca da, Birleşik Krallık'a önceden izin almadan gelen ve "başka bir güvenli ülkede sığınma talebinde bulunabilecek" kişilerin sığınma talepleri işleme sokulmayacak ve geldikleri ülkeye geri gönderilecekti. Ama bahsi geçen göçmenlerin hemen hepsinin Avrupa Birliği üyesi Fransa’dan geliyor olması ve Brexit nedeni ile Fransa’nın göçmenleri geri alma yükümlülüğünün kalkması, Brexit oylamasından bu yana Paris ve Londra arasında süregelen gerginlik nedenleriyle artık hiçbir göçmenin Fransa’ya geri gönderilmesi mümkün olamayacağı için bu çözüm de fiyaskoyla sonuçlanmıştı.

Yeni tasarıya ilk tepkiler adadaki insan hakları kurumlarından ve hukukçulardan geldi. Bunu Uluslararası Af Örgütü, Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği ve BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliğinden gelen eleştiriler takip etti. BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk yeni yasanın uluslararası anlaşmalara karşı ilticaya erişimin keyfi olarak reddedilmesi anlamına geldiğini, bundan etkilenecek sığınmacılar için gerçekçi ve kalıcı çözümlerden yoksun olduğunu ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi tarafından korunan sığınmacıların haklarını koruma ihtiyacı gibi insani hususları dikkate almadığını belirtti.

İŞÇİ PARTİSİ’NİN ÜRKEK TUTUMU

Ana muhalefetteki İşçi Partisi’nin yaklaşımı ise seçmenleri ürkütmemeye yönelik. İnsan kaçıran çetelerin çökertilmesi ve göçün engellenmesi gerektiğine inandıklarını ama bu yasanın pratikte amacına ulaşamayacağını beyan ediyorlar. Gerçekten de yasa tasarısında göçmenlerin nerede gözaltına alınacağı, nereye nasıl gönderileceği, hasta, sakat ve çocuklara ne olacağı konuları yer almıyor. Göçmenlik dairesinin daha önceki yıllarda yurtdışına çıkarmaya çalıştığı göçmenlerin bazılarının intihara teşebbüs ettiği, kaçıp kaybolduğu, direndiği, açlık grevlerine gittiği; uçakların havalanamadığı, havayolu firmalarının bilet satmayı reddettiği ve pilotların sınır dışı edilecek göçmenleri uçuş güvenliğini tehdit edebilecekleri nedeni ile uçağa almadığı unutuluyor. Göçmenler için güvenli bir bölge olduğu bile tartışmalı olan adadan 69 bin 201 kilometre ötedeki Ruanda’nın dışında güvenli bir üçüncü ülke adı da verilemedi. Söylentilere göre Moldova, Fas ve Papua Yeni Gine ile perde arkasından görüşmeler sürüyor.

EFSANE FUTBOLCU LİNEKER’İN TEPKİSİ

En çok konuşulan tepki ise 16 yıllık profesyonel futbol hayatını tek bir kart görmeden bitirmiş olan, kendi evinde sığınmacıları misafir eden ve Twitter’da 8 milyon takipçisi olan BBC sunucusu Gary Lineker’den geldi. Geçen yıl sığınmacılara karşı pompalanan düşmanlık nedeniyle hükümeti "kalpsiz ve tamamen empatiden yoksun" olarak nitelendirmiş olan Lineker yeni yasa tasarısını takiben başlayan tartışmalara da sosyal medyadan şu sözlerle katıldı: “Çok büyük bir akın yok. Diğer büyük Avrupa ülkelerinden çok daha az mülteci alıyoruz. Bu 1930'larda Almanya'nın kullandığından farklı olmayan bir dille en savunmasız insanlara yönelik ölçülemeyecek kadar acımasız bir politikadır.” BBC çalışanlarının tarafsız olması ve politik görüşlerini kendilerine saklamaları gerektiğini iddia eden BBC yönetimi ve hükümet yanlısı sağcı medyaya karşı da Lineker dik duruşunu göstererek BBC’nin en popüler futbol şovu olan “Match of the Day”in sunuculuğundan ayrıldığını belirtti. Aynı şovda yorumcu olarak yer alan Ian Wright ve Alan Shearer gibi efsane eski futbolcuların da Lineker’a destek vererek programdan ayrılmaları tarafsızlığı zaten yıllardır sorgulanan BBC’nin başına dert oldu.

Gerçekten de Birleşik Krallık’ın kapısını çalan sığınmacılar dünyadaki mülteci nüfusunun yok denecek kadar küçük bir bölümünü kapsıyor. Küresel zenginliğin yaklaşık üçte ikisini oluşturan zengin ülkeler bu nüfusun yalnızca yüzde 26'sına ev sahipliği yapıyor ve Fransa ve Almanya'dan oturum isteyen sığınmacıların sayısı çok daha yüksek.

Yeni yasa tasarısı hükümetin yeni bir hezimeti olarak son bulsa bile geri plana itilen diğer sorunları bir süre unutturacak. Avrupa Birliği ile ticaret açığı rekor seviyeye ulaştı, enflasyon hâlâ çok yüksek, ekonomik büyüme negatife düştü. Sağlık, ulaşım, devlet ve belediye hizmetleri, orta ve yüksek eğitim ve posta hizmetlerinde grevler devam ediyor. Kuzey İrlanda hükümeti işlevsiz durumda ve bölgenin bölünmüş halkları arasındaki kırılgan barış tehdit altında. Ulusal sağlık servisi bütçe ve işgücü açığı nedeni ile çökme noktasında.

Belki de yabancı düşmanlığı ve göçmen sorununun abartılmasının asıl nedeni de bu.