Dalgaların çekilmesiyle su altında kalan sırların açığa çıkması gibiydi 2020 yılı. Anladık ki, küreselleşme ile zenginleşenler güçlerini daha rahat kullanabilsin diye, ulus devletler güçsüz kalmayı tercih ediyormuş.

2020’nin sırları

Yanis Varoufakis

Derin krizler esnasında yabana attığımız varsayımlar, bilinçsizce kabullendiğimiz ‘doğrular’ bir anda anlamsız hale gelir. Varsayımlarımızın ne kadar kırılgan olduğunu böyle zamanlarda anlarız. İşte bu yüzden 2020’de yaşadıklarımız, suların çekilmesiyle derinde yatan sırların açığa çıkması gibiydi.

BİR GECEDE KURT OLDULAR

Örneğin, küreselleşme neticesinde ulusal devletin ‘dişsiz kaldığını’ sanıyorduk. Devlet başkanları tahvil piyasalarına boyun eğiyor, başbakanlar ülkelerinde yoksulları görmezden gelirken, Standard & Poors’a dikkat kesiliyorlardı. Maliye bakanları Goldman Sachs’ın uşakları ve IMF’nin temsilcileri gibi hareket ediyorlardı. Medya patronları, petrol zenginleri, yatırımcılar ve tabii küresel kapitalizmin sol görüşlü eleştirmenleri… Herkes devletlerin artık pilot koltuğunda olmadığı görüşünde birleşmişlerdi.

Sonra salgın geldi. Hükümetler bir gecede kurt kesildiler, dişlendiler. Sınırları kapattılar, uçuşları durdurdular, sıkı karantina uygulamaları başlattılar, ölen ebeveynlerimizi görmemize dahi izin vermediler. Hatta bu felaketten önce kimsenin hayal dahi edemediği bir şey yaptılar: Spor müsabakalarını bile iptal ettiler.

PARA AĞAÇTA YETİŞİYORDU

İşte açığa çıkan ilk sır buydu: Hükümetlerin hala gücü vardı. Anladık ki, bu gücü kullanmamalarının başlıca sebebi, küreselleşme ile zenginleşenlerin kendi güçlerini kullanmalarına imkan vermekti. İkinci sır ise birçok insanın hissettiği fakat telaffuz etmeye cüret etmediği bir şeydi: Para gerçekten ağaçta yetişiyordu. Ne zaman şuraya bir hastane, buraya bir okul yapın dense para yok diyen hükümetler, bir anda işten çıkarma tazminatları, demiryolu kamulaştırmaları, havayolu şirketlerinin satın alımı, otomotiv endüstrisinin desteklenmesi için sonsuz para buluverdiler. Normalde ‘para ağaçta yetişmiyor,’ diyenler ‘her şey olacağına varır’ diye düşünenler bir anda suspus oldu. Hükümet harcamaları karşısında normalde sinir krizi geçirilirken finans piyasalarında festival havası esti.

KAMU BORCUNDA BÜYÜK ARTIŞ

Bu sene deşifre olan üçüncü sırrın en iyi örneği Yunanistan’da görüldü: ‘Ödenebilirlik’ siyasi bir tercihtir, en azından zengin batı ülkeleri için. 2015 yılında Yunanistan’ın kamu borcu 320 milyar avro seviyesindeyken, milli gelir yalnızca 176 milyar avroydu. Ülkenin içine düştüğü dertler tüm dünyada manşetlere konu oluyordu ve Avrupalı liderler ülkenin ‘ödeme kabiliyetinden’ dem vuruyordu.

Kötü durumdaki ekonomiyi hepten yıpratan salgınla birlikte 2015’e kıyasla Yunanistan’ın kamu borcu 33 milyar avro arttı ve milli geliri 13 milyar avro azaldı. Fakat bunu kimse konuşmuyor. Avrupalı liderler Yunanistan’ın iflası ile 10 yıl uğraşmanın yeterli olduğunu düşünmüş olacaklar ki, Yunanistan’ı muteber ilan ediverdiler. Yunanistan’ın seçilmiş hükümetleri, geriye kalan tüm varlıkları sınır tanımayan oligarşiye transfer etmeyi kabul ettiği sürece, Avrupa Merkez Bankası ülkenin borçlarını yüzdürmeye yetecek kadar devlet tahvili almayı sürdürecek.

BÜYÜK SERVET

2020’nin dördüncü sırrı olarak, dağları aşan bireysel servetlerin girişimcilik ile hiçbir alakası olmadığını gördük. Jeff Bezos, Elon Musk ya da Warren Buffett gibi şahsiyetlerin para kazanma kabiliyetinden şüphem yok. Fakat servetlerinin ‘değer yaratma’ ile edinilmiş payı o kadar ufak ki… Şunu bir düşünün; Mart ayı ortasından bu yana Amerika’nın 614 milyarderinin serveti akıl almaz oranda arttı. Bu insanların cebine ilaveten giren 931 milyar dolar, herhangi bir yenilik, deha ya da kârlılık neticesinde olmadı. Kelimenin tam anlamıyla uykularında zenginleştiler. Merkez bankaları piyasalara ‘fabrikasyon’ para pompaladı, neticede yatırımları değerlendi, milyarderlerin varlıkları göklere çıktı.

AŞI GELİŞTİRME REKORU

Rekor niteliğindeki aşı geliştirme, deneme, onaylama ve yaygınlaştırma süreci ile birlikte, beşinci sırrı deşifre edebildik. Bilim, devlet teşvikine muhtaçtır ve kişilerin ne düşündüğünden bağımsız olarak, bilim etkilidir. Piyasaların ‘insanlığın imdadına yetişme’ kapasitesine methiyeler düzen yorumcular gördük fakat şunu kimse gözden kaçırmasın… ‘Bilim düşmanı’ ABD Başkanı Donald Trump'ın yönetimi, bir yandan yüzyılın en kötü salgını esnasında bile uzmanlarla alay ederken, onları görmezden gelirken, bilimsel çalışmaların sürebilmesi için 10 milyar dolar ek kaynak ayırdı.

TOPLUMA HİZMET

Fakat daha büyük bir sır var: 2020 kapitalistler için hem başarı yılı oldu, hem ortada kapitalizm diye bir şey kalmadı. Nasıl mı? Kapitalizm biçim değiştirirken, kapitalistler nasıl kazanç elde edebiliyor? Kapitalizmin büyük havarilerinden Adam Smith, bu sistemin dolaylı sonuçlarından söz etmişti: Kazanç peşinde koşanlar, tam da başka kimsenin çıkarlarını umursamadıkları için ‘topluma hizmet’ ediyorlar. Bireysel hinlikleri kamusal erdeme dönüştürmenin sırrı rekabetten ve azami kazanç arzusundan geçiyor. Rekabetçi piyasada ‘ortak çıkar’a hizmet etmekten anladığımız, mal ve hizmetlerin kalite ve çeşitliliğini artırırken fiyatları mütemadiyen düşürmekten ibaret.

DAHA AZ REKABETİN FAYDASI

Şimdi gördük ki kapitalistler ‘daha az rekabetten’ de fayda sağlayabiliyorlar. Bu da 2020’nin altıncı sırrı. Amazon gibi rekabetten azade kalan devasa platformlar, kapitalizmin çöküşünden ve yerine gelen ‘tekno-feodalizm’ benzeri yapıdan müthiş kazançlı çıktılar.

Bir nebze teselli bulabileceğimiz yedinci bir sır da var. Köklü değişim yaratmak asla kolay olmamıştır fakat artık her şeyin değişebileceği açıklık kazandı. Her şeyi olduğu gibi kabul etmemizin hiçbir gerekçesi yok. Tersine, 2020’ye dair en önemli gerçeği Bertold Brech’in şu zarif aforizmasıyla ifade edelim: “Her şey olduğu gibi olduğu için, hiçbir şey olduğu gibi kalmayacaktır.”

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: Project Syndicate