301 kişinin ölümü yaşam hakkı ihlali değilmiş: Son tekme AYM’den
AYM Soma'da 2014'teki maden faciasında hayatını kaybedenlerin yakınlarının başvurusunu karara bağladı. İki ayrı dosyayı birleştiren AYM 301 kişinin öldüğü faciaya karşın işçilerin yaşam hakkının ihlal edilmediğine hükmetti.
Haber Merkezi
Anayasa Mahkemesi (AYM), Manisa'nın Soma ilçesinde 301 madencinin hayatını kaybettiği faciayla ilgili davada verilen karara ilişkin yapılan başvuruyu reddetti. Yüksek Mahkeme’nin kararında Yargıtay'ın cezasızlık yaratma amacında olmadığı öne sürüldü.
KRT’de yer alan habere göre 13 Mayıs 2014'te Soma Holding'e ait maden ocağında çıkan yangında 301 işçinin hayatını kaybetmesiyle ilgili davada ilk karar 11 Temmuz 2018'de çıktı. Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi, madenin patronu Can Gürkan, sorumlular Ramazan Doğru, Akın Çelik ve İsmail Adalı'nın 'bilinçli taksirle öldürme' suçunu işledikleri gerekçesiyle 14 ile 22 yıl arasında değişen cezalar verdi.
Bu ceza istinaf mahkemesi tarafından da onandı. Ancak Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 30 Eylül 2020'de tarihi bir karara imza atarak sanıkların 'bilinçli taksirle öldürme' suçundan değil, 'olası kastla öldürme' suçundan cezalandırılması gerektiğine hükmederek, yerel mahkemenin kararını bozdu. Oybirliğiyle alınan bu karara göre, sanıkların olası kastla öldürme suçundan 301 kez ayrı ayrı cezalandırılması gerekiyordu.
DURUŞMA GÜNÜ VERİLMEDİ
Bozma kararından sonra, Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nin derhal yeni duruşma günü verip davayı başlatması gerekiyordu. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin verdiği kararı yerel mahkemeye göndermediği için duruşma günü verilemedi. Yaklaşık 100 günlük bekleyişin sonunda bozma kararını veren Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin 5 üyesinden 3'ü değiştirildi.
Üye değişikliğinden hemen sonra, 8 Ocak 2021'de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 12. Ceza Dairesi'nin 30 Eylül 2020'de verdiği bozma kararına itiraz etti.
İtirazın ardından, 12. Ceza Dairesi'nin yeni üyeleri 10 gün içinde yaklaşık 6 bin sayfalık dosyayı inceledi ve itirazı haklı bularak sanıkların olası kastla öldürme suçundan değil, bilinçli taksirle öldürme suçundan cezalandırılması gerektiğine hükmederek, önceki kararı bozdu. Bu karar, 3'e karşı 2 oyla alındı. Dairede kalan eski üyeler, olası kastla öldürme yönünde oy kullandı, yeni gelen üyeler ise bilinçli taksirle öldürme suçunun işlendiği yönünde görüş bildirdi.
ÖDÜL GİBİ CEZA VERİLDİ
12. Ceza Dairesi'nin 30 Eylül 2020'deki ilk kararından sonra duruşma günü vermek için 3 aydan fazla bir süre bekleyen Akhisar Ceza Mahkemesi, yeni karardan hemen sonra duruşma günü verdi.
2021 yılının nisan ayında yeniden başlayan yargılamanın sonucunda, Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi, madenin patronu Can Gürkan'a bilinçli taksirle öldürme suçundan 20 yıl, aynı suçlamayla Türkiye Kömür İşletmeleri Baş Kontrolörleri Adem Ormanoğlu ve Efkan Kurt'a 12 yıl 6 ay hapis cezası verdi.
OY ÇOKLUĞUYLA ONANDI
Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği bu karar Yargıtay 12. Ceza Dairesi tarafından 8 Nisan 2022'de onandı. Faciada hayatını kaybeden madencilerin yakınları, avukatları aracılığıyla Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Başvuruda, madencilerin yaşam hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmesi talep edildi.
Yüksek Mahkeme, madencilerin Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi avukatlar aracılığıyla yaptığı başvuruyu 21 Kasım 2023'te karara bağladı. AYM'nin kararında, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin verdiği bozma kararına itirazın cezasızlık yaratma amacıyla yapıldığı sonucuna varılamayacağı ileri sürüldü. Kararda, olası kast ile bilinçli taksir arasındaki ayrımın ceza hukukundaki en tartışmalı konulardan biri olduğu öne sürüldü ve hayatını kaybeden madencilerin yaşam hakkının ihlal edilmediği belirtildi.
Çağdaş Hukukçular Derneği’nden yapılan açıklamada, karara tepki gösterildi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “ÇHD olarak mağdur ailelerin avukatlığını yaptığımız Soma Maden Katliamı davasında Yargıtay üyelerinin değiştirilerek, şirket patronuna daha az ceza verilmesine dair Anayasa Mahkemesi’ne 25 Şubat 2021 tarihinde ve 5 Mayıs 2022 tarihinde iki ayrı başvuru yapmıştık. Bu iki başvurumuz birleştirildi ve bu açık siyasi müdahalenin yaşam hakkının ihlali olmadığı yönünde bir karar verildi. Kararla birlikte siyasi iktidar tarafından maden sermayesinin bir kez daha cezasızlık zırhı ile korunmuş olduğunu gördük.”