Uğur Mumcu’nun katledilişinin üzerinden 31 yıl geçti. Suikast karanlıkta kalmaya devam ederken adalet çağrısı sürüyor. Dönemin Emniyet Genel Müdürü Ağar'a söylenen “Bir tuğla çekin” ifadelerindeki o duvar hâlâ yıkılmadı.

31 yıl oldu, o duvar yıkılmadı
Uğur Mumcu bugün mezarı başında ve yurt genelinde anılacak. (Fotoğraf: AA)

Kayhan AYHAN

Ankara’daki evinin önünde 24 Ocak 1993’te bombalı suikast sonucu katledilen araştırmacı-gazeteci Uğur Mumcu’nun bugün 31’inci ölüm yıldönümü. Araştırmacı gazeteciliğin öncülerinden olan Mumcu, mafya ilişkilerine, yolsuzlukları ve karanlık alışverişleri ortaya çıkarmak için yıllarca mücadele verdi. Mumcu suikastının üzerinden 31 yıl geçmesine karşın suikast halen aydınlanmış değil. Mumcu’nun aracına bombayı koyan Oğuz Demir halen firari. Cinayeti kimlerin azmettirdiği de ortada kaldı.

Uğur Mumcu’nun katledildiği günün ardından ülkede yeni bir kaos döneminin açıldığını belirten Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı (um:ag) Eğitim Yönetmeni Rahmi Yıldırım, "31 yıl boyunca hiçbir şey değişmedi. Siyaset, medya ilişkilerinde değişen bir şey yok. Gerçeklerin peşinde koşan gazeteciler dün de düşman sayılıyordu bugün de daha çok düşman sayılıyor. Uğur Mumcu hakikatin peşinde koşan bir gazeteciydi. Emek yanlısı, halkın tarafında yer alan bir gazeteciydi. Bıraktığı boşluk doldurulamadı maalesef. Çünkü Mumcu tarzında gazeteciler kolay yetişmiyor. Bugün Uğur Mumcu yolunda giden gazeteciler var ama herkes bir Uğur Mumcu olamıyor. Ülkenin araştırmacı gazetecilere ihtiyacı var. Tümüyle karanlıkta kalmamak için. Uğur Mumcu Vakfı da bu tür gazetecilerin yetişmesi için elinden gelen çabayı gösteriyor" dedi.

CİNAYET KARANLIK DEHLİZLERDE KAYBOLDU

Dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'ın kendisine "Karşımıza sürekli engeller çıkarılıyor. Bir duvar örülüyor sanki. O zaman bir tuğla çekin duvar yıkılsın" diyen Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu'ya "çekemem, yapamam" karşılığını vermesinin ardından o duvarın olduğu aynı yerde durduğunu kaydeden Yıldırım, "Birçok gazeteci cinayetinde olduğu gibi Uğur Mumcu’yu katleden kalleş bombayı patlatanların ayak izleri de devletin karanlık dehlizlerinde kayboldu. Cinayetin işlendiği tarihteki Başbakan Süleyman Demirel ve Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü cinayeti aydınlatmanın ‘namus ve onur borcu’ olduğunu söyledilerse de, borç olduğu gibi duruyor. Katil adayı olarak çok sayıda kişi yargılandı ama cinayetin üzerindeki sır perdesi aralanmadı. AKP büyük iddialarla iktidara gelmiş olmasına karşın o duvardan o tuğlayı çekme iradesini göstermedi. bu da AKP'nin ayıbıdır" ifadelerini kullandı.

HİZBULLAH OPERASYONU TETİKÇİLERİ YAKALATTI

Türkiye'nin en karanlık olaylarının yaşandığı 1990'lı yıllardaki cinayetlerden biriydi gazeteci yazar Uğur Mumcu cinayeti. Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 tarihinde Ankara'nın Çankaya ilçesi Gaziosmanpaşa semtinde bulunan Karlı Sokak'taki evinden çıkarak, yolun karşısında bulunan "06YR245" plakalı Renault marka otomobiline bindi. Saat 13:30 sıralarında önceden aracın altına konulan bombanın patlaması sonucu Mumcu, hayatını kaybetti.

Cinayetin ardından dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, "Cinayeti çözmek namus borcumuzdur" açıklamasını yaptı. Dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, kendisine "Karşımıza sürekli engeller çıkarılıyor. Bir duvar örülüyor sanki. O zaman bir tuğla çekin duvar yıkılsın" diyen Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu'ya "çekemem, yapamam" karşılığını verdi. Soruşturma için görevlendirilen dönemin Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Savcısı Ülkü Coşkun ise, dosyanın ilerlememesini eleştiren Güldal Mumcu’ya "Güldal Hanım üstüme gelmeyin. Namus borcumuz dediler, bugüne kadar hükümetin hiçbir üyesi dosyanın ne olduğunu bana sormadı. Bu işi devlet yapmıştır. Siyasi iktidar isterse çözer" dedi.

2000'li yıllara kadar Mumcu cinayetinin faillerine uzun süre ulaşılamadı. 17 Ocak 2000 tarihinde İstanbul Beykoz'da Hizbullah'ın hücre evine yapılan baskın, Uğur Mumcu cinayetiyle ilgili ilk delilleri ortaya çıkardı. Polis, Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu'nun ölü olarak ele geçirildiği operasyonun yapıldığı villada, bazı bilgisayar kayıtlarını ele geçirdi. Bu kayıtlarda, Hizbullah'a özgeçmiş veren bir kişinin, referans olarak Uğur Mumcu cinayetini göstermesi, Tevhit - Selam Kudüs Ordusu adlı örgüte ulaşıldı.

Dönemin Ankara DGM Savcısı Hamza Keleş, soruşturma kapsamında UMUT operasyonlarına imza attı. Örgütün, Mumcu'nun yanı sıra Bahriye Üçok, Muammer Aksoy ve Ahmet Taner Kışlalı cinayetinden de sorumlu olduğu tespit edildi. Cinayetleri organize eden Tekin kod adlı Ferhan Özmen ve Necdet Yüksel yakalandı. Sorguya alınan iki şüpheli, Mumcu ve diğer cinayetleri itiraf etti. Şüpheliler, 1991'de İran'a giderek burada askeri ve dini eğitim aldıklarını ifade etti. İfadelere göre Ferhan Özmen, uzakta araçla beklerken, Necdet Yüksel olay yerinde gözcülük yaptı. Oğuz Demir ise bombayı Mumcu'nun aracına yerleştirdi. Polis, o dönem Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Mühendisliği bitiren Oğuz Demir'i Sincan'da yakalamak üzereyken "kılpayı" elinden kaçırdı. 31 yıldır yakalanamayan Demir'in adı İçişleri Bakanlığı'nın "aranan teröristler" listesinde mavi kategoride yer alıyor. 24 Aralık 2021 tarihinde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati'nin ortak imzasıyla Oğuz Demir'in Türkiye'deki malvarlıkları da donduruldu.