Cal ve Aron’ın annesi Cathy, anti-sosyal kişilik bozukluğu olan biridir. Steinbeck, Cathy karakteri anlatısıyla döneminin bu patoloji hakkında sahip olduğu bilimsel bilginin ötesinde bir tanımlama yapar

50. ölüm yıldönümünde Steinbeck'i eseriyle anmak: 'Cennetin doğusu'

Banu Bülbül

“İnsanlık gri ve ıssız bir bilinç bulanıklığının pençesinde (…) Bir zamanlar Tanrı’ya atfettiğimiz birçok güce el koyduk. Korku dolu ve hazırlıksız olmamıza rağmen, tüm dünyanın ve yaşayan her şeyin yaşamı ve ölümü üzerinde yetkili olduğumuzu varsaydık. Seçimin riski de, zaferi de insanındır. (…) İnsanın kendisi en büyük tehlike ve aynı zamanda tek umut haline geldi.”

1962 yılında Nobel ödülünü aldığında yaptığı konuşmadan…

Steinbeck, 20 Aralık 1968’de 66 yaşında öldüğünde, ardında akıcı bir dille yazılmış derin ve etkileyici çok sayıda eser bırakmıştı. Bu büyük yazarı anarken karakterleri, aktardığı tarihsel dönem ve içerdiği tartışmalar açısından ufkumuzu genişletmeye devam eden eserlerinden birini, Cennetin Doğusu’nu sizlere anımsatmak istiyorum.

Romanda Amerika Birleşik Devletlerinin kuruluşu ve kendi dinamikleriyle ilerleyen bir kapitalist gelişim süreci, Avrupa’dan gelip işlenmemiş topraklara yerleşen ailelerin, Çin’den köle işçiler olarak gelerek demiryollarını inşa eden göçmenlerin, savaşa giden askerlerin hikâyeleri üzerinden anlatılır. 1952 yılında basılan romandaki karakterlerin öyküleri 19. yüzyılın sonlarından başlayıp, Birinci Dünya Savaşı’nın son dönemlerine kadar devam eder. Mekân Kuzey Kaliforniya’daki Salinas Vadisi’dir. Steinbeck, dedesi Samuel Hamington ve çocuklarının öyküsü ile birlikte komşu çiftlikte yaşayan Adam Trask ve ikiz oğullarını anlatır. İki ailedeki karakterlerle insan davranışlarının çeşitliliği nedenselliği ile birlikte ustalıkla gösterilir.

Pek çok temayı içerecek denli zengin bu eser hakkında farklı alanlardan tez çalışmaları yürütülebilecekken kısa bir tanıtma, anımsatma yazısı yazmak kolay değil. Bu yazıda kitabın ana teması olduğunu düşündüğüm noktaya kısa bir değinmeyle yetinmek zorundayım.

Habil-Kabil öyküsünün onarımı
İnsan hangisidir aslında? Samuel Hamilton gibi ihtiyaca yönelik icatlar yapan, bozulanı tamir eden, yüce gönüllü, soyutlama becerisi olan, neşeli; karısı Liza gibi çalışkan, sadık, katı, kuralcı tarafları olan; Tom gibi becerikli, iyi, melankolik; Dessie gibi neşeli, Olive gibi kararlı, Adam gibi yaralı, Charles gibi kaba-saba, kıskanç; Kate gibi vicdansız, gaddar; Lee gibi bilge, çalışkan, emektar; Caleb gibi karanlık yanına hükmetmekte güçlü, Aron gibi mutlak iyinin peşinde… Çoklu karakter yaratmaktaki ustalığı sayesinde “insana dair hiç bir şeyin bize yabancı olmadığını” en iyi anlatan yazarlardan biridir Steinbeck. Onun romanından süzülen insan, bu karakterlerin tümünün özelliklerini içerendir ve tarihselliği içinde değerlendirilir.

Habil ve Kabil öyküsünü tartışırlarken “İncil’e inanıyor musun” diye sorar Samuel, Lee’ye… Lee “ben iyi anlatılmış öykülere inanırım” diye yanıtlar. Steinbeck, Habil’i öldürmenin Kabil için kader olmadığını, kendi kıskançlığını, hasedini yenebileceğini, kötücül duygularına “hükmedebileceğini”, roman karakterleri Adam-Charles, Aron-Cal kardeşlerin öykülerindeki düşmanlık dinamikleri üzerinden anlatır. Kardeşini öldürmeyi arzulamak bu eylemin sınırına gelmek ama yapmamak, o büyük günahı işlemeyi seçmemek…

Tüm öykülerde anlatılan en eski günahlardandır kardeş katli. Tek tanrılı dinlerde Adem ve Havva’nın çocuklarından Kabil, kardeşi Habil’i öldürür. “Öldürmeyeceksin” hükmü, aslında “kardeşini öldürmeyeceksin”dir. Kardeş katli, eşit ilişki sürdürememekten, aleyhine olan doğal eşitsizliklere tahammülsüzlükten, kıskanılan ötekini yok etme arzusunu gemleyememekten yani hasetli bir eylemden doğar. Tüm dini öykülerde “günaha çağrılacaksın gitme” uyarılarına rağmen Kabil, Habil’i öldürür. Bu en eski öyküyü, bu büyük günahı tersine çevirme iradesini gösterenlerin kardeşlik hikayelerini anlatarak bir anlamda Habil-Kabil öyküsünün onarımını da gerçekleştirir Steinbeck.

Cal ve Aron’ın annesi Cathy, anti-sosyal kişilik bozukluğu olan biridir. Steinbeck, Cathy karakteri anlatısıyla döneminin bu patoloji hakkında sahip olduğu bilimsel bilginin ötesinde bir tanımlama yapar. İnsanı anlamak konusunda edebiyat bir kez daha, insan bilimlerine ışık tutmaktadır. Cathy’nin çocukluğundan ihtiyarlığına dek olan hayatı, vicdan gelişiminin hep eksik kalışı, onun gündelik hayatına dair soğuk detaylar üzerinden ürpertici bir tutarlılıkta anlatılır. Cathy’nin sevemeyen, çocuğu bile olsa ötekini gözetemeyen, besleyemeyen, kendi çıkarından ötesini düşünemeyen varlığına karşın çocukları Aron-Caleb’in tüm zorlanmalarına rağmen iyiden yana olma çabaları bize, (Habil’in öldürüldüğü varsayımından hareket ettiğimizde) Kabil’lerin soyundan gelmemize rağmen iyiyi seçme gücümüz olduğunu gösterir adeta.

Bir kutupta Cathy’deki mutlak kötülük, Baba Cyrus Trask ve Charles’ta az iyilikle alacalanmış bol kötülük diğer kutupta Samuel Hamilton ve Lee karakterinde görünen hasetsiz, billur iyilik arasında salınan karakterler, bize kendimizi, ailemizi, etrafımızda olup bitenleri başka bir gözle görme olanağı sunarlar.

Steinbeck okumalı…
İnsanın karanlık, ölümcül yanlarının güçlendirildiği bir çağda yaşıyoruz. Su ve güneş zehirli bitkilere veriliyor, şifa kaynaklarına yönelen besin az. Böylesi bir dönemde bilgimizi, sezgimizi umuttan yana harekete geçirmeye ne çok ihtiyacımız var. İşte Steinbeck okumak, insandan yana, emekten yana, bilimden yana taraf olmanın olanaklılığını hissetmek, kolektif bir umuda ilişkin bilgiyi tazelemektir. İnsanların sözden, yazıdan, edebiyattan uzaklaştığı günümüzde yeniden okuma sevgisi edinebileceğimiz karanlığa karşı umut devşirebileceğimiz bir hazinedir onun eserleri… Onu kendi sözleriyle anmak istiyorum. Hiç bitmesin diyerek okuduğumuz romanların yazarı, yapacağım alıntıdaki üçüncü kişinin bıraktığı gibi bir iz bırakma şansımız olduğunu anımsatır bize. Romanın satırları arasında gezinirken kimi zaman haykırarak, kimi zaman fısıltıyla “tercih sizin” diye seslenir Steinbeck. Tercih sizin…

“Üç adamın ölümünü açık seçik hatırlıyorum. Biri asrın en zengin adamıydı; insanların ruhlarını ve bedenini tırnaklarıyla kazıyarak servetini elde etmişti. (…) Aşağı yukarı herkes haberi memnuniyetle karşıladı. Birçokları “Tanrı’ya şükür öldü pezevenk” dedi.

Sonra insanlık onurunu pek idrak etmeyen, ancak insani zaafların ve kötülüğün her türlüsünü bilen, Şeytan kadar kurnaz bir başkası vardı; özel bilgisini insanları çarpıtmak, onları satın almak için kullanmış, rüşvet ve tehditle baştan çıkararak sonunda büyük bir nüfuz kazanmıştı.(…) Bu adam öldüğünde bütün ulus övgüler yağdırdı ve öldüğüne içten içe sevindi.
Üçüncü bir adam vardı ki, icraatlarında belki çok hata yapmış, ama insanların yoksul ve ürkek olduğu, onların korkularını sömürecek çirkin güçlerin her yerde kol gezdiği bir dönemde hayatını fiilen insanlara cesaret, onur ve iyilik kazandırmaya adamıştı. Bu adamdan nefret edenler birkaç kişiydi. Öldüğünde sokakta insanlar gözyaşına boğuldu, zihinleri inledi; “Ne yapacağız şimdi? Onsuz nasıl devam edeceğiz!” (Cennetin Doğusu, s. 454)

*Steinbeck, J. (Çev. Roza Hakmen) Sel Yayıncılık, 2017, İstanbul