Biden’ın faaliyetleri, pozitif de olsa 50 yıllık geçmişe sahip öğrenci krizinin üzerine yapıştırılan bir yarabandı gibi. ABD, iyi eğitimli bir halkı tehdit olarak görüyor.

50 yıllık krize yarabandı
Öğrenciler ‘Geleceğimizi geri verin’ yazılı dövizler taşıdı.

Jon Schwarz

Başkan Joe Biden’ın, ödenmemiş öğrenci borçlarının bir kısmının federal hükümet tarafından silineceğini açıklaması üzerine başlayan hararetli tartışmalarla beraber, Amerikalıların yükseköğrenim kredi borçlarının günümüzde 1,6 trilyon dolara nasıl ulaştığını anlamak önem kazandı.

1970’te Ronald Reagan yeniden California valisi olmak için adaylığını koydu. Reagan, California Üniversitesi’nin uyguladığı devlet üniversitesi sistemine karşı söylemleriyle 1966’da ilk kez seçimi kazanmış ve valiliği sırasında karşı politikalar uygulamıştı. 1970 Mayıs’ında, Vietnam Savaşı ve Kamboçya’nın ABD tarafından bombalanmasına karşı düzenlenen öğrenci protestolarının ortasında, California Üniversitesi ve California Devlet Üniversitesi’nin toplam 28 kampüsünü kapattı. Seçimlere bir haftadan daha az bir süre kalmışken, 29 Ekim’de, Reagan’ın eğitim danışmanı Roger A. Freeman, bir basın toplantısında Başkan’ı savunan bir konuşma yaptı.

EĞİTİMLİ PROLETARYA

Ertesi gün San Francisco Chronicle, Freeman’ın sözlerine “Profesör eğitimdeki tehlikeye işaret etti” başlığı altında yer verdi. Chronicle’daki makaleye göre, Freeman, “Eğitimli bir proletarya yetiştirme tehdidi altındayız… Bu resmen bir dinamit! Kimlerin üniversiteye girmesine izin vereceğimiz konusunda seçici olmak zorundayız” demişti.

“Aksi durumda,” diye devam etmişti Freeman, “çok fazla sayıda iyi eğitimli ve işsiz insan olacak.” Freeman ayrıca – faşizmin sebebi konusunda oldukça şahsına münhasır bir bakış açısıyla – “Almanya’da olan buydu. Olduğunu gördüm” demişti.

Freeman 1904’te Avusturya’nın Viyana kentinde doğdu ve Hitler’in yükselişinden sonra Birleşik Devletler’e göç etti. Muhafazakâr politikanın kıdemli demirbaş ekonomisti olarak, hem Dwight Eisenhower hem de Richard Nixon yönetimlerinde Beyaz Saray’a hizmet etti. 1970’te Nixon yönetiminden alınıp Reagan’ın kampanyasında çalışmak üzere görevlendirildi. Aynı zamanda Stanford’un muhafazakâr Hoover Enstitüsü’nde kıdemli üyeydi. Kitaplarından birinde, eğitim, sosyal güvenlik vb. alanlarda hükümetin aşırı harcamaları olduğuna inandığı şeyi “Batı Medeniyeti ayakta kalabilir mi?” diye sordu.

Reagan’ın 1966’daki ilk valilik seçimleri için yürüttüğü kampanyanın ana teması, California’nın devlet üniversitelerine, özellikle de UC Berkeley’e karşı hissedilen kızgınlıktı ve bunun beraberinde Reagan tekrar tekrar oradaki “karışıklığı temizleme” sözü veriyordu. O zamanlar, California sakinlerine neredeyse ücretsiz olan Berkeley, Vietnam Savaşı karşıtlığının ulusal merkezi haline gelmişti. Bu konudaki derin endişe ABD hükümetinin en üst düzeylerine kadar ulaştı. CIA’in başında olan John McCone, FBI Başkanı Edgar Hoover’la, Berkeley’deki “kesinlikle ıslah edici faaliyet gerektiren” bir durum olan “komünist etki”yi tartışmak üzere görüşme talep etti.

1966 kampanyası sırasında, Reagan düzenli olarak bütün California Üniversite sisteminin başında olan Clark Kerr hakkındaki endişeleri üzerine FBI’la iletişime geçti. Hoover’dan gelen taleplere rağmen, Kerr Berkeley protestolarına müsamaha gösterdi. Reagan’ın göreve başlamasının ardından birkaç hafta içinde, Kerr işten atıldı. Bunun üzerine FBI’ın bildirisinde Reagan’ın “California kampüslerinde rahatsız edici unsurların ortadan kaldırılmasına kendini adadığı” ifade edildi.

Reagan, California devlet üniversitelerine verilen devlet fonlarının kesilmesi için bastırdı ama ideolojik motivasyonunu açık etmedi. Bunun yerine sadece, devletin paraya ihtiyacı olduğunu söyledi. Reagan, fon açığını kapatmak için, California devlet üniversitelerinin ilk kez California sakinlerinden öğrenim ücreti alabileceği önerisiyle geldi. Reagan, bunun orta halli kesimin eğitim fırsatlarından mahrum kalması demek olacağına dair neredeyse histerik bir suçlamaya sebep olduğundan yakındı: “Bu elbette doğru değil. Öğrenim ücretlerine, mezuniyet sonrasında geri ödenmek üzere, kafi miktarda kredinin eşlik etmesi gerektiğini çok net ifade ettik.”

Reagan’ın California devlet üniversitelerine karşı saldırılarında elde ettiği başarı, Birleşik Devletler’deki muhafazakâr politikacılara esin kaynağı oldu. Nixon “kampüs ayaklanmalarını” kınadı. Başkan Yardımcısı Spiro Agnew, sınavsız kabul politikaları yüzünden “vasıfsız öğrencilerin yeni sosyalizm dalgasında üniversitelere akın ettiklerini” iddia etti.

TEHLİKELİ SINIFLAR

Önde gelen muhafazakâr entelektüeller de bu suçlamalara katıldı. Biri, ücretsiz eğitimin işçi sınıfından öğrencilerin beklentilerini yükselterek, “tehlikeli sınıflar üretiyor olabileceğine” dair endişeliydi. Bir diğeri, üniversite öğrencilerinden “pazarın ödül-ceza yapısının oynadığı kritik rolü anlamak ve taktir etmekte başarısızlık gösteren, toplumun geri kalanı üzerinden geçinen birer parazit” olarak bahsetti. Çözüm, “parazitik seçeneği temelli ortadan kaldırmak” demekti.

National Review’a göre bu, pratikte “öğrencilerin gelecekteki gelirlerinden ödemek zorunda oldukları kredilerle karşılanacak öğrenim ücretleriyle dolu bir sistem” demekti.

Geriye doğru bakınca bu dönem, Amerika’nın yüksek öğrenim politikalarında açıkça bir dönüm noktasıydı. On yıllar boyunca, gençlerin ücretsiz ya da neredeyse ücretsiz bir yüksek öğrenim alabilmesi için eyaletlerin kaliteli devlet üniversitelerini fonlaması gerektiğine dair iki parti de coşkulu bir anlaşma içindeydi. Şimdi bu ortadan kaybolmuş durumda. 1968’de California sakinleri Berkeley’de okumak için yıllık 300 dolar – şimdinin yaklaşık 2000 doları- ödüyorlardı. Günümüzde ise Berkeley’in öğrenim ücreti 15.000 dolar, bir öğrencinin yıllık toplam giderleriyse 40.000 dolara kadar çıkıyor.

1960’larda Amerikan yaşamında oldukça küçük bir rolü olan öğrenci borçları, Reagan yönetiminde arttı ve eyaletlerin 2007-2009 Büyük Durgunluk döneminde üniversite fonlarında büyük kesintilere gitmesi sonucunda hızla yükseldi.

Bu da bizi günümüze getiriyor. Biden’ın faaliyetleri, pozitif de olsa, 50 yıllık bir geçmişe sahip bu kriz üzerine yapıştırılan bir yarabandı gibi. 1822’de, ABD’nin kurucu ve fikir babalarından James Madison bir arkadaşına şöyle yazıyordu: “Kentucky Parlamentosu tarafından genel eğitim sistemi için belirlenen liberal ödenekler çok fazla takdir edilemez. Aydın yurtseverlik…. yurttaşların her sınıfını kucaklayan bir eğitim planı temin ediyor.”

“Bilgi daima cehalete hükmedecektir” diye açıklıyordu Madison, “ve kendi kendini yönetmeye niyet etmiş bir halk, kendini bilginin verdiği güçle donatmak zorundadır.” Freeman, Reagan ve yurttaşları Madison’ın görüşlerinde hemfikirdiler ama Amerikalıların bu gücü kazanmalarının önüne geçmek istediler. Eğer başka bir rota seçmek istiyorsak, ABD, iyi eğitimli bir halkı korkunç bir tehdit olarak değil, ulusu herkes için daha iyi hale getiren pozitif bir güç olarak gören algıyı geri kazanmalı - ve dolayısıyla (bu ücretler) büyük oranda hepimiz tarafından ödenmeli.

Kaynak: The Intercept
Çeviren: Gamze Yakın