Dün geceki ödül töreni “Daha” filmiyle en iyi erkek oyuncu ödülünü kazanan Ahmet Mümtaz Taylan’ın da dediği gibi bugüne kadar gerçekleştirilmiş en iyi ödül töreniydi

54. Ulusal Yarışma:  Ödül Töreni

Antalya Film Festivali ulusal yarışmayı iptal ederek kendi ayağına kurşun sıkınca, Venedik Film Festivali’nden ödüllü “Sivas”ın Almancı yönetmeni Kaan Müjdeci, ulusal yarışmanın İstanbul’da devam etmesi için kolları sıvadı. Sekiz film seçildi, bu filmler Beyoğlu Sineması’nda gösterildi ve dün Cahide Müzikholü’nde yapılan bir törenle ödüller dağıtıldı. Doğrusunu isterseniz başarılan şey bugüne kadar pek tanık olduğumuz türde bir şey değildi, bildiğimiz her şeyi aşıyordu. Ulusal yarışmanın İstanbul’da yapılacağını düşündüğümde bunu hoş bir şaka, bir kara mizah örneği gibi bir şey olarak görmüştüm. Dün geceki ödül töreni “Daha” filmiyle en iyi erkek oyuncu ödülünü kazanan Ahmet Mümtaz Taylan’ın da dediği gibi bugüne kadar gerçekleştirilmiş en iyi ödül töreniydi. Mülki ekranın, bakanların, belediye başkanlarının sahneye çıkmadığı, dolayısıyla hiçbir konuşmacının lafa “sayın bilmemnem” diye başlamadığı, son derece samimi, komik, eğlenceli, heyecan verici, cesaretlendirici, güven aşılayıcı, “ne varsa bu ülkede var, iyi ki burada yaşıyorum” dedirten cinsten bir törendi. Tören yanlış kelime, fazla ciddi, başka bir şeydi yaşanan. Tek bir eleştirim var, ödüller dağıtılmaya başladıktan sonra müzikle ara verilmesin, devam edilsin. Müzisyen için de kötü, bitse de ödülleri öğrensek beklentisine kurban gidiyor çabası. Müzik başlangıca yakışıyor, ortaya ya da sona değil.

Kadir İnanır’ın başından beri büyük destek verdiği, Onur Ünlü’den duyduğum kadarıyla birçok sinemacının ellerini ceplerine atarak maddi katkıda bulunduğu gecede ödüllerin dağılımı şöyle oldu:

En İyi Film: Daha

• En İyi Yönetmen: Onur Ünlü - Put Şeylere

• En İyi Senaryo: Ahmet Büke, Emre Yeksan - Körfez

• En İyi Kadın Oyuncu: Hazar Ergüçlü - Kar

• En İyi Erkek Oyuncu: Ahmet Mümtaz Taylan, Hayat Van Eck - Daha

• SİYAD En İyi Film Ödülü: Mr. Gay Syria

• Yıldırım Önal Anı Ödülü: Ayşen Gruda

• Emek Ödülü: Fatoş Kurtuluş – Beyoğlu Sineması

Bundan sonra Antalya Film Festivali ağzıyla kuş tutsa nafile. Ya ulusal yarışmayı yeniden canlandıracak ya da İstanbul’daki ulusal yarışmanın gölgesinde kalacak. Seçim onların.

54-ulusal-yarisma-odul-toreni-374122-1.İşe Yarar Bir Şey: Trendeki Yabancılar

İşe Yarar Bir Şey’in gücü ve güçsüzlüğü sanki aynı nedenden kaynaklanıyor. Tren yolculuklarında rüyaya benzer bir şey vardır. Sanki gerçekliğin içinden değil de bir hayalin içinden geçiyorsunuzdur. Duyduğunuz sesler sanki çocukken divanda uykuya dalarken, ev ahalisinin giderek mırıltıya dönüşen sesleridir. Eskişehir’de “haşhaşlı çörek” satıcılarının seslerini duyarsınız; sanki sizi uyandırmamak ama kendilerinden de haberdar etmek için ninni tonunda tanıtırlar mallarını. En azından benim Ankara-İstanbul tren yolculuklarımdan aklımda, ruhumda böyle şeyler kalmıştır.

“İşe Yarar Bir Şey”in de bende kalıcı etkisi olan imgeleri var. Bunlar filmin tren yolculuğunda geçen kısımlarından daha çok. Filmin şair kahramanının hayatın ne tam içinde ne de tam dışında bir hali var. Başlangıçta yadırgadığım sonra alıştığım sabit bir tebessümle canlandırıyor Başak Köklükaya, Leyla adlı karakterini. Leyla kafasında notlar alıyor sanki, şiirine malzeme topluyor etrafına bakarken. Biraz sinik, biraz tepeden bakan, biraz da sevecen bir hali var. İstasyonda karşılaştığı, trende tanıdığı hemşirelik öğrencisi Canan’ın (Öykü Karayel) gözünün feri ise, hayatın ve ölümün sırtına yüklediği ağırlığın altında sönmüş sanki. Donuk donuk bakıyor etrafa Canan. Birisinin ölümüne sebep olacak, o kişinin kendi isteği üzerine. Bunu para için yapmıyorum dese de paranın önemi belli. Ama yaptığının bir iyilik olduğunu da düşünmek istiyor Canan.

Sonra Leyla ve Canan birlikte ölmek isteyen felçli hastanın evine gidecekler, sonra Leyla okul arkadaşlarıyla 25. yıl buluşmasına katılacak. Sanatçı olmak, topluma faydalı olmak gibi kavramlar tartışılacak. Neyin işe yaradığı neyin işe yaramadığı üzerine düşünülecek...

Ama bütün hikâye çok da mantık kurallarına sığmayacak, gerçekçilik kıstasına vurulursa çok da ikna etmeyecek. Bir rüya gibi. Ne tam içinde olacağız ne de tam dışında. Bir sonuca varmayacağız, daha çok yol alacağız. Aklımda filmin tartıştığı konular pek de kalmayacak ama film yine de görsel, imgesel anlamda kalıcı bir etki yaratacak. Film boyunca aklıma başka eserler de gelecek: Binbir Gece Masalları, Kirazın Tadı, Stalker, Trendeki Yabancılar gibi... Sonra film bitecek ve uyanacağız...

İşe Yarar Bir Şey’in senaryosunu yönetmen Pelin Esmer, edebiyatçı Barış Bıçakçı’yla birlikte yazmış.