9 yaşındaki bir kız çocuğun içinde bulunduğu duygusal yoğunluğunun temizliğini, saflığını ve taleplerindeki çocuksu beklentileri anlamak için sadece insan olmak yeterlidir.

Bu temiz duyguları anlamanın içeriğinde hiçbir inanca, hiçbir hocaya, hiçbir papaza, hiçbir hahama ihtiyaç yoktur.

9 yaşındaki kız çocuğu annesini melek, babasını kahraman olarak görür. O korunmaya muhtaç ve acz içindeki temizliğinin kaygısını sadece anne ve babasının üzerinde algılar. Kendini tanıması veya bir irade kullanması mümkün değildir.

Kızı çocuğu, doğada tüm güzelliklerin temizliği üzerinde taşır. Bir melek kadar narin ve kırılgandır.

Odasında bebekleri ile oynar. Onlara isimler verir. Onlara can verir. Onlara hitap eder… Rüyalarındaki öğretmen olur, rüyalarındaki anne olur ve o bebeklerini eğitir, yetiştirir… Tıpkı annesinin onu yetiştirdiği gibi, tıpkı öğretmeninin ona öğrettiği gibi…

İçindeki tüm çocuksu duygularını bebekleri ile ve arkadaşları ile paylaşır. Diğer 9 yaşındaki kız çocukları ve erkek çocukları gibi…

Hiçbir anne baba 9 yaşındaki çocuğuna kıyamaz. Gözü gibi bakar. Gerekirse onun için canını feda eder. Bunu anlamak için herhangi bir kimliğe sahip olmak gerekmez ve hiçbir inanç bunu tarif edemez. Sadece ve sadece gerçek anne baba olmak yeterlidir.

9 yaşındaki kız çocuğu, onun gibi benliğe sahip 9 yaşındaki kız ve erkek çocuklar ile aynı koşullarda oyun oynar. Bunun için bir izaha ve izine ihtiyaç olmadığı gibi bu doğanın onlara bahşettiği bir olgudur. Gayet insani ve temiz bir olgudur. Bunun arkasında bir şey aramak ancak ve ancak kara bir beklentinin ajitasyonundan başka bir şey olamaz.

Bu kadar temiz olguyu karalamak veya başka bir dizaynın kurbanı yapmak, gayri ahlaki bir beklentiden tasviri olur. Ahlaki değerleri ve insanlık erdemlerini kaybetmiş bir zihniyet ancak buradan dizayn çıkartmaya çalışır.

9 yaşındaki çocuk bedeni, daha kendi iradesi oluşmadan, başka bir canlının, erkeğin bir ergin kadındaki beklentilerine cevap verecek şekilde kurallaştırmanın izahı mümkün değildir ve razı gelmenin içeriği her ne olursa olsun kabul edilemez.

Daha uyurken sevmeye kıyılamayan bir kız çocuğunu, evlenme kavramı ile eşleştirmenin ifadesi bile insanı çileden çıkartırken, bunu, hesapta kurumsal bir kimliğe sahip bir organizmadan (!) yapılması ise tarifi imkansız bir cinnet halidir.

İnanç, Tanrı ile birey arasındaki kutsal ilişkisidir. Buna aracılık yapacak bir kuruma ihtiyaç yoktur. İnancın temiz içeriği; sadece kalpten gelen iyi niyet beklentilerin tüm doğaya ve insanlığa yarar sağlayacak taleplerden başka bir şey kapsamaz. Aksi, bir azınlığın beklentileri doğrultusunda, bize ve çocuklarımızın geleceğine karşı yapılan bir tasarruftan da öteye, farklı sistematik ilişkilerin kurumsallaşmasının ortaya çıkmasına neden olur.

İşte, 9 yaşındaki kız çocuğundan istenilen talep böyle bir dizaynın içeriğine hizmet edecek bir söylemdir.

Erkek egemen bir sistemin hegemonyası; kadınların kendi iradelerini hiçe sayılarak istenilenlerin dışında, 9 yaşındaki kız çocuğuna kadar indirgenmiş bir söylem cesaretine sahip olabilmektedir.

Rüyasında bebekleri ile oynayan bir çocuk için istenilen talebin karşılığı değil bu dünyada, tüm kainatta bile yoktur.

9 yaşındaki kız çocuğu korktuğu zaman veya kabus gördüğü zaman “anne”, “baba” diye bağırır!!

Gelinen noktanın tarifi ve izahı yoktur.

Çok yazık…