"90 yıllık dış politikamız perişan edildi"

Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) Suriye sorununun bölge ülkeleriyle birlikte çözüme kavuşmasını amacıyla düzenlediği 'Uluslararası Suriye Konferansı: Suriye’de Barışa Açılan Kapı' İstanbul Tarabya’da başladı. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, "Amacımız bölgemizde akan kanı durdurmak ve bölge halkının geleceğe umutla bakmalarını sağlamaktır" dedi.

Ortadoğu'ya mezhep eksenli bakıldığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, "90 yıllık dış politikamız perişan edildi" ifadelerini kullandı.

"Suriye'nin geleceğine Suriye halkının karar vermesi gerektiğini savunuyoruz" diyen Kılıçdaroğlu, "Egemenlik kayıtsız şartsız Suriye halkının olmalıdır" dedi.

"SURİYE POLİTİKALARI YANGININ BÜYÜMESİNE NEDEN OLDU"

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle:

"Mart 2011'de Suriye'de iç karışıklarla başlayan daha sonra ülke geneline yayılan ve dış müdahalelerin de etkisiyle derinleşen iç savaş kısa sürede küresel ölçekte büyük bir insani felakete dönüştü. Türkiye bölgemizdeki bu yangını söndürebilecek kapasiteye sahip. Güçlü ve itibarlı bir bölge ülkesi iken uygulanan yanlış Suriye politikaları ile komşularımızdaki yangının büyümesine neden oldu. Ve bu yangın hiç tereddütsüz doğrudan Türkiye'yi de etkiledi. İşte bu konferans bölgedeki yangını söndürme istek ve niyetimizin, Türkiye ve Suriye arasındaki tarihsel bağlara ve kardeşliğe verdiğimiz önemin, bölgemizin huzur ve refahına katkı yapma çabamızın ve her şeyden önemlisi Türkiye'nin dış politikasının yeniden barışçıl temeller üzerinde yükselmesine yönelik özlemimizin bir çabasıdır. CHP olarak bu konferansta Türkiye ve Suriye arasındaki ilişkileri onarmak için Suriye'de savaşın başladığı 2011 yılından bu yana attığımız adımlara bir yenisi ekliyoruz.

Hatırlatmam gerekirse 2011 yılından bu yana;

1- Suriye'de akan kan dursun, bölgemizde barış rüzgârları essin diye Suriye yönetimiyle Eylül 2011'de Suriye muhalefeti ile ise Aralık 2012'de temas ederek diyalog ortamı kurmaya çalıştık.

2- Nisan 2012'de TBMM'de genel görüşme önerisi vererek Suriye konusunda bütün siyasi partilerin barıştan yana ortak bir tutum almaları için çaba gösterdik.

3- Yine Nisan 2012'de İstanbul'da bir Arap Baharı Konferansı toplayarak bölgemizin barışa eşitliğe ve özgürlüğe olan özlemini dile getirdik.

4- Ağustos 2012'de Suriye'deki savaşa son vermek için Türkiye'nin öncülüğünde bir uluslararası konferans toplanmasını istedik. İktidar tarafından reddedilen önerimizin bir benzeri Cenevre süreci olarak bugün işlemektedir.

5- Şubat 2013'te Sosyalist Enternasyonel bünyesinde bir Suriye çalışma grubu kurulmasını sağladık.

6- Mart 2013'te dönemin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'ne Suriye konusunda çözüm içerikli önerilerimizi içeren bir mektup gönderdik.

7- Haziran 2016'da ülkemizdeki Suriyeli sığınmacılar sorununa sosyal demokrat bir perspektifle çözüm önerileri içeren bir kitap yayınladık. Aynı konuda Mart 2019'da da iki adet rapor yayımladık.

8- Mayıs 2018'de açıkladığımız seçim bildirgemizden Orta Doğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı'nın kurulmasını istedik. Gururla ifade etmek isterim ki başta Ortadoğu ülkeleri olmak üzere, hassasiyeti bulunan tüm ülkelerin siyasi ve diplomatik yöneticileri OBİT'i bölge için en önemli önermelerden biri olarak kabul ettiklerini ifade ediyorlar. İlk etapta Türkiye İran, Irak ve Suriye'nin katılımıyla kurulmasını ön gördüğümüz OBİT'in kısa sürede bölgeden tüm dünyaya yayılacak barışın öncüsü olacağına inanıyoruz.

"EGEMENLİK SURİYE HALKININ OLMALI"

Suriye anayasasını yazacak bir Anayasa Komistesi'ni not ediyor, yeni anayasanın Suriye halkının geleceğini aydınlatmasını diliyoruz. Anayasa Komitesi Suriye yönetiminin muhalefet yöneticilerin ve sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu 1 bin 520 kişilik bir komitedir. Bu komite Suriye halkının ortak çıkarlarına ilişkin ortak mutabakat çıkarması beklenir. Suriye'nin geleceğine Suriye halkının karar vermesi gerektiğini savunuyoruz. Egemenlik kayıtsız şartsız Suriye halkının olmalıdır.

İdlib'deki gelişmeler son derece kaygı vericidir. On binlerce teröristin Türkiye'ye sızma olasılığı ülkemiz için ciddi bir tehdittir. Türkiye'nin kendi güvenliğini saldırmak için Suriye topraklarında sürdürdüğü terörle mücadeleye inanıyoruz."