Beklenen Cumhuriyetçi dalganın neden gerçekleşmediği hem ABD’de hem de dünyanın geri kalanında tartışma konusu oldu. Ancak seçim sonuçlarını anlamak için akla ilk gelen yorumlardan çok daha fazlasına ihtiyacımız var.

ABD ara seçimlerini nasıl okumalı?
ABD’de 8 Kasım’da yapılan ara seçimlerde Demokratlar Senato’da çoğunluğu garantiledi. (Fotoğraf: AA)

Yusuf CAN/Washington

ABD ara seçimlerine dair yapılabilecek ilk yorum, beklenen Cumhuriyetçi dalganın yaşanmadığı olacak. Demokrat Parti Senato’yu elinde tutarken Temsilciler Meclisi’nde Cumhuriyetçi Parti büyük bir çoğunluk elde etti. Beklenen Cumhuriyetçi dalganın neden gerçekleşmediği hem ABD’de hem de Türkiye de dahil olmak üzere dünyanın geri kalanında tartışma konusu oldu. Kimileri, ABD eski Başkanı Trump’ın ve onun desteklediği adayların Cumhuriyetçi Parti’ye zarar verdiği yorumunu yaparken kimileri de eski Başkan Barack Obama’nın seçimden önceki son günlerde Demokrat adaylar için yaptığı destek konuşmalarının etkili olduğunu öne sürdü. Türkiye özelinde ise en çok konuşulan adaylardan bir tanesi, Türkiye kökenli bir aday olması sebebiyle Mehmet Öz oldu.

Ancak ABD seçim sonuçlarını anlamlandırmak için akla ilk gelen yorumlardan çok daha fazlasına ihtiyacımız var. Cevabı sadece Trump’ta ya da Obama’da aramak her ne kadar anlaşılabilir olsa da ABD gibi birbirinden farklı kurallara ve kültürlere sahip elli eyalette yüzlerce adayın ulusal ve yerel seçimlerde yarıştığı bir ülkede sonuçları seçim sistemi ve kültürünü detaylıca analiz ederek, yerel dinamikleri göz önünde bulundurarak ve belki de en önemlisi Türkiye siyasi kültüründen arınmış bir bakış açısıyla irdelemek gerekiyor. Bu bağlamda vermek istediğim ilk örnek ise ABD ara seçimlerinin başkanın partisi için istisnalar olmakla beraber kayıpla sonuçlandığı gerçeği oluyor. Zira 1934’ten 2018’e kadar yapılan 22 ara seçimde başkanın partisi ortalama olarak 28 Meclis üyesi ve 4 senatör kaybetmiş. Basitçe, Amerikan halkı ara seçimlerde baştaki partiyi “cezalandırmaya” yönelik bir davranış geliştirmiş denebilir. Dolayısıyla, adayların kim olduğundan bağımsız bir şekilde Demokrat Başkan Joe Biden’ın ara seçimlerde sandalye kaybetmesi bir sürpriz değil.

TRUMP’IN YANLIŞLARI

Bu geleneğin dışında, Başkan Trump’ın atadığı Yüksek Mahkeme yargıçlarının da desteği ile Cumhuriyetçilerin birçok eyalette uyguladığı ve oy vermeyi zorlaştıran yeni kurallar ve 2020 nüfus sayımından sonra, kanunsuzluğu mahkeme kararıyla sabit olmakla beraber Cumhuriyetçilerin bazı eyaletlerde seçim bölgelerinin haritalarını kendi avantajlarına olacak şekilde yeniden çizmesi, ara seçimlerin sonuçlarını net bir şekilde etkiledi. Yüksek Mahkeme’nin ara seçimlere etkisi sadece oylama kurallarına ve haritalara olan etkisiyle sınırlı kalmadı. Dahası, Mahkemenin geçtiğimiz aylarda verdiği ve kürtajın eyaletlerde yasaklanabilmesinin önünü açan kararı, seçim sürecinin dönüm noktalarından birisi oldu. ABD genelinde özellikle genç kadınları sandığa iten başlıca sebeplerden birisi Mahkemenin kürtaj kararıydı. Bu karar öylesine etkili oldu ki ABD’de enflasyondan sonra seçmenlerin en çok önemsediği ikinci konuydu. Hatta Demokratların iyi sonuçlar aldığı Ohio eyaleti ve senato seçimlerini Cumhuriyetçi Mehmet Öz’ün Demokrat John Fetterman’a kaybettiği Pennsylvania eyaleti, yeni kadın seçmen artışının en çok yaşandığı üç eyaletten ikisi oldu. Dolayısıyla, Dr. Mehmet Öz’ün Türkiye kökenli olması değil, kadınların kürtaj kararında politikacıların söz sahibi olması gerektiğini söylemesinin kaybetmesinde çok daha etkili olduğunu söylemek yanlış olmaz.

ADAY FAKTÖRÜ

Aday kalitesi ulusal tartışmalardan bağımsız olarak, yerel dinamikler açısından da ziyadesiyle etkili. Alaska eyaletinden Demokrat Parti adayı olarak Meclis’e seçilen Mary Peltola’nın seçim kampanyası, yerel dinamiklerin seçimlerde ne tip bir önem arz ettiğinin iyi örneklerinden birisi. Alaska’nın Yup’ik yerlilerinden olan Peltola, zihinlerdeki Demokrat Parti imajının aksine, özellikle avcılık ve bireysel silahlanma gibi tartışmalı alanlarda partinin geri kalanıyla tam olarak uyuşmuyor. Alaska gibi balıkçılığın ekonomi için hayati olduğu, doğal şartların insanlar için zorlayıcı olduğu eyalette, Peltola’nın Demokrat Parti’nin sosyal adalet politikalarından uzaklaşmadan yerel dinamiklere göre tutum belirleyebilmesi kendisine zafer getirdi. 1973’ten bu yana Cumhuriyetçilerin kontrolünde olan eyaletin Meclis’teki temsili Demokratlara geçti. Peltola yerel dinamikler için verilebilecek tek örnek değil. Ohio eyaleti Demokrat Parti Senato adayı Tim Ryan kendisi seçimi kaybetmiş olsa da yürüttüğü şahsına münhasır kampanyanın eyalette çektiği dikkat ve dolayısıyla eyaletin genelinde Demokrat adaylara akan bağışlar ile Temsilciler Meclisi’ndeki üç kritik sandalyenin Demokratlarca kazanılmasına vesile oldu. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Özetle, ABD’de seçimleri ya da siyaseti anlamlandırmaya çalışırken nüanslara, yerel dinamiklere odaklanmak ve Türkiye siyaseti perspektifi ile bakmamak zaruri hale geliyor.

Türkiye’de alışık olmadığımız bir durum olsa da ABD’de adayların parti merkezinde değil ön seçimlerle belirlenmesi ve bu yüzden de seçmenle daha kişisel bir ilişki kurmak zorunda olması Mehmet Öz gibi adaylar için zorlayıcı oldu. Hem siyasi sistemi ve kültürü hem de federal yapısı sebebiyle Türkiye’deki lider kültünden daha farklı bir liderlik deneyimi olan ABD’ye, en azından ara seçimlerde, merkezi Washington DC’de olan bir ulus-devletten çok, farklı ve kalabalık grupları barından bir orkestra muamelesi yapmak, siyaseti anlamlandırmak adına daha faydalı olacaktır. Nitekim ne Obama’nın yaptığı konuşmalar seçimler üzerinde o kadar etkili oldu ne de Trump’ın bizzat seçtiği adaylar beklenen başarıyı yakaladı. Amerikan siyaseti alışılmış ezberlerden fazlasını hak ediyor.