Kongre binasındaki ayaklanma ‘darbe’ koşullarını tam anlamıyla taşımıyor. Trump’ın destekçileri Kongre’yi hedefe koydular ve amaçlarını gerçekleştirmek için yasadışı yollara başvurdular.

ABD’de ne oldu?


Clayton Besaw-Matthew Frank

En başından beri Donald Trump’ın çağrı ve iddialarına kulak veren destekçileri, 6 Ocak günü Kongre binasını bastılar. Joe Biden’ın seçim zaferinin tescillenmesine engel olmaya çalıştılar ve Trump pankartları sallayarak barikatları aştılar, camları kırdılar. Kongre’nin toplandığı binayı işgal ettiler.

İsyancılardan biri hayatını kaybetti ve çatışmalar neticesinde birkaç polis hastanelik oldu.

Yaşananlar şoke edici olsa da, 6 Ocak günü tanıklık ettiğimiz hadiseye ‘darbe’ diyemeyiz. Trump’ın teşvik ettiği ayaklanma, farklı ‘kırılgan’ demokrasilerde gördüğümüz ‘seçim şiddeti’ vakalarıyla kıyaslanabilir.

DARBEYİ OLUŞTURAN 3 MADDE

Darbe kavramının tek bir tanımı olmasa da, darbeleri inceleyen araştırmacılar ‘darbe olaylarının’ hepsinde görülen bazı özellikler konusunda hemfikirler.
Darbe uzmanları Jonathan Powell ve Clayton Thyne darbeyi “Devlet kademelerinde yer alan ordu ya da farklı elitlerin, devlet başkanını anayasaya aykırı şekilde koltuğundan indirme teşebbüsü” şeklinde tanımlıyorlar.

Buna göre, bir ayaklanma vakasını ‘darbe’ yapan üç temel değişken var:

1- Darbeciler devlet kademelerinden mi geliyor (askeri yetkililer ya da devlet görevlileri gibi)?

2- Ayaklanmanın hedefinde, yürütme organının liderleri mi var?

3- Ayaklananlar, kontrolü ele geçirmek için hukuksuz yöntemler mi kullanıyorlar?

2016 yılında Türkiye’de darbe girişimi yaşandı. İstanbul’da Boğaz Köprüsü ve iki havalimanını askerler ablukaya aldı. Fakat Erdoğan, yaptığı çağrı ile destekçilerini darbecilere karşı koymaya çağırdı ve darbe girişimi engellendi.

TÜM GELİŞMELER ŞAŞKINLIK VERİCİ

Kongre binasındaki ayaklanma ‘darbe’ koşullarını tam anlamıyla taşımıyor. Trump’ın isyancı destekçileri yürütmenin belli bir ‘ayağını,’ yani Kongre’yi hedefe koydular ve amaçlarını gerçekleştirmek için yasadışı yollara başvurdular. Dolayısıyla ikinci ve üçüncü değişkeni karşılıyorlar. Fakat birinci değişkeni değerlendirdiğimizde, isyancıların ‘kendi iradeleri’ doğrultusunda hareket eden siviller olduğunu, devlet kademesinde yer almadıklarını görüyoruz. Kongreye yürüme çağrısını yapan Başkan Trump’tı. Seçimin hileli olduğu iddiasını olayların bir saat öncesine kadar sürdürdü ve “Buna artık tahammül etmeyeceğiz” dedi. Seçim sürecine dair asılsız iddialarını ve komplo teorilerini aylardır telaffuz ediyordu. Bu da birçok destekçisinin zihninde ‘devletin suçlu olduğu’ algısını yarattı.

ŞİDDET OLAYLARI

Trump’ın sözlerinin ne kadar etkili olduğunu bu aşamada tam olarak bilmiyoruz, fakat şiddet olayları patlak verdiğinde Trump hemen yeni bir açıklama ile sahneye çıktı ve insanlara ‘eve dönme’ çağrısı yaptı. Dolayısıyla şu anki verilere göre, Washington’daki isyan devlet kademelerindeki ordu, polis ya da Cumhuriyetçi Parti yetkililerinin onayı, desteği ya da liderliği ile cereyan etmedi. Tabii siyasi elitlerin suçsuz olduğunu söylemek mümkün değil.
Seçim hilelerine dair komplo teorilerini savunan Josh Hawley ve Ted Cruz gibi cumhuriyetçiler siyasi şiddete ve seçim şiddetine uygun koşulları yarattılar. Kavgacı siyasi dilin seçim dönemlerinde şiddet riski doğurduğunu akademisyenler defalarca ispatladılar. Seçimlerde kaybedecek çok şey vardır, gücün el değiştirmesi söz konusudur. Hükümet yetkilileri demokratik kurumları alçalttıklarında ve karaladıklarında, siyasi krizin taşları döşenmiş oluyor ve ‘şaibeli seçim’ algısı, kitlesel şiddet olaylarına zemin hazırlıyor.

SEÇİMİN MEŞRUİYETİ

6 Ocak günü yaşananlar, kırılgan ya da ‘genç’ demokrasilerde sık sık gördüğümüz, seçimleri lekeleyen türden siyasi şiddet olaylarıydı. Örneğin, Bangladeş’te seçim dönemi daima kitlesel şiddet olayları ve siyasi ayaklanmalar yaşanıyor. Bunun arkasında ise devlet şiddeti ve muhaliflerin öfkesi yatıyor. 2015 ve 2018 seçimlerinde ülkede güç demokratik yöntemlerle el değiştireceğinde, ortalık savaş alanına dönmüştü.

Kamerun’da 2020 seçimleri esnasında silahlı muhalifler sahneye çıktı. Hükümet binalarına, muhalif siyasilere, masum sivillere gelişigüzel saldırdılar. Amaçları, hükümetin başa çıkamadığı mezhep çatışmaları karışında seçimin meşruiyetini yıkmaktı.

ABD’de tanıklık ettiğimiz şiddet olayları amaç ve bağlam açılarından Bangladeş ve Kamerun’daki olaylardan farklı, ancak başvurulan yöntemler benzeşiyor. ABD’de darbe girişimi olmadı fakat Trump’ın teşvikiyle şekillenen ayaklanma, önümüzdeki dönemde siyasi ve toplumsal kargaşa yaratacak.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: The Conversation